Popülizmin ölçüsüz kira hızı…
BÜTÜN partilerin üzerinde uzlaşıp, 5 saat gibi kısa sürede TBMM’den bir kanunu geçirdiğine ender tanıklık edilir…
Bunun en iyi örneği dün yaşandı…
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde olmayacağı söylenmiş olsa da Adalet Bakanı’nın açıklamasıyla, 4 bakanlıkta hazırlanan kanun değişikliği Meclis’e ulaştı…
Önce Adalet Komisyonu’nda ele alınmak istendi…
Baktılar ki kamuoyundan çekinen ve popülizme kurban olmak istemeyen muhalefetten engel gelmeyecek, Komisyon’dan vazgeçilip Genel Kurul’da görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu’na monte edildi.
Gelmesiyle TBMM'den geçmesi arasındaki süre 5 saatten az oldu.
Borçlar Kanunu’na eklenen geçici madde ile konut kiraları bir yıl boyunca %25’ten yukarı çıkaramayacak.
PLAZALARA ENGEL YOK
Peki bu denli hızla geçen düzenleme ev sahibi ile kiracının ekonomik yükümlülüklerde eşitliği prensibine uygun mu?
Hemen belirteyim, AK Parti’de dün kanun çıkarken oy veren milletvekillerinin bazıları da dahil, hukukçu birçok isme göre Anayasa’nın ölçülülük ilkesine de aykırı…
Enflasyonun resmi %80 olduğu, özel kuruluşların hesaplamasıyla %160’ı geçtiği dönemde “aşırı sınırlama” getirerek “ölçülülük” kuramı ortadan kaldırdı…
Daha trajikomik olan ise kamu kendi kirasına bu kanunu uygulamıyor; iş yerlerini, AVM’leri ve plazaları kapsam dışı bıraktı.
Düzenleme “konutlar” diyerek, “çatılı işyeri kiralarına” %25 barajı dışında tuttu.
Bununla kalmadı, Borçlar Kanunu’nu kira artışında bir anlaşmazlık halinde hâkimlere çevredeki emsallerine göre artış yapma hakkı tanıyordu.
Düzenleme, “Bu fıkra hükmü, 344’üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca hâkim tarafından verilen kararlar bakımından da uygulanır” diyerek hâkimin artış yapma hakkına da %25 barajı getirdi.
Beş ve 10 yıldan uzun süredir oturan kiracılara karşı ev sahibinin haklarını korumakla birlikte, devam eden hukuki süreçte hakim kararına müdahale etti…
Böylece kendine hiçbir şeyi, başkasına her şeyi pahalı bulan yaklaşımını bir daha sergiledi.
AYM’NİN İKİ FARKLI KARARI
Hemen belirteyim kiracı ile ev sahibini birbirine düşürecek, daha ilerisi kira ile geçimini sağlayan kesimleri zor durumda bırakacak bir düzenleme.
Buna karşın uygulamasından geri dönülmesi de olanaksız…
Çünkü Genel Kurul görüşmeleri sırasında muhalefetten tek direniş olmadı…
Hızla geçişi de gösteriyor ki muhalefetin Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi de söz konusu olmayacak...
Gitse de sonucun değişmesi olanaksız…
Neden de 1999 yılındaki Ecevit koalisyon hükümetinin de benzer bir karara, hem de iki yıllığına imza atması ve Anayasa Mahkemesi’nin de iptal başvurusunu reddetmiş olması…
Her ne kadar AYM kiraların dondurulmasına ilişkin 1955 yılında çıkan kanunu 1963 yılında iptal etmiş olsa da 2000 yılındaki kararı bugünkü durumla çok benzer…
SOSYAL HUKUK DEVLETİ
Anayasa Mahkemesi bu kararı Ecevit hükümetinin 1999’da iki yıllığına kira artış oranını bugünkü gibi belirlemesi üzerine aldı.
Buna göre kiralara 2000 yılı için %25, 2001 yılı için de %10 barajı getirildi.
AYM düzenlemenin iptaline ilişkin başvuruyu reddetti, gerekçesini de şöyle dile getirdi:
“Konut ve işyeri darlığı bulunan ülkelerde devletçe önlem alınmadığı takdirde, talebin fazlalığı nedeniyle kiraların aşırı şekilde yükseleceği, bu yükselişin tüketim maddelerinin fiyatları üzerinde etkili olarak hayat pahalılığına sebep olacağı açıktır.”
Kiraların sürekli yükselmesinin önüne geçilmesi, ekonomik ve dolayısıyla sosyal yaşamı olumsuz yönde etkilemesi karşısında devletin bu yönde karar alabileceğine dikkat çekti…
Gerekçesini de Anayasa’nın "sosyal devlet ilkesine" ve yoksullukla mücadeleye dayandırdı…
Böyle dönemlerde sınırlandırma yapabileceğine hükmetti…
Bunlar doğrudur…
Ama bir şartla…
O da temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasında başvurulan aracın, Anayasa’nın üç alt ilkesi “elverişlilik, gereklilik ve orantılılığa” aykırı olmaması kaydıyla…
Yani sınırlamanın, amacı açısından gerekli olması, araç ile amacın ölçüsüz oran içinde bulunmaması lazım…
Resmi enflasyonun %80’e vardığı yerde %25 artış ise bu orantılılığı karşılamıyor, ölçülülük ile örtüşmüyor..
TOKİ’NİN GÖREVİ…
Ayrıca Anayasa 57’nci maddesi konut eksikliğinin karşılanması için iktidara tedbir alma görevi yüklüyor.
Bunun için de TOKİ var…
Oysa TOKİ son dönem sosyal konuttan daha fazla kamulaştırılan büyük arazilerin devir işine odaklandı…
Dolayısıyla, konut darlığı ve bundan kaynaklı kira artışı, 4 bakanlığın bir araya gelip kiralara baraj koymasıyla çözülemez …
Daha ilerisi, düzenleme içinde oturan kiracıyı koruyacak, ancak aynı evin yeniden kiraya verilmesi halinde kirasına zirve yaptıracak.
Asıl bu durum sosyal devlet açısından sakınca üretecek…
HOLLANDA ÖRNEĞİ
Ayrıca konu ilk gündeme getirildiğinde ilgili bakanlar Avrupa uygulamalarından yararlanacaklarını bildirmişti.
Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Ozan Ergül de konuyu araştırmış, Hollanda ve Almanya’dan hukukçu arkadaşları aracılığıyla bilgi edinmiş.
Hollanda “Enflasyonun üzerinde bir puan artışa izin vermiş…”
Hollanda da evlerin bazıları şirketlere ait olduğu için özel sektöre ait evleri de bu tavan fiyat, yani enflasyon artı bir puan artış üzerinden sınırlamış.
Almanya ise federal yasalar, yerel yönetimlerin kira sınırlamasına engel koyduğu için geçmedi.
Görüldüğü gibi Avrupa uygulamasına da uymuyor…
YENİ KİRALAYANA YÜK
Bütün bu tartışmalar beni geçen yıl yaşanan patates konusuna götürdü.
Orada da benzer şekilde depodaki patateslere ilişkin kararlar alınmış, depolar dışarı boşaltılıp çürümesinin önü de açılmıştı.
Bunların hiçbiri aradan geçen sürede patates fiyatını aşağı indirmedi, daha da yükseltti.
Şurası açık ki kiralar konusunda da değişen olmayacak, kiracılar çok daha ağır kiranın mağduru haline gelecek…
Çünkü yeni kiracıya ev vermek daha avantajlı olacağı için kiracı çıkarmak için herkes bir yol bulmaya çalışacak.
Olmadı evini anlaşmalı satacak; zorunlu tahliye süreçlerini işletecek.
Evlerin yeni kiraları çok daha yüksek olacak.
Yaşayıp göreceğiz…