Ecevit tarzı çıkış…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü Meclis Grup konuşmasını dinlediğimde aklıma ilk gelen merhum Başbakan Bülent Ecevit oldu.
Ecevit de benzer durumlarda oldukça kısa konuşur ve tavrını net bir o kadar da sert koyardı.
Şunu hemen belirteyim, Grup toplantısı öncesinde Kılıçdaroğlu’nun böyle bir çıkış yapacağından kurmaylarının büyük bölümünün haberi yoktu.
Nitekim konuşma sonrası konuştuğum Genel Başkan yardımcıları dahil parti yöneticilerinin bazıları ile yaptığım sohbetten de gördüm ki konudan bilgi sahibi değil.
Aktarıldığına göre evde elektrik olmadığı için son dönem geç çıktığı Genel Merkez’de birkaç kurmayı ile birlikte metni bizzat kaleme almış.
Metin üzerinde epey bir uğraş vermiş.
Buna da önceki gün mahkemenin açıkladığı Gezi Parkı kararı neden olmuş; bu çıkışı yapması gerektiğini belirterek yola koyulmuş.
Geçmişte benzer durumlar karşısında CHP tabanından gelen tepkiler ve beklentiler de aslında benzer bir çıkışın yapılması yönünde olmuştu.
Bu açıdan olması gerekeni yerine getirdi.
Konuşmasına birlikte hareket ettiği 6’lı masanın yaklaşımını aktarmadan önce iki noktaya dikkat çekmek isterim.
VERİLMEK İSTENEN MESAJ
Metnin içeriği ile verilmek istenen mesaj ve bunun sürece yansımasının nasıl olacağı…
CHP kurmayları ve ittifak ortaklarının bakışını da dikkate alarak metnin içeriği ile ilgili şunu söyleyebilirim ki Kılıçdaroğlu tabanını konsolide etmek için önemli bir adım attı.
Bunu bu denli sert bir üslup içinde yapması gerekiyor muydu, bu tartışılabilir.
Ancak sert olmaması halinde gelecek eleştirilerin de boyutu dikkate alındığında, içeriğin bu noktaya neden tırmandırdığını anlamak da kolaylaşıyor.
Bir diğeri de parti içine mesaj…
CHP’deki yaygın bakış, Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı ile bir yandan “Ya kuzgun leşe ya devlet başa” yaklaşımıyla vites büyütüp, daha sert muhalefet tarzına geçtiği kanısında.
Bu aşamaya geçilmesinin gerekçesi de daha önce iki kez beraat ile sonuçlanmış Gezi davasının yeniden ısıtılması karşısında iktidar tarafının da yeni bir moda geçerek kendi tabanını toparlamak için sertleşme yönüne gideceğine dönük beklenti…
GEZİ ÜZERİNDEN KONSOLİDE
Nasıl ki geçmişte milliyetçi ve muhafazakar kesimin bir bölümünü konsolide etmede Gezi süreci önemli bir aktör olduysa, iktidarın bugün de aynı yönteme tekrar sarılacağına dönük baskın kanı…
AK Parti’nin belirli kesiminde Gezi davasının önemini yitirdiği, Osman Kavala ile ilgili olarak liberal kesimde başka bir kanının oluşmaya başladığı, bir zamanlar muhafazakarların çok sıkıntı çektiği yaklaşımların bu dönemde tekrarının yaşandığına dönük bakış da dikkate alınarak vites büyütülmüş.
“Gerçekten çok öfkeliyim… Yumruklarımı sıkıyorum… Kavga edeceğiz… Çatışma ne kadar sert olursa zafer de o kadar yakın…Dünya kötülük yapanların yüzünden değil, buna seyirci kalanların yüzünden bu hale geldi… Cesaret yoksa zafer yoktur…” cümleleriyle meydan okunması da buna bağlanıyor.
Şunun altını çizeyim ki bu cümlelerin hepsi Kılıçdaroğlu’nun kaleminden çıkmış.
Konuşma sonrası gelen tepkiler de bu meydan okumanın bir karşılığının olduğunu göstermiş.
İÇERİYE MESAJ
Metinde içeriye dönük de mesaj vardı; görünen o ki parti içi siyasetin geleceğinin de önemli bir dikili taşı halini alacak…
O da “yol arkadaşlarım” diye başlayan paragraf…
Kılıçdaroğlu’nun konuşması bitip dışarı çıktıklarında CHP’nin kurmaylarından birine aklıma takılan şu soruyu yönelttim:
“Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) neden bu mücadeleyi birlikte yapacak arkadaşları için ‘düşün peşime’ yerine ‘ya bana katılın, ya yolumdan çekilin’ dedi?”
Bu cümle onu da etkilemişti; grupta önemli bir efekt yarattığına vurgu yaptı.
ÖNÜMDEN ÇEKİLİN
Aslında metin üzerinden konuşması okunduğunda anlamı açık…
Bundan böyle Kılıçdaroğlu’nun aksine partide kimse kendi başına hareket edemez.
CHP’deki okunuşu da böyle…
CHP’de düne kadar var olan her bir milletvekilinin kendine özgü parti politikası güttüğü süreci dün itibarıyla kapattı.
Bir yerde başlattığı ve sonuç aldığı etkili stratejinin ikinci boyutuna geçecekken, bir milletvekili veya parti yöneticisinin bir tweet veya açıklama ile bütün stratejinin önüne geçen ile yolunu ayıracağının açık ilanı…
ÖNLEYİCİ GERİLİM
Bunun yanı sıra Gezi sürecinde karşılaşıldığı gibi, kontrolü dışında kendiliğinden bir gerilimin ortaya çıkmasının da önünü kesmeyi amaçladı.
Çünkü CHP’de bir süredir iktidarın sosyolojik tabanında tepkinin oluştuğu, bunun sol kesimde yükselen bir sokak hareketi ile yeniden toparlanmasına katkı vereceği endişesiydi.
Kılıçdaroğlu dün daha sert çıkarak, bu tepkiye paratoner olup önleme yangını yaptı…
Sosyal medya üzerinden yükselen tepkiye daha sert bir çıkışla paratoner oldu; tepki derledi.
Bir başka anlamı daha var…
O da bundan sonra “cumhurbaşkanlığı adaylığı acaba bana düşer mi?” cümlesini aklının ucundan dahi geçiremez.
Çünkü onlara açıkça “önümden çekilin” mesajını da vermiş oldu.
İTTİFAK ORTAKLARININ BAKIŞI
Millet İttifakı içindeki okunuşuna gelince…
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına hem İYİ Parti, hem de SP’deki bakış birbirine yakındı.
İçeriğine destek vermekle birlikte, üslubunun sertliğinin derecesinin biraz yükseldiği kanaati hakimdi.
Diğer iki ortaktaki endişe AK Parti tabanında bir kopmanın olduğu ve sertleşme ile tekrar evine döneceğine dönük şu kaygı:
“AK Parti’den kopmaya yüz tutmuş ama tam da ayrılıp başka bir yere gitmemiş olan muhafazakar kesim Erdoğan’a yönelik sözleri kendisine yapılmış gibi algılıyor. Bu da oranın çözülmesini engelliyor. Karşısındakilerin sertleşmesini Erdoğan da istiyor, buna izin vermemek lazım…”
Aslında her ikisinin de bakışı farklı değil.
Kılıçdaroğlu da aslında sosyolojik tabanında gittikçe sertleşen tepkiye paratoner olup kontrollü olarak konsolide etme çabasında…