Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ANKARA’da Millet İttifakı bileşenleri arasında HDP üzerinden yürütülen tartışmanın bir de diğer yönü var.

        İYİ Parti’de, siyaset matematiğinin mantığından anlayanlar da bunun farkında…

        Matematiğin mantığının üzerine oturduğu soru ise şöyle:

        “HDP, ittifak kurduğu partilerle ortak aday çıkarırsa 6’lı masanın ortak adayının işine yarar mı?”

        Yöneltilen sorunun içinde bulunmasa da aslında söylenmek istenen açık…

        İkinci tura kalmış olan bir seçimin kazanının kim olacağı sorgulanıyor.

        Çünkü HDP’nin oy alabilecek güçlü bir aday çıkarması demek, seçimin ikinci tura kalması bütün anket şirketlerinin bugünkü kamuoyu verilerine göre kesin.

        Çünkü en düşük veren dahi HDP’nin oyunu %9’dan aşağı indirmiyor, en yüksek gösteren de %16 veriyor.

        Bunun ortalaması dahi alınsa HDP’ye biçilen oy oranı %12,5 demektir.

        Bugünkü verilerden yola çıkıldığında bu da seçimin ikinci tura kalması anlamına gelir.

        İKİNCİ TURU BELİRLER…

        İYİ Parti’nin etkin ve yetkin isminden de işittiğim şu soru da aslında varılmak istenen meselenin orta direğini oluşturuyor:

        “İkinci tura kalmış bir seçimin kazananı kim olur?”

        Soruya farklı yanıtlar verilebilir.

        Ancak bu aşamada, belki ilgisiz görülecek ama verilecek tek yanıt var:

        “Milletvekili seçiminde hangi ittifak önde bitirdi; TBMM’de 300 sandalyeyi hangi ittifak geçti…”

        Ben de bu yanıtı verdim…

        Dün de yazdım.

        Kimse milletvekili seçimine odaklanmıyor.

        Oysa işin matematiği orada bitiyor.

        Siz istediğiniz kadar ikinci tura seçimin kalıp kalmadığına bakın…

        İkinci tura kalmış Cumhurbaşkanlığı seçiminin belirleyicisi Meclis’te salt çoğunluğu kimin elde ettiğidir.

        Unutulmamalı ki milletvekili seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı gün yapılacak.

        Eğer yüzde elli artı bir kazanan çıkmazsa, 15 gün sonra ikinci tur yapılacak.

        Bu süreçte de milletvekili seçimi sonuçlanmış ve 600 sandalye partiler arasında dağıtılmış olacak.

        Sonuçta seçmen 15 gün sonra yapılacak ikinci tura giderken dönüp Meclis’te kimin çoğunluğu elde ettiğine bakacak.

        Hatta salt çoğunluk olan 300 sandalyeyi hangi ittifakın geçtiğini görmek isteyecek, kararını buna göre verecek.

        D’HONDT SİSTEMİNİN GETİRİSİ

        Belki bazı siyasiler Millet İttifakı ile HDP’nin TBMM’de iş birliğinin daha kolay olduğunu öngörebilir…

        Ancak unutulmamalı ki HDP de siyasi bir yapı ve kendi partisinin çıkarı neredeyse kanunlarda onunla birlikte hareket eder, kimseye de kaşı gözü uğruna vereceği tavizi olmaz.

        Bugüne kadar da bu siyasetinden vazgeçmedi...

        Tartışma da bu noktada ortaya çıkıyor.

        Dün de anket şirketlerinin bugün görünen verilerinden yola çıkarak bir noktaya işaret ettim.

        Buna göre Türkiye’nin şu an üçte iki ilinde AK Parti birinci çıkıyor.

        Mega kentler bir kenara bırakılırsa, içinde Adana, Kayseri, Konya, Gaziantep, Şanlıurfa, Kocaeli, Sakarya, Manisa, Tekirdağ, Erzurum, Samsun, Trabzon, Kahramanmaraş, Denizli’nin de arasında bulunduğu birçok büyükşehirde birinciliği elinde tutuyor.

        Bu illerin çıkardığı milletvekili sayısı da toplam vekil sayısının beşte üçünü aşıyor.

        Tabii ki birinci olan parti hepsini alıp götüren bir sistem olmayacak ancak uygulanacak D’Hondt sistem birinci çıkan partiye büyük avantaj sağlıyor.

        En azından bir puan farkta, bir fazlasını almasına imkan veriyor…

        HDP’NİN KOZU…

        Partiler, Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu denli kilit bir noktaya gelen Meclis seçimi ile bugün ilgilenmiyor gibi görünüyor.

        Ancak sohbetimden anlıyorum ki alttan alta bu konu enikonu tartışılıyor.

        Hatta HDP’ye ilk turda aday çıkarması halinde olabilecekler gösterilip, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda kazanılmasının öneminin anlatılması gerektiğinin altı çiziliyor.

        Bir diğer soru da burada geliyor:

        Kim anlatacak?

        Daha önemlisi HDP böyle bir durum karşısında nasıl bir pozisyon takınacak?

        Daha önemlisi yarın Meclis’te bir kanunun geçirilmesinde kilit konuma gelen HDP ile kim muhatap olacak?

        Unutulmamalı ki AK Parti ile HDP’nin bir kesimi arasında geçmişten gelen yakınlık da bir kanattan süregidiyor.

        İYİ Parti lideri Akşener’in iddiasına göre de İmralı ile de pazarlık yürüyor.

        CHP’de son dönemki tartışmayı büyütmemek için en üst düzeyde gayret göstermesinin gerisinde de aslında bu yatıyor.

        Dikkat edilirse İYİ Parti de tutumunu koyup, tartışmayı bu noktada bitirme kararlılığını sergiliyor.

        Zaten dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın üç yıl önce başlattığı kırsal kalkınmada Başkent modelini anlattığı programdaki samimi görüntüleri de arada sorunun kalmadığını göstermeye yetti…

        "Ara ısınmamış..."

        "Ara ısınmamış..."
        0:00 / 0:00

        ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş üç yıl önce bahsetmişti.

        Ortak bir dostumuzun evindeki akşam yemeğinde sohbet ederken kentsel yapılaşmanın Ankara’nın %3’ünü oluşturduğunu, geri kalan %97 arazinin boş olduğunu belirtti.

        Daha önce Belediye Başkanlığı yaptığı Beypazarı örneğinden yola çıkarak, bu alanlarda tarımsal proje uygulaması yapacağından söz etti.

        O gün bunları anlatırken oldukça heyecanlıydı…

        Uygulamaya nerede başlayacağından, hangi alanları kapsayacağına kadar her bir detayı bir çırpıda sıralamıştı.

        Kırsal Kalkınmada Başkent Modeli’nin geldiği noktayı anlattığı dünkü etkinlikte gördüm ki epey bir yol almış.

        BİZ BU İŞİN TARLASIYIZ

        Hatta bir adım da ileri götürmüş…

        Salonu dolduran çiftçiler de bunun kanıtıydı.

        Yavaş, bu sürede her kesime dokunmuş…

        Sadece çiftçilere değil, onların ürettiklerinden elde edileni de yoksul halka vererek yol almış.

        Hem de bir elin verdiğini, ötekinin görmediği, dilediği yerden gıda alabildiği Başkent Kart sistemini sağlıklı bir şekilde işleterek.

        Bütün bunları da sesini yükseltmeden, sakin üslubunu koruyarak hayata geçirdi.

        Sunum sırasında ekrana yansıyan çiftçilerin şu üç cümlesi gelinen noktanın özetiydi:

        “Biz bu işin tarlasıyız… Bir taneden yeniden ürettik… Büyükşehir önümü açtı, ben de oradan yürüdüm, buraya geldim…”

        AKŞENER- KILIÇDAROĞLU

        Tabii biz gazeteci milletinin gözü de bunların ötesinde, HDP ve adaylık üzerinden araları soğuyan CHP lideri Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti lideri Meral Akşener’in üzerindeydi.

        ABB Başkanı Yavaş ikisini de kapıda karşıladı ve salona birlikte geldi.

        Bu görüntü uzun süre alkış aldı.

        Oturduktan sonra aralarında bir sohbet olacak mı diye odaklandım, bir ara Akşener dönüp bir cümle söyledi, Kılıçdaroğlu samimi bir yüz ifadesiyle devamını getirdi.

        Ancak sohbet akıp gitmedi, bir noktada kesildi.

        Yüzler sabitti, ama geçmişte olduğu gibi bir ağabey-kız kardeş görüntüsü de yoktu.

        BİZİ KENDİNE MAHKUM KILIYOR

        Bu noktaya gelinmesinin nedeni de aslında HDP’ye bakanlık değil.

        İYİ Parti’de uzun süredir var olan, dipten gelen hayıflanmanın sonucu.

        Çünkü bir süredir Kılıçdaroğlu’nun adaylık üzerinden gerçekleştirdiği söz bağlamı İYİ Parti’de rahatsızlık yaratıyor.

        Buna Yalova ve Edirne belediyelerinin etkinliklerinde, “Sayın Cumhurbaşkanım” diye Kılıçdaroğlu’nun kürsüye daveti eklendi.

        Buna ilk aşamada 6’lı masadaki liderler, CHP’nin ortaya çıkan dezavantajını gidermesi için yol verdi.

        Ancak devamı yüksek tonda gelmeye başlayınca ve Kılıçdaroğlu da “yapacağım, gerçekleştireceğim” cümleleriyle tek başına yapacak gibi mesajlar verince diğerlerinden tepkiler gelmeye başladı.

        “Bu işi önce benimle konuşmadan nasıl adaylığını ilan etmeye kalkarsın?” yaklaşımı öne çıktı.

        “Bizi, adaylığına zorunlu mahkum kılıyor” bakışı bir süredir İYİ Parti’de mevcuttu.

        Hatta sahada Mansur Yavaş ile kazanılacağına yönelik tutum da açıkça ortaya konuldu.

        ORTAK KARAR YOKSA

        Buna CHP’den gelen yanıt samimiydi:

        “6’lı masada kararlaştırmadığımız bir konuda biz nasıl çıkıp da ortak çözümümüz gibi sunarız. Ortak karara bağladığımız konularda birlikte çözeceğimizi zaten söylüyoruz. Ama ortak karara bağlamadığımız konularda da biz yapacağımızı söylüyoruz.”

        İYİ Parti’den gelen yaklaşım da aynı netlikteydi:

        “O zaman CHP iktidarında olacağını söyleyin; bizi zorunlu mecburiyette bırakan tutumdan ve söylemden uzaklaşın…”

        “İTTİFAKIMIZIN İKTİDARINDA”

        CHP lideri Kılıçdaroğlu dün ABB etkinliğinde “ben” demedi, ilk kez “ittifakımızın iktidarında yapacağız” cümlesini kullandı.

        Akşener de bu tür etkinliklerde konuşmama tutumunu devam ettirdi, daha önce bildirdiği gibi dün de tutumunu sürdürdü ve kürsüye çıkmadı.

        Hemen belirteyim ki bu durumdan daha önce Kılıçdaroğlu da haberdardı...

        Ancak bütün bunlar aradaki soğukluğun giderildiği anlamına gelmiyor.

        Aktarıldığına göre, ABB’nin etkinliği sonrası gerçekleşen İYİ Parti Başkanlık Divanı toplantısına da bu hava yansımış, CHP liderinin dili eleştirilmiş.

        Özeti şu ki, iki lider dün bir araya geldi; ama aradaki soğukluk devam ediyor.

        Kılıçdaroğlu’nun 2 Ekim’deki zirve için İYİ Parti’ye yapacağı zirve öncesinde gerçekleştireceği parti turlarına kadar yeni bir görüşme olur mu bilinmez.

        Ama bir gerçek var ki İYİ Parti’de hava soğuk…

        Diğer Yazılar