Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BÜYÜK Türkiye Partisi, darbe sonrası siyasi hayata adım atılırken, siyasi yasaklı olan merhum Süleyman Demirel’in denetiminde kurulmuştu.

        Başında bir emekli asker olmasına rağmen kurucular kurulunda ciddi vetoya uğrayan parti, o dönemde “bir bilen” takma ismiyle Demirel’in Anadolu’ya mesajları iletilse de beklediği sonucu elde edemedi.

        Zaten seçime girmeden MGK tarafından da kapatıldı.

        Aynı tabana hitap eden merhum Turgut Özal’ın ANAP’ı, askerin ve darbenin başında bulunanların açık desteğindeki Milliyetçi Demokrat Parti’sine (MDP) rağmen oy patlaması yaptı.

        TBMM, yeni siyasi hayatının başlangıcını iki partiyle, ANAP ve HP ile gerçekleştirdi.

        Kapanması sonrası BTP, Ankara Akay Caddesi’ndeki Genel Merkez binasıyla birlikte DYP’ye geçti...

        Siyasi yasakların kalkması sonrasında da merhum Demirel, DYP'nin direksiyonuna oturup Cumhurbaşkanlığı’na kadar çıktı.

        Yasakların kalkması sonrası BTP aynı isimle tekrar kuruldu; ancak DYP'nin önüne geçemedi.

        DYP ve ANAP birleşmesiyle oluşan bu hafta sonu da Büyük Kongresi'ni gerçekleştirecek olan Demokrat Parti (DP) ağırlığını gösterdi; AK Parti ile süreç başka bir yöne kaydı.

        Geçmişte DYP ve ANAP’ta siyaset yapanların ağırlıklı bölümü AK Parti, İYİ Parti ve Demokrat Parti’de kendine yer buldu.

        Bazıları da CHP’de siyasete devam etti.

        BÜYÜK TÜRKİYE ADINI ALDI

        Son dönem merkez sağ kadrolarda ciddi bir hareketlilik vardı.

        REKLAM

        Anlaşılan o ki DYP kökenli olan bazı isimler buluşup, merkez sağda yeni bir oluşuma hayat vermek için kolları sıvamış, işi bir noktaya kadar getirmiş.

        Aralarında eski DYP milletvekili Ömer Bilgin’in de bulunduğu ekip önderliğinde, Bizim Parti’nin 20 Şubat günü kongresini toplayıp adını Büyük Türkiye Partisi (BTP) olarak değiştirmiş.

        Ömer Bilgin ile dün TBMM’de sohbet ederken hedeflerinin ne olduğunu sordum.

        Eski DYP lideri, eski Başbakan Tansu Çiller’in bir süre önce Yeni Şafak’ta yer alan röportajında dile getirdiği cümlelere çok benzer açıklama yaptı:

        “Türkiye’nin bir merkez sağa ihtiyacı var. Çünkü merkez sağ ülkeyi toparlar, bütünleştirir. Bugün bu boşluk açık görülüyor…”

        30 NİSAN’DA KONGRE

        Tansu Çiller’in de üç gün önce verdiği demecinde benzer cümleler kurduğunu anımsattım.

        Bilgin, yola Çiller ile devam etme kararlılığında olduklarını gizlemedi, hatta bu konuda güçlü söylemlerde bulundu.

        İsmini BTP’ye çevirdikleri partinin 30 Nisan günü Büyük Kongresini yapacağını, bunun için çaba gösterdiklerini belirtti...

        Çiller'e Genel Başkanlık önerisinin akıbeti konusunda ise aynen şunları söyledi:

        “Sayın Başbakan (Çiller) için hazırlık yaptık. Sayın Başbakan elbet düşünecek. Kendisi de verdiği son demecinde merkez sağın yokluğunu ifade ediyorsa ve merkez sağa ihtiyaç olduğunu söylüyorsa, biz hazırlığımızı yaptık, hazırladık, bekliyoruz. Elbet kendisi düşünecek ve kararını verecektir…”

        ÇİLLER KABUL ETTİ Mİ?

        Çiller ile görüştüğünü de gizlemedi; Genel Başkanlık teklifini kabul edip etmediği konusuna ise bir kaç kez sormama karşın kaçamak yanıt vermeyi tercih etti.

        İki kez sordum, “Şu an kuruluş aşamasındayız, bu konulara yoğunlaşıyoruz...” yanıtıyla yetindi.

        REKLAM

        Eski ANAP ve DYP’lilerle görüştüğünü, Anadolu’yu iki kez dolaştığını da kayda geçirdi.

        Genel Başkan ve Çiller konusunun Mart ayının en geç sonlarında kesinlik kazanacağına da vurgu yapıp devam etti:

        “Kendisi (Çiller) merkez sağda bir boşluk olduğunu, bir merkez sağ partinin bulunmadığını söylediğine göre bizim kendisine teklifimiz açık. Kendisi de bu kapsamda davranacaktır…”

        Çiller böyle bir oluşuma katılır mı?

        Soruya yanıtını öğrenmek için aradım dönmedi.

        Yanıtı gelirse buradan aktarırım...

        Ancak geçmişte de benzer çıkışlar olmuş ve bazı partiler genel başkanlık teklifini bizzat iletmişti.

        Çiller de olumlu bakmamıştı.

        Burada bir fark var; Bilgin’in Çiller’e bağı ve yakınlığı biliniyor.

        Yine de Çiller yeni bir maceraya girer mi?

        Merkez sağda DYP-ANAP çizgisinde partiler varken, kurulan bir parti toplumda karşılık bulur mu?

        Bunları bugünden kestirmek Çiller’in yeniden siyasete dönme kararı kadar zor…

        Kılıçdaroğlu'nun adayı…

        Kılıçdaroğlu'nun adayı…
        0:00 / 0:00

        İYİ Partili yönetici telefonu açtığımda ardı sıra aynı soruyu tekrar ediyordu:

        “Kemal Bey'in sözlerini duydun mu? İzledin mi yayını?”

        Sesi oldukça mutlu ve coşkuluydu...

        Sözünü ettiği CHP liderinin dün Fox-TV’de söylediği cümleydi.

        Cumhurbaşkanı adayına ilişkin yanıt verirken, bugüne kadar söylediği sözlerden farklı bir cümle kurmadı.

        Cumhurbaşkanı adayının, 6 lidere güven veren, devlet aklını bilen, devlet deneyimine sahip, ittifak bileşenlerinin tercihlerini göz önünde tutan birisi olması gerektiğini belirtti.

        İYİ Partili yöneticiyi de yerinden fırlatıp telefon açmasına yol açan cümlesi ise sonda geldi:

        “İğneyle oya işlemek gibi; 6 lider oturup düşünecek. Sonuçta bir gelecek inşa ediyoruz ve karşılıklı güven şart. Cumhurbaşkanı adayının devlet aklını bilmesi, devlet deneyiminin olması lazım... Çünkü belli bir süre devleti yöneteceksiniz ve yönetirken ittifak bileşenlerini göz ardı edemezsiniz. Başbakan adayımız da var, Meral Akşener... Bütün bunları düşünüp hareket etmek zorundasınız...”

        Cümle öyle bir kurulmuş ki; "bugünden adaylığını ilan etmiş bir Başbakan adayı da var" anlamı da çıkarılabilir...

        Veya tek başına alınırsa CHP’nin adayının da Akşener olduğu anlamına gelir ki, bu Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın aralarında pay edildiği gibi bir sonuca ulaştırır.

        CHP’nin yöneticilerine sordum, onlar da şaşkındı...

        Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, duruma açıklık getirdi:

        “Yayını dinledim ve sonrasında da okudum; Genel Başkanımız bugünden Sayın Akşener’in Başbakan adaylığını açıkladığını belirtmek anlamında söyledi. Yoksa bir başka anlama çekilemez...”

        Durum bundan ibaret…

        Maske takmak da serbest

        Maske takmak da serbest
        0:00 / 0:00

        COVİD-19'DAN kaynaklı vaka ve ölüm sayısının bu denli yüksek seyrettiği dönemde, Sağlık Bakanlığı'na maske takma zorunluluğunu kaldıran gerekçe ne olabilir?

        Soruyu kararın ardından Bilim Kurulu'nun Halk Sağlığı bölümündeki bilim insanlarına da sordum; sorunun yanıtı onlarda da yoktu.

        Zaten Sağlık Bakanı Koca da Bilim Kurulu'nda kararın oy çokluğu ile alındığını, "mutlak mutabakatın bulunmadığını" cümlesiyle açıkladı.

        Bu arada, dünkü vaka sayısının 50 binin, salgın nedeniyle ölen sayısının da 200'ün üzerinde seyrettiğini de sözlerine ekledi.

        Devamında "salgının toplumsal hayatı daha az etkilediğini belirtmek isterim" dedi.

        Çok değil bir yıl önce bu rakamların çok altında vaka ve ölüm sayısıyla karşılaştığımızda yeniden kapanmaya gidilmesi gerektiğini tartıştığımız günler ne çabuk unutuldu...

        Hastalığı kapanların virüsü daha fazla yaymasının önündeki en önemli engelin maske olduğu da açık gerçek.

        Her yıl bir çok kişinin ölümüne yol açan grip salgınını durdurma konusunda maskenin ne denli etkin olduğunu daha yakın zaman önce Bilim Kurulu üyeleri dile getirdi.

        Tam grip mevsiminin başladığı, salgının seyrinin bu denli yüksek seyrettiği dönemde maske takma mecburiyetinin kaldırılmasının gerekçesi ancak sürü bağışıklığını arttırma çabasıyla açıklanabilir.

        Umarım ölüm sayısının daha da yükselmesini beraberinde getirmez...

        Şu konuda kararlıyım, vaka sayısı 20 binlerin altına inene kadar maske takmaya devam edeceğim.

        Çok şükür ki, maske takana ceza yok...

        Diğer Yazılar