Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        NEDENİNİ bilmediğim şekilde, hayatı yeryüzü, ölümü ise yer altı ile anlatır insanoğlu…

        Sevdayı, umudu, öfkeyi, kızgınlığını anlatırken de bu ayırda düşeriz…

        Öfkelenince birine, “Göğün dibine kadar…” demeyiz de “Yerin dibine kadar yolun var, dibine batasıca…” diye gösteririz tepkimizi…

        Utancımızı ve sevincimizi anlatırken de birini iyinin ve diğerini kötünün temsilcisi yaparız:

        “Yerin dibine geçtim… yüzüm yere battı… yer yarıldı da içine girdim… yer ayrıldı, yere geçtim…”

        Ya da mutluluğumuzu anlatırken, “İçim göğe erdi…”, “Sevincimden göklere çıktım…” deriz…

        İnsanoğlu için gök umut, yer umutsuzluktur…

        Nasıl olmasın?

        Bir yaşam ömründe tanıklık ettiği çok ölümlü kazaların neredeyse hepsi yerin altından geldi…

        Bundandır bütün madenlerin kapısında asılı duran kahreden o yazı:

        “Uğurlar ola madenci…”

        Kırk bir canı uğurladığımız Bartın madeninin kapısında asılı ışıklı tabelada da kazanın olduğu gece boyunca yanıp söndü…

        İKİ SEVİYESİ NASIL AŞILDI?

        Grizu patlaması dediler…

        Oysa grizuyu anında tespit eden en iyi cihazlarla donatılmıştı…

        REKLAM

        Soma sonrası sığınma odaları yapılmış, günlerce orada güvenli şekilde kalabilme imkanına sahip oldukları anlatılmıştı.

        Yıllardır grizu faciasının olmamasına gerekçe olarak da elektronik cihazların varlığını ve aldıkları tedbirleri gösteriyordu…

        Madende metan gazı oranı %2’ye çıktığı anda devre kesiciler otomatik olarak elektrik sistemlerini kapatıyor; madeni çalışamaz bırakırken, işçilerin dışarı çıkmalarını sağlıyordu…

        Havalandırmaları da yüksek çalıştırıyor, madeni yeniden çalışılabilir duruma getiriyordu…

        BİR SAATLİK ARADAN SONRA…

        Bartın’da önceki akşam da aynısının yaşandığını, yaşamını yerin altından alıp çıkanlar anlattı.

        Uyarı geldiğini, sirenin çalmasıyla çıktıkları yeryüzünde bir saat kalıp, yeniden madene döndüklerini belirtti.

        Karanın içinde parlayan göz bebekleri, canının kurtulmuş olduğunun huzuru ile arkadaşının yaşamının sonlandığını görmenin acısı arasında gidip gelirken anlattı…

        Madene döndükten kısa süre sonra patlamanın olduğunu söyledi…

        PATLAMA SEVİYESİ 4,5’A NASIL ÇIKTI?

        Neden olduğuna ilişkin kimse tek kelime etmedi...

        Siyasilerin geleceğine ilişkin anonslar, patlamanın nedeninden daha çok yer tuttu…

        İşin uzmanları, Madenciler Odası Başkanı Ayhan Yüksel, Bakanlık yetkilileri, üniversitelerin maden mühendisliği bölümlerinin akademisyenleri ise gün boyu aynı şeyi tekrarladı:

        “İçerideki metan gazı seviyesi %4,5 seviyesine çıkmadan patlama olmaz…”

        Tamam... Niye oldu?

        Madem ki devre kesiciler %2 seviyesinde sirenleri öttürüp, elektriği kesip, herkesin yukarı çıkmasını sağlıyor…

        Patlama seviyesi %4,5’a yükselene kadar neden uyarmadı?

        REKLAM

        Üstelik çok değil, iki yıl önce; Ekim 2020’de Sayıştay'ın TBMM’ye sunduğu rapor, yerini ve seviyesini de vererek uyarmış...

        Sayıştay’ın böyle bir raporunun olmadığını iddia edenler, Google aramasına “Amasra Tim 2019 Sayıştay Denetim Raporu” yazıp, 73’üncü sayfasını açarsa, uyarının tam da önceki akşam yaşanana yönelik olduğunu görür…

        (Sayıştay raporuna buradan da ulaşılabilir)

        KANARYANIN SUNDUĞU

        Yaşanan acı olayla ilgili konuşan uzmanlar bununla da kalmadı…

        Patlamanın şiddetine bakıp, içerideki seviye hakkında bilgi de aktardı:

        “Patlamanın şiddeti ve yarattığı etkiye baktığımızda, %4,5 ile %9 arasındaki bir seviyede patlamış olabilme ihtimali var…”

        İhtimal…

        Son 10 yıldaki facialara bakıldığında, madencinin yaşamının ne denli ihtimallere bağlı olduğu da görülür…

        Madenci bir zamanlar grizu patlama ihtimaline bağlamamak için yaşamını, kanaryalara teslim ederdi canını...

        Kanarya da karşılıksız bırakmazdı kendisine yüklenen ağır sorumluluğu…

        Sevgisini veren madenci için, hayatına son vererek kaldırırdı kötü ihtimali…

        Her madencinin bir adet kafesi olur, en sevdiği, kendisi için en güzel sesli kanaryasını beslerdi.

        Bazen bir gün olsun geride bırakmadığı dostlarıyla iddialaşır, güzel sesli kanarya yarışmasına da sokardı can yoldaşını.

        Oysa…

        Oysa yarıştırdıkları karşılıklı yaşam kurtarma oyunuydu…

        Madenci ile birlikte yer altına inen kanarya, tehlike geldiğinde telaşla öter, bir süre sonra hareketi yavaşlar, seviye arttıkça da incecik boynunu tutamaz hale gelir, kafes içinde düşüp kalkmaya başlardı.

        Bilirdi madenci bu hareketlerin anlamını; metan gazı artıyor; kanaryası ölecek…

        Kaptığı gibi kafesi canhıraş dışarı koşardı…

        Ki neşe veren güzel sesli yoldaşının yaşamı son bulmasın…

        REKLAM

        UĞURLAR OLSUN MADENCİ

        Koşup kurtarmak istediği kanaryasının mı, yoksa kendisinin yaşamı mı düşünmezdi…

        Birbirine bağlanmış yaşam ortaklığını kurtarma koşturmasından başka bir şey değildi aslında olan…

        Bilirdi ki kanaryasının yaşamının bittiği anda, kendi yaşamı da sona erer…

        Koşup, bir an önce ulaşamazsa yukarı…

        Gökyüzünün başladığı çizgiye çıkamazsa o delikten…

        Patlayan grizunun savurduğu kara kömür tozu, saplanırdı bedenine kalleşçe arkadan…

        Her patlayan grizu sonrası olduğu gibi, madenci kurtaramadı mı can ortağı kanaryasını…

        Sırtında kefeni, bedeninde kömür karası ile veda eder...

        Uğurlar olsun madenci…

        Diğer Yazılar