Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        YAYILMASI yükselişe geçen salgın, sanki buluşma özelliğini oraya girince kaybediyor gibi, TBMM “İhtişamlı Salı’nın” kalabalıklarından birini daha yaşadı.

        O denli ki seçim yaklaştıkça Meclis grup toplantıları her hafta daha da kalabalıklaşıyor.

        Bu kadar kişinin toplandığı ortamda koronavirüsün yayılmamasının olanağı yok.

        Ayrıca, seçmenler yurdun farklı coğrafyalarından geldikleri için yayılması bir bölgeyle sınırlı olmayıp, Anadolu’nun her bir yanına dağılıyor.

        CHP’nin dün tıklım tıklım dolan, hatta sığmayıp bahçeye taşan seçmenlerden bazıları ile dün kuliste sohbet ederken, iki soruya odaklıydılar.

        Kasım’da erken seçim ihtimalinin devam edip etmediği…

        Diğeri de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının 6’lı masadan çıkıp çıkmayacağı…

        ZİRVENİN GÜNDEMİNDE YOK

        Onlara da söyledim…

        Hafta sonu İYİ Parti lideri Akşener’in ev sahipliğinde yapılacak 6’lı masa liderler zirvesinden bir adaylık beklentisi olan yanılır.

        Daha önce varılan karar gereği bu toplantının gündeminde de böyle bir konu yok; oluşturulan komisyonların hazırlıkları ele alınacak…

        Bir de SP Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun da dile getirdiği, sandık öncesi yönetim koalisyonun oluşturularak üst bürokraside göreve gelecek isimlerin tespiti konusu var…

        Bu öneriye 6’lı masadan sıcak bakan da var, bugünden açıklanmasını sakıncalı gören de…

        Ancak şurası kesin ki bu zirvede de gündemde adaylık meselesi yok...

        Bazılarının ileri sürdüğü gibi Kılıçdaroğlu’nun da bir süre önce bu sütuna da aktardığım sohbetimizde dile getirdiği gibi, adaylığını bu toplantıda açıklamak gibi bir düşüncesi yok.

        CHP’DEKİ AĞIR SORU

        Ancak Kılıçdaroğlu’nun adaylık sürecinin bir yola girdiği ve doğal hakkı olduğu sadece tabanında değil, 6’lı masadaki bazı partilerin liderlerinde de ağırlık kazanan bir görüş.

        Durum böyle olmakla birlikte, CHP’de Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda kararlı söylemde bulunanlar da dahil, şu soruya anında yanıtta zorlanıyor:

        “Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı mı, yoksa Başbakan olmasını mı istersiniz?”

        Veya parlamenter sisteme geçişle birlikte hangi pozisyonun CHP için faydalı olacağı?

        Ve Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde partinin başına kimin geçeceği?

        Hemen belirteyim, bir süredir sohbet ettiğim CHP’deki birçok isim fısıltılı da olsa bu soruları sorguluyor.

        Buna neden de Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde parti ile bağını keseceğine ilişkin verdiği sözden kaynaklı.

        Uzun süredir partiyi kliklerden arındıran, kentli muhafazakarla buluşturan Kılıçdaroğlu’nun ayrılması halinde nasıl bir sürecin işleyeceğine yönelik bir veri kimsede yok.

        İKİ YIL ALIR…

        Ancak verilen yanıtlar da yeni bir modele geçilmesi ihtimaline de işaret etmiyor değil…

        Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilk dile getirenlerden İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’a soruyu yönelttiğimde yanıtı değişmedi:

        “Tavrımı ilk andan itibaren koydum. Cumhurbaşkanlığı adaylığı kişisel kanaatim gereği önemlidir ve adayımızdır; seçilecektir…”

        Diğer soruları da yanıtlamaktan da kararlı tutumunu sürdürerek uzak durdu…

        Toprak ile eş zamanlı Kılıçdaroğlu’nun adayları olduğunu açıklayan Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ve Grup Başkanvekili Engin Altay’a da aynı soruyu yönelttim.

        Altay da Toprak gibi tartışmak dahi istemedi ancak bir noktanın da altını çizdi:

        “Cumhurbaşkanı seçildiği gün parlamenter sisteme geçiş diye bir durum yok. Herhalde iki yıl kadar devam eder, parlamenter sisteme geçildiğinde de bu soruların yanıtı bulunur…”

        Torun’un yaklaşımı da farklı olmadı.

        Seçilmesi halinde partideki görevinin hemen sonlanmasının söz konusu olmayacağını belirtti.

        Parlamenter sisteme geçişin tüm şartlarının tamamlanması sonucu Cumhurbaşkanı’nın parti ile ilişkisinin kesileceğine vurgu yaptı.

        “Burada önemli olan geçiş sürecinin sağlıklı şekilde koordine edilebilmesidir. Bu konu sonrasında tartışılır…” dedi.

        CHP’DE BEKLEYENLER

        Durum böyle olmakla birlikte CHP’de Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasıyla görevinden ayrılmasını bekleyen sayısı da az değil…

        Beklentileri 45 gün içinde gidilecek kurultayda gönüllerindeki adayı Büyük Kurultay’da seçtirmek.

        Ancak onlar da sürecin nasıl işleyeceği, Cumhurbaşkanı seçilmesiyle mi, yoksa parlamenter sisteme geçiş sonrası mı parti liderliği görevinin sonlanacağı konusunda veri sahibi olmadıkları için aday ismi öne çıkmıyor.

        Her ne olursa olsun, ekonomistlerin deyimiyle CHP’de herkes Kılıçdaroğlu’nun adaylığını çoktan satın almış durumda.

        Özellikle de DP lideri Gültekin Uysal’ın aday olmasını destekleyeceği açıklaması sonra…

        Şövalyenin vedası…

        Şövalyenin vedası…
        0:00 / 0:00

        FİLMLERİNDEN çok karakterine hep hayran oldum.

        Bu hayranlığımı da hiçbir dönem boş çıkarmadı.

        Çocukluğumdan bu yana sadece hayranım değil, aynı zamanda benim kurtarıcı meleğimdi.

        Çocukluğumuzda sadece benim değil, arkadaşlarım için de öyleydi.

        Mahallede aramızda rol paylaşırken bütün çocuklar onun rolünü üstlenmek ister, Malkoçoğlu rolünü kapan onun gibi hareket ederdi.

        Bu noktaya bizi getiren de yakışıklığı değil, rol aldığı 328 film ve dizinin hiçbirinde güçlünün yanında olmamasıydı.

        Başımıza bir iş geldiğinde anında yanımızda bitecek ve kötülüğü defedecek babamız, ağabeyimiz kadar yakın birisiydi.

        Bu kanaatim 4. Adana Altın Koza Film Festivali’nde 12 Eylül darbe rejiminin Yılmaz Güney’e verilen ödülü, baskıyla alıp kendisine verilmek istendiğinde çok daha yükseldi.

        Cüneyt Arkın benim için o günden sonra koruyucu melekliğine bir de kafa akrabalığımı eklemişti…

        Bu sevgim, sınıf arkadaşı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile bir sohbetini okuduğumda daha da arttı.

        Yaşam öyküsünü anlattığı kitaptaki yaklaşımları ve sözleri ile de tabulaştı…

        Türkiye dün sadece bir jönünü, film artistini değil, Malkoçoğlu’nu, Battalgazi’sini, toplum şövalyesini de bir kez daha uğurladı.

        Ancak benim için, evimizin karşısındaki kerpiç duvarlı açık hava sinemasının perdesinden çıkıp gelen kararlı, yılmaz, dürüst koruyucu meleklik görevi bitmeyecek.

        Hak yolu açık, ruhun revan, devri devran olsun…

        Diğer Yazılar