Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BÜTÇENİN TBMM Genel Kurulu’nda 17 gün sürecek maratonu dün başladı.

        Genel Kurul’da CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun konuşması da olmasa hiç hareketi olmayacaktı.

        Geçen bütçede olduğu gibi bu bütçede de konuşmasıyla salonda ciddi bir tartışmanın başlamasını ve hatta CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in tanımıyla, “bir elinin içi ile diğerinin dışına vurarak” ara verilmesini de sağladı.

        Neyse ki tartışması TBMM Başkanı Şentop’un sakinleştiren tutumu ile son buldu.

        Şunu söyleyeyim o ana kadar kulislerdeki hareketlilik Genel Kurul salonundan yüksekti.

        Baştan söyleyeyim, milletvekilleri son dönem yaşanan ekonomik gelişmeler ve dövizdeki durumdan hiç hoşnut değil.

        Bazen gruplar halinde, bazen de ikili sohbetlerine ilk olarak Çin modeli diye de isimlendirilen ekonomideki yeni yönetim biçimiyle başlıyorlar.

        Faizdeki indirimin yarattığı döviz yükselişine son verilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar; Anadolu’dan gelenlerin tepkileri ise bunun daha da ilerisinde.

        Aktarıldığına göre partinin önde gelen bazı isimleri etkin ve yetkin yerlere “faizde bu denli hızlı indirime gerek var mı?” sorusunu iletmişler.

        AK Parti Grubuna dün hakim olan hava, Merkez Bankası Başkanı’nın iki hafta önce dile getirdiği son bir dilim düşüşü yapıp son vereceklerine ilişkin açıklamasından son iki gündür vazgeçmesinin gerisinde de bu yatıyormuş.

        Yani bu ay Merkez Bankası’nın faizi sabit tutacağına yönelik bir kanı oluşmuş.

        Bunun yeterli olup olmayacağına ilişkin bir öngörü dün kuliste yoktu.

        Ancak dilekleri ve duaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün başlayan Katar gezisinden ekonomiyi rahatlatacak boyutta bir para anlaşması ile dönmesiydi.

        Katar’dan gelen son haberlerin hayıflanması içinde “Reis (Erdoğan), Katar Emirini ikna eder; dosttur onlar” diyerek umutlarını da koruyorlardı.

        Şurası açık ki, AK Parti kulisinde milletvekilleri gelinen durumdan hiç hoşnut değil, bu durumdan çıkışın da kısa vadede olmayacağına yönelik endişeleri de oldukça yüksek…

        SEÇİM YASALARI

        Bütçe görüşmesi sonrasına yönelik ise yol haritası çizilmiş.

        Siyasi Partiler ve Seçim kanunları üzerinde MHP ile yapılan görüşmeler bir süredir bekliyordu.

        Aktardıklarına göre MHP ile bütçe görüşmeleri sonrasında bir görüşme daha yapılması hedeflenmiş.

        Üzerinde uzlaşılan Türkiye barajının %7 olması, TBMM’de partilerin grup kurmasının seçime girmesinin gerekçesi olmaktan çıkarılması, en yaşlı hakimin il ve ilçe seçim kurulları başkanlıklarına gelmesi yerine, yeterliliğe en yüksek oranda sahip, seçkin, mümtaz isimlerin de gelmesinin önünün açılmasına karar verilmiş.

        Bunun gerekçesi olarak, “Bazı hakimler yaşları ileri olduğu için seçim kurulu başkanı olmak istemiyor, bu durumda onların yerine gelebilecek isimleri bulmalıyız” görüşünü dile getiriyorlar.

        Bunun ötesinde de çok fazla bir madde söz konusu görülmüyor.

        İddiaları o ki yürütme maddeleri ve kanunda hala duram “başbakanlık” gibi ibarelerin de ayıklanmasıyla birlikte 14-16 maddelik bir kanun gelebilir.

        Ne zaman geleceği konusunda işaret edilen ise Şubat sonu…

        Ancak yine de kesin konuşmaktan uzak duruyorlar.

        Bütçe görüşmelerinin yapıldığı TBMM’deki siyasetin görünümü böyle…

        Reductio ad Absurdum…

        Reductio ad Absurdum…
        0:00 / 0:00

        ADINA ister başlıktaki gibi, absürd kelimesinin de karşılığı olan Reductio ad absurdum deyin…

        Son dönem modasıyla Osmanlı ruhunuzu sergilemek için “abese irca” da diyebilirsiniz.

        Başlıktaki Latinceden Türkçeye çevrimiyle “saçma olana indirgeme” kavramını da kullanabilirsiniz…

        Ya da bir miktar mürekkep yalayanların bildiği adıyla “olmayana ergi” de diyebilirsiniz.

        CHP’nin Mersin mitinginin, başlangıcından bitimine ve sonrasına dönük bir tanımlama getirmek gerekirse en iyisi sanırım “olmayana ergidir…”

        Sözlükteki tanımıyla; “bir iddiayı doğru kabul ederek saçma bir sonuca varıp, iddianın yanlış olduğu sonucuna ulaşıldığı mantık yöntemi…”

        Yani, aslı yanlış kopya olanı kopyalayıp, yanlış olduğunun ileri sürülüp eleştirilmesi ve bunun üzerinden yorum yapılması ve bir başka olanağın varlığının da ortadan kaldırılması…

        Buna gençler arasında çoğu zaman Aristo Mantığı adı da verilir.

        Doğrusunu sorgulamaya gerek yoktur, birinin ileri sürmesi yeterlidir.

        İddianın yöneltildiği kişinin yanlış olduğunu söylemesi de bir şey ifade etmez.

        Son dönem parti ayrımı gözetmeksizin birçok siyasetçinin başına gelen bu durumu iki belediye başkanı bir daha yaşıyor.

        DAVET ETTİ Mİ?

        İddia şu ki, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin Mersin mitingine çağrılmamış.

        Diğer belediye başkanları giderken, bu nedenle onlar gidememiş.

        Peki, doğru mu?

        Daveti yapmadığı için suçlanan olması nedeniyle CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’u aradım.

        Bu iddiayı okuduğunu ve şaşkınlık içinde tartışmayı izlediğini belirtti.

        “Biz bir tek belediye başkanımızı mitinge davet etmedik ki!..” dedi.

        İzmir, Adana Büyükşehir belediye başkanları giderken, Ankara ve İstanbul’un gelmemesinin nedenini sordum, her zamanki sakin üslubu içinde yanıtladı:

        “Belediye başkanlarımızdan bazıları aradı ve gelmek istediklerini söyledi. Ben de Genel Başkanımızı aradım ve durumu ilettim. Sayın Genel Başkanımız, ‘Eğer o gün işleri yoksa ve gelmek istiyorlarsa burası kendi mitingleri zaten sormalarına gerek yok; ama programı ve önceden planlı etkinliği olanın da gelmesine gerek yok’ dedi. Ben de arayana bu mesajı ilettim. Dileyen geldi, kimseyi davet söz konusu değildi ki…”

        GİTMEME NEDENİ?

        Burada da kalmadım, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a aynı soruyu ilettim.

        Yanıtı farklı olmadı:

        “Ben CHP adayı olarak seçilmiş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıyım, kendi mitingime davetle mi gideceğim?”

        Gitmeme nedeni hakkında da bilgi aktardı.

        Mitingin yapıldığı tarih Dünya Özürlüler Haftası’nın ilk günleriydi, üç ay öncesinden bu güne özgü olarak etkinlikler hazırlanmış.

        Özürlü yurttaşlara da Başkan’ın bu etkinliklerde bizzat bulunacağı bildirilmiş.

        Durum böyle olunca ve Genel Merkez de “eğer önceden planlı etkinlikleriniz varsa iptal etmeyin” mesajı verdiği için özürlülere yönelik etkinliğe katılmaya karar verilmiş.

        Özetle, ne Genel Merkez bir grup belediye başkanını çağırıp, bir grubu çağırmamazlık yapmış…

        Ne de mitinge gitmeyen başkanlar davet gelmediği için gitmeme yolunu tercih etmiş.

        Durum bundan ibaret…

        Diğer Yazılar