Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Balıkesir mitingi, hem partisi hem de kuruluşunda büyük emeği olan 6’lı masanın geleceği açısından önemli mesajlar içeriyor.

        Birçok yorumcu, mitingdeki konuşmasında, “ben” kelimesini sıklıkla kullanmasına atıf yapıp, adaylık mesajı verdiğini belirtti.

        Ancak 6’lı masada karara bağlanmamış icraatlar konusunda “biz…” diye konuşması nasıl mümkün olabilir?

        Bu arada 6’lı masadaki diğer liderler de konuşmalarına “ben” veya partisinin adını vererek “… partisi olarak biz” diye başlıyor.

        Ayrıca, adaylık konusunda Kılıçdaroğlu’nun en azından yakın çevresinin çok istekli olduğu sır değil…

        ÖNE ÇIKAN İKİ VURGU

        Kılıçdaroğlu’nun Balıkesir mitingindeki mesajlarına gelince…

        İlk kez iki önemli konuda adım attı.

        Birincisi, konuşmasının neredeyse tamamını partisinin vaatlerine ayırdı.

        Bundan daha önemlisi, bugüne kadar bırakın mitingi, özel sohbetlerinde dahi yapmadığı şekilde kendinden söz etti.

        Rakibinin, “Bay Kemal…” vurgusu üzerinden kendisini tanımladı…

        Süreci yeni bir aşamaya taşıdı…

        Yakınındaki isimlerin öteden beri dile getirdiği gibi, “adayım” demeden, adaylık yolunun taşlarını döşedi.

        Çok yakınındaki bir ismin dün dile getirdiği gibi, “Süreç Kılıçdaroğlu’nu aşan bir adaylık aşamasına doğru hızla ilerliyor…”

        MÜBADELE ZİNCİRCİLERİ

        Ancak iyi kontrol edilmezse, koşarken bağı çözülmüş spor ayakkabısı gibi tökezletir.

        Bu konuda CHP ile bağı olmayıp, CHP’li gibi davranan maharetli çok isim de desteğini esirgemez!..

        Üyesi bile olmadığı CHP adına konuşan, YouTube üzerinden yayınları ile para cukkalarken, Kılıçdaroğlu’na ayar çeken bir gruptan söz ediyorum…

        Bu tamahkar yapının, taleplerinin karşılığını aldığı mübadele zincirinde hiçbir kayıp halkaya tahammülleri yoktur.

        Bazıları da bir iktidardan diğerine zıplamak için altılı masanın diğer partileri ile ilişki içine çoktan girmiş bulunuyor.

        Diğer yandan da gözleri velfecri Kılıçdaroğlu sonrası partinin başına kimin gelebileceğini sorguluyor; diplomasız müteahhit benzeri gelecek inşasıyla uğraşıyor.

        SİSTEM Mİ, KİŞİ Mİ?

        Bu da altılı masanın sosyolojik tabanı ve hatta yönetim erklerinin tepkisine yol açıyor.

        Çünkü 6’lı masada ilk günden bu yana kişi yerine, sistem odaklı politika izlenmesi gerektiği konusunda karara varılmıştı.

        Bir karizmatik kimlikle çıkmak yerine ekibini, parlamenter demokratik sistemi öne çıkaran propaganda zemini konusunda fikir birliği oluşturmuştu.

        Bunun ötesinde bir yönteme yönelmeleri ister istemez altılı masada tepki üretiyor.

        Daha ilerisi CHP’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyen bazı isimler de bu yöntemi ciddi şekilde sorgulayıp eleştiriyor.

        İmamoğlu'na, Karayalçın modeli kapalı…

        İmamoğlu'na, Karayalçın modeli kapalı…
        0:00 / 0:00

        CHP lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na Genel Başkanlık yolunu açtı mı?

        Bu soruya neden, Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta Ahmet İsvan Halk Ekmek Fabrikası açılışı sonrası İBB Başkanı İmamoğlu ile bir otelde iki saat baş başa görüşmesi.

        Görüşme öncesi etkinlikte İmamoğlu’nun ekmeği yarıya bölüp Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına destek mesajı gösterdiği ve partide halef selef olma konusunda ikisinin uzlaştığına yönelik iddialar havada uçuşuyor.

        Hatta İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığından, CHP Genel Başkanlığı’na yöneldiği tezi ileri sürülüyor.

        NEDEN AYRILDIM?

        İddialarına destek olarak da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı iken Murat Karayalçın’ın SHP Genel Başkanı seçilmesini gösteriyorlar.

        Hemen belirteyim Karayalçın döneminde bu olasıydı.

        Karayalçın dünkü sohbetimizde de o süreci detayları ile anlattı.

        Genel Başkanlığı bırakmasının nedenini de bilinenlerin aksine şöyle dile getirdi:

        “Partim SHP, DYP ile; dolayısıyla Sayın Çiller ile koalisyon hükümeti içindeydik. Cumhurbaşkanı Demirel, Danıştay’a benim Başbakan Yardımcılığı ile birlikte parti genel başkanlığını sürdürüp sürdüremeyeceğimi sordurmuş. Bakanlık, milletvekili yemini edilerek üstlenilen bir görev olması, milletvekillerinin de ikinci bir görev üstlenmesinin olanaksızlığı dolayısıyla yapamayacağım görüşü bildirilmiş. Sayın İnönü’den Başbakan Yardımcılığına devam etmesini rica ettim, ama kabul etmedi. Başbakan Yardımcılığı için Genel Başkanlıktan ayrıldım, yoksa Belediye Başkanlığına engel değildi.”

        Fakat bu durum o tarihte olasıydı; 2014 yılında Belediyeler Yasası’nda yapılan değişiklikle ortadan kalktı.

        Belediyeler Yasası’nın 37’nci maddesi o tarihte yapılan değişiklikle şu hale getirildi:

        “Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilir. Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz.”

        Madde açık, yasa değişmediği sürece siyasi parti üyesi olabilir, ancak CHP’nin yönetim ve denetim organında görev alamaz.

        Dolayısıyla Nasrettin Hoca hikâyesindeki koyunlardan ip elde etmesi gibi, eğer Kılıçdaroğlu aday olur ve Cumhurbaşkanı seçilirse, verdiği söz doğrultusunda liderlikten ayrılır.

        İmamoğlu da Büyükşehir Belediye Başkanlığından ayrılması halinde CHP Genel Başkanlığına aday olabilir.

        Belediye Başkanlığı’nı, Cumhurbaşkanlığı’ndan daha etkin görüp, aday olmasını uygun bulmayan CHP, Genel Başkanlık için acaba olur verir mi?

        Uzun mesele velhasıl…

        Diğer Yazılar