İki ittifak da "ertesi gün" hesabı yapıyor
SEÇİM yaklaştıkça partilerin sandık sonrasına ilişkin çalışmaları da hız kazandı.
Bu hafta içinde hem AK Parti, hem de CHP’de seçime yönelik uzun süren toplantılar vardı.
Benzer şekilde büyükşehirler düzeyinde yaptırdığı kamuoyu yoklaması üzerinden gelecek okuması yaptıkları toplantıdan da İYİ Parti yöneticileri söz etti.
Her üç partinin bu toplantılarda da bulunmuş üst yöneticileri ile son üç gündür sohbet ediyorum.
Anlattıklarından gördüğüm şu ki her üçü de seçimin ertesi günü nasıl bir tablo ile karşılaşma durumunda kalacaklarına yönelik simülasyon yapıyor.
Nitekim İYİ Parti lideri Akşener de önceki akşam Karar TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtlarken, TBMM’de elde edilecek sandalye çoğunluğuna göre farklı senaryolar üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
AK Parti ve CHP’de de benzer çalışma söz konusu…
Çünkü bu seçim, aynı gün farklı sandıkta gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar, milletvekili seçimi için de önem arz ediyor.
Birinde çoğunluğu elde etmiş, diğerini kazanmış açısından bir kazanç sunmuyor.
ZUNGWANG HALİ
Böyle bir tablo her iki tarafta da satrançtaki “zungwang” hali gibi, hamle sırası gelmiş oyuncunun, yaptığı her hamlenin kötü sonuçlanacağı durumu gösteriyor.
Özellikle de seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın ittifak ettiği partilerin TBMM’de çoğunluğu da kaybetmesi yönetebilme kabiliyetini kaybetmesi anlamına geliyor.
TBMM’de her iki ittifakın da salt çoğunluk olan 300’ü geçememesi durumu ise tam anlamıyla sistemin tıkanmasını, dolayısıyla siyasi krizin tekrar ortaya çıkması anlamına da geliyor.
Daha önce bu sütunda da dile getirdiğim gibi kohabitasyon halini yaratıyor…
Çünkü Cumhurbaşkanı’nın her kararnamesi ve adımını, TBMM’de çoğunluğu elde eden karşı ittifak tarafından kanunlarla engellenebilir.
Benzer şekilde Cumhurbaşkanı da TBMM’den çıkan her kanunu atadığı bürokrasi ve yargı aracılığıyla veto edebilir.
Bu da beraberinde yeni bir seçimin kapısının aralanması anlamına gelir.
SİSTEM TIKANIR
Böyle bir durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da müstakbel adaylar arasında öne çıkan CHP lideri Kılıçdaroğlu açısından da yönetememe durumunu ortaya çıkarır.
Üstelik TBMM’nin tekrar seçime gitmesi durumunda Erdoğan’ın üç dönemi tamamladığı için tekrar seçime girme şansı yok…
Kılıçdaroğlu açısından da ilk adımda “yönetemedi, sistemi tıkadı” suçlamasıyla karşılaşma ihtimali yüksek.
Bütün bunlar da gösteriyor ki Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar, hatta ondan bir tık yukarıda TBMM seçimi de önemli.
İktidar partisi de bunu gördüğü için bir süredir bizzat içinden gelen, “Cumhurbaşkanlığını alırız, ama TBMM’de çoğunluğu kaybederiz” sözlerinin sancısını çekiyor.
Bundan uzaklaşıp, milletvekili seçimine yüklenmenin önemini anlatmak için, etkin ve yetkin isminin dün söylediği gibi, “Parti ve Meclis’in ne denli önemli olduğunu kadrolarında konuşulması” kararlılığında.
Önceki gün masaya bu konuyu yatıran CHP’de de durum farklı değil.
CHP’nin etkin ve yetkin ismi de dünkü sohbetimizde 6’lı masada yer alan bazı partilerin tek başlarına seçime gireceklerine ilişkin açıklamalarının hayıflanması içindeydi.
Meclis çoğunluğunu hangi durumda daha fazla milletvekili çıkarılabildiğine yönelik seçim bölgesi bazlı çalışma yapılması gerektiğine işaret etti.
Bunların bırakılıp, “Sadece Erdoğan’ı devirmeye odaklı bir stratejinin” kendilerine fayda getirmeyeceğinin altını çizdi.
ORANDA AZ, SAYIDA ÇOK
Bu konuda oldukça haklı, çünkü bugün ilan edildiği gibi 6’lı masa bileşenlerinin toplam oyunun Cumhur İttifakı'ndan fazla olması TBMM’de de milletvekili sayısının çok olacağı anlamına gelmiyor.
Tam tersi oy oranı yüksek olmakla birlikte milletvekili sayısında geride kalma ihtimali de çok yüksek olabilir.
Bunun nedeni örneğin Karadeniz sahili veya bir alt banttaki kentlerde AK Parti’nin oy oranı ciddi anlamda düşmesine karşın hala birinci parti olma özelliğini koruması.
D’Hondt sistemi milletvekili dağılımında en çok oy alan partiye avantaj tanıyor, daha fazla vekillik kazanma hakkı veriyor.
Hatta bugünkü oy oranlarının gösterdiği gibi devam etmesi halinde, ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimi açısından, TBMM’de çoğunluğu elde eden adayın avantajlı sandığa gitmesini de sağlar.
YEREL SEÇİMİ DE ETKİLER
Burada da kalmaz, çok değil 8 ay sonra yapılacak yerel genel seçime de doğrudan etki yapar.
Çünkü TBMM’de çoğunluğu ele geçiren, bir de üstüne Cumhurbaşkanlığını alan taraf, yerel seçime de avantajlı girer.
Bunu nasıl bir etkiye yol açtığını 1984 yılından bu yana her seçim döneminde gördük.
ANAP’ın 1983’te iktidarı ezici çoğunlukla ele geçirmesi, 1984 yerel seçiminde çok sayıda belediye başkanlığını almasını da sağladı.
Ancak 1987 seçiminde oylarının düşmesi, 1989 seçiminde çok sayıda belediyeyi kaybetmesini de getirdi.
Benzer durum AK Parti için de söz konusu oldu; 2002’de TBMM’de çoğunluğu alması, 2004 yerel seçiminde de çok sayıda belediyeyi almasını da beraberinde getirdi.
O nedenle bu sandık tek başına Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin ötesinde, yerel seçimi de etkileyecek.
Hele ki yürütme ve yasama erklerinin, yani Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin farklı ittifakların elinde bulunması ve siyasetin krize girmesi durumunda, iki yıl sonra muhtemel bir başka seçimi de etkiler…
Partiler de son dönem bütün bu olasılıkları simülasyon yaparak masaya yatırmış durumda.
Bu seçimin öneminin de hepsi farkında…