Kılıçdaroğlu, Obama olur mu?
CUMHURBAŞKANI Erdoğan önce Hüseyin Gazi Cemevi’ne, ardından da ilk kez dün Hacıbektaş’a gidince, yukarıdaki başlık aklıma geldi…
Acaba Erdoğan, 2008’de ABD Başkanlık seçimi döneminde ortaya çıkan gelişmeye benzer süreci kırmak için adım mı atıyor?
Alevi açılımının gerisinde de bu mu yatıyor?
Yanıt bulabilmek için önce öncesinde olanlara bakmak gerek…
ABD Başkanlık seçimi, bütün dünyada ağır sonuçlar doğuran ve 2008- 2009’da zirveye ulaşan ekonomik krizin ortasına denk geldi.
O dönemi anlatan kitaplarından anlıyoruz ki, Barack Obama Başkan adayı ilan edildiğinde ekibinde yer alan çok kişi (spin doctor) seçilmesi konusunda endişeliydi.
BRADLEY ETMENİ
Buna neden hep karşılaşılan, ABD toplumunda davranış kalıbına dönüşen, “Siyah tenli olanlardan Başkan olmaz…” tutumuydu.
Buna ilişkin bir kuram da geliştirilmişti.
Sözünü ettiğim, uzun yıllar Los Angeles Belediye Başkanlığı yapmış Afro-Amerikan Tom Bradley’in, 1982’de Kaliforniya Valiliği’ne adaylığı süreci.
Bırakın kamuoyu yoklamalarını, sandık çıkış anketleri de rakibi katıksız beyaz Cumhuriyetçi Dökmeciyan karşısında seçimi kazandığını gösteriyordu.
Oylar sayıldığında görüldü ki, “ırkçı gözükmemek” için Bradley’e destek vereceğini beyan eden seçmen sandıkta içindeki gerçeği yansıtmış.
Bilim insanları ile çalışan anket şirketleri buna neden olan faktörleri ortaya çıkardı ve yanılmalarında etkene de Bradley Efekt adını verdi.
Obama aday olduğunda da en yakınındakileri kaygılandıran durum bundandı…
Aktardıklarına göre, Cumhuriyetçi Parti’nin ekonomik kriz karşısında son umudu olarak sahaya sürdüğü katıksız beyaz John McCain’in rakibi olması, endişeleri daha da arttırmış.
ÖTEKİLERİN HEPSİNİN TERCİHİ
Sandık sonuçları açıklandığında görüldü ki Obama, sadece Afro-Amerikalıların değil, Müslümanların, Hippaniklerin, Yahudilerin, Uzakdoğuluların yaşadığı semtlerde de oyların çoğunluğunu almış.
O güne kadar McCain’e oy vereceğini söyleyen seçmenler de sandıkta oyunu değiştirip, Obama’yı tercih etti.
Bunun içinde o güne kadar Cumhuriyetçi Parti’den başkasının çok yüksek oy alamadığı beyaz seçmenin ağırlıkta yaşadığı bölgeler de vardı.
Buradan yola çıkılarak geliştirilen kurama, “Ters Bradley Etkisi” adı verildi.
FISHTOWN ETKİSİ
Ancak bununla kalmadığı, başka faktörlerin de güçlü etki yaptığı görüldü.
En güçlü etki de ekonomik krizdi…
Philedelphia'nın en ırkçı beyaz bölgesi olan Fishtown’daki oy değişimi de bunun en iyi örneği oldu.
O güne kadar neredeyse katıksız Cumhuriyetçi Parti’ye oy veren, bırakın Afro-Amerikan birini, Demokrat Parti’nin en beyazına dahi zırnık göstermeyen Fishtown, bu kez tersi tutum takındı.
Fishtown sandıklarından Obama’ya %81 destek geldi…
Önyargılı, ırkçı beyazlara sık rastlanan Fishtown seçmeni oylarındaki keskin dönüşün nedeni sorulduğunda benzer yanıtı verdi:
“Ekonomik krizin geleceğime dönük yarattığı endişe, tercihimi değiştirmeme neden oldu…”
Seçmen, “elinde kalanı da kaybetme korkusuyla” tercihini değiştirdiğini gizlemiyordu.
Görüldü ki, ideolojisinin yanında, ekonomik, duygusal, ailevi nedenlerden dolayı da seçmen tercihini farklılaştırabiliyor.
Geliştirilen kurama da “Fishtown Etkisi” adı konuldu.
HUXTABLE VE PALMER ETKİSİ
Televizyon dizilerinin de Obama seçiminde etkisi vardı.
Bir zamanlar TRT’de de yayınlanan ve bizim kuşağın severek izlediği Cosby Ailesi isimli komedi dizisindeki Afro-Amerikan, babacan ve sempatik Doktor Cliff Huxtable, toplumu, siyahi bir kişinin de ABD Başkanı olabileceği fikrine açık hale getirdi…
Obama’ya oy veren seçmenin ağırlıklı bölümünün bu kuşaktan olduğu görüldü.
Sadece o da değil, o günlerde ABD televizyonlarında sevilerek izlenen “24” dizisinin başkarakteri David Palmer, siyahi birinin de güçlü devlet başkanı olabileceği kanısını topluma aşıladı.
Her iki karakterin isimlerinden yola çıkılarak, “Huxtable” ve “Palmer” efekti adı konuldu.
TENDAŞ İTTİFAKI
Bunların ötesinde en önemli etmenin o güne kadar siyasi tercihi farklı olan neredeyse bütün Afro-Amerikan seçmenin Obama etrafında kenetlenmesiydi.
Hatta en katı siyahi Cumhuriyetçiler de adayı yerine, tercihini Obama’dan yana kullandığını gizlemedi.
Bu da “tendaş” ittifakının da olabileceğini gösterdi.
Başta da belirtiğim gibi seçmen, sadece ideolojisinden dolayı değil, etnik kimlik, din, aile, ekonomik nedenlerden dolayı kendisine yakın gördüğüne doğru tercih değiştirme kolaylığını gösterebiliyor…
ERDOĞAN’IN ATAĞI
Buradan yola çıkarak şu soru yöneltilebilir…
“Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği sandıkta faydaya dönüşebilir mi? Bütün Alevi seçmeni sandıkta buluşturur mu?”
Belki de Erdoğan bunu gördüğü için bugünden Alevi kesimle ilişkisini güçlü kılmak istiyor.
Orada yaratacağı kırılmanın adaylığı gittikçe güçlenen Kılıçdaroğlu için bir avantaya dönüşmesinin önünü kesiyor.
Yakın gelecekte benzer bir adım Kürt seçmen için de gelirse şaşmamak gerekiyor.
Ancak Fishtown örneğinde de görüldüğü gibi, ekonomi en ağır ideolojinin de önünü geçiyor; o çözülmeden diğerlerinin önemi kalmıyor…