Tezkere ayrışması…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün partisinin Grup toplantısında dile getirene kadar kurmayları dahil, ortaklarının beklentisi aynıydı...
CHP kurmaylarının ağırlıklı bölümünün Suriye ve Irak’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2 yıl daha bulunmasına yönelik Tezkere’ye hayır oyu vereceklerinden haberleri yoktu.
Hatta, son yapılan MYK toplantısında Tezkere’ye hayır verilmesi yönündeki görüş daha ağır basmış.
Ancak hayır verilmesi durumunda nasıl bir tepki ile karşılaşacaklarına yönelik ikna edici konuşmalar karşısında Kılıçdaroğlu, “Evet verilecek gibi değil, ama başka çare de yok” yaklaşımı sergilemiş.
Tezkerenin sert dille eleştirilmesi ve sonuçta evet oyu verilmesine yönelik bir görüş dile getirilmiş…
Ancak dün sabah bir durum değerlendirmesi daha yapılmış ve CHP lideri Kılıçdaroğlu karar değiştirmiş.
Tezkereye hayır verme yönündeki kararını da kurmaylarına Grup toplantısının hemen öncesinde dile getirmiş.
İYİ Parti’nin eş zamanlı bilgilendirildiğini söyleyemeyeceğim, çünkü Grup başkanvekilleri de kararı kuliste biz gazetecilerle birlikte öğrendi.
SÜLEYMAN ŞAH BÖLGESİNE Mİ?
Peki Kılıçdaroğlu’nu bu karara iten neden ne?
Dün sorguladım, verilen yanıt Tezkere'ye dayalı olarak hükümetin, Menbiç’in hemen altından Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı sahasının birleştirilmesine yönelik bir harekatın başlayacağına ve Süleyman Şah sandukasının yeniden yerine yerleştirileceğine ilişkin girişiminin bulunduğunu ileri sürdü.
Nitekim dün bu konuya Tezkere görüşmelerinde CHP adına söz alan Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz de değindi, “Başaramazsınız, Süleyman Şah’ı oraya tekrar biz taşıyacağız…” dedi.
CHP’nin ileri sürdüğü gibi başarması zor bir durum mu, yoksa Rusya ile İdlib bölgesinde anlaşarak gerçekleşmesi çok da zor olmayan değiş tokuş mu?
Çünkü nüfusu 800 bini aşan Kobani ve Menbiç konusunda önce ABD, ardından da Rusya söz verip, buranın temizleneceğini bildirmişti.
Bir yıla yakın süredir de bu bölgede Türkiye ile Rusya devriye görevini yürütüyor.
Ancak Menbiç’in hemen altında YPG/PKK yapılanmasının önemli bir etkinliği var.
Batıya doğru da El Bab altında Şam güçleri bulunuyor.
Dolayısıyla Fırat’ı geçmek ve devamında Akçakale’nin karşısındaki Tel Abyad’ın karşısından bu hattı birleştirip, Kobani ve Menbiç’i tam denetim altına almak ne denli kolay gerçekleşir ayrı bir durum.
Özetle gerçekleşmesi söz konusu olup olmayacağı belli olmayan bir nedenle Tezkere’ye dün hayır verildi.
SİLAHLI KUVVETLER OLMASA NE OLUR?
Diyelim ki parlamentonun ağırlıklı bölümü 1 Mart Tezkeresinde olduğu gibi hayır deseydi ne olurdu?
Unutulmamalı ki Afrin, Azez, Al Bab, Tel Abyad bölgelerinde yaşayanlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin orada bulunduğunu görüp, kendilerine güvence olarak hissettiği için Türkiye’ye gelmiyor.
Hatta Türkiye’den gidişlerine de güvenlik gerekçesi yapıyor.
Orada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin olmaması nasıl bir sonuç doğurur, yeni bir göç dalgasına yol açar mı?
Asıl bunun sorgulanması gerekiyor.
Tezkere’de aksi yönler yok mu, tabii ki var…
Örneğin tezkere ile verilen yetki süresi, hükümete tanınan görev süresinden daha uzun…
Toptancı bir şekilde hem Suriye hem de Irak’ı kapsıyor.
Bunlar eleştirilebilir ancak olmaması halinde nelerin olabileceğinin de görülmesi gerekir…
Bu meselinin bir yönü…
Bir diğer tarafı ise uzun süre sonra Millet İttifakı’nın TBMM’de bir konuda ayrışıyor olmaları.
Tezkere olduğu için farklı bir durum olarak da değerlendirilebilir.
Millet İttifakı açısından da iki farklı parti olması dolayısıyla belki sonuç üretmeyebilir…
Ancak CHP'nin 1 Mart sonrası ilk kez HDP ile yan yana hayır oyu kullanmasının ileride Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından en çok kullanılacak konu olacağı da aşikardır…