Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        DEVLET erkânı dün Anıtkabir Aslanlı Yol’da yürürken aynı duyguyu bir kez daha hissettim...

        Siyasetin buluştuğu kaç ortak referans paydası kaldı?

        Saymaya çalıştım, bir elin parmağının sayısına dahi ulaşmıyor…

        TBMM ve Anıtkabir dışında bir araya gelebildikleri kaç zemin var?

        Sadece siyasetin değil, toplumun da etnik, dinsel, siyasal ayrım yapmadan etrafında bütünleştiği, ortak değer kabul edip içselleştirdiği kaç ortak referans paydası kaldı?

        ORTAK REFERANS PAYDASI

        Veya herhangi bir neden gözetmeden, evlerimizin camlarına, binalarımızın yüzeylerine astığımız, uluslaştığımız Türk Bayrağı ile özdeş başka bir ortak referans paydamız var mı?

        Anıtkabir’de dün karşılaştığım tablo da buydu…

        Birbirlerine iki gün önce demedik söz bırakmayan siyasetin bütün kesimleri, bütün renkleri Aslanlı Yol’da aynı ortak referans için yürüyordu.

        29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dün bir kez daha hepimizi buluşturdu…

        Peki, ortak referans paydası yaptığımız Cumhuriyet kavramından hepimiz aynı sonucu mu çıkarıyoruz?

        Yani hepimizin Cumhuriyet tanımı benzer mi?

        Daha ilerisi Cumhuriyet kendisine getirilen bunca tanımı nasıl bünyesinde barındırıp, en uçta olanları dahi kucaklayabiliyor?

        Çok sayıda yazarın dün de altını çizdiği gibi, her toplum Cumhuriyet’ten aynı anlamı mı çıkarıyor?

        Tabii ki hayır…

        Daha ilerisi 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile 99 yıl sonra bugün yaşadığımız Cumhuriyet’ten çıkan anlam da aynı değil…

        CUMHURİYET PROJESİ

        Nedenini dün arkadaşım Eren Eğilmez’in program çekimi için Habertürk’e geldiğinde, üç ciltlik “Cumhuriyetin Harcı…” kitabının da yazarı olan Prof. Dr. İlhan Tekeli’ye sordum…

        “Cumhuriyet sonuçta bir proje… Onu hangi toplum ve kurucu iradenin, nasıl oluşturduğuna ve kullandığına bağlı…” dedi.

        Sosyalist Cumhuriyetlerden, Çin Halk Cumhuriyeti'nden, İran İslam Cumhuriyeti’nden söz edebiliriz.

        Fransa’daki Cumhuriyeti dahi rakamlarla sıralıyoruz…

        Nasıl ki Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk Cumhuriyet fikrini dile getirdiği gün hedeflediğiyle, iki yıl sonra 1924’te Anayasa ile yeniden tasarımlanan Cumhuriyet kavramı aynı değilse, bugünkü de aynı değil…

        Prof. Dr. Tekeli’nin de vurguladığı gibi, ana aksı demokrasi, özgürlük ve halk iradesi üzerine kurulu olmak kaydıyla…

        Eğer bunlar olmazsa, onlardan birinin eksikliğini beyan eden bir takma tanıma ihtiyaç duyuyor; bir ek alıyor…

        Dikkat edilirse, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet yalın anlamıyla, olduğu gibi herhangi bir ek almadan saf haliyle bugüne kadar geldi…

        Zaman zaman kulp, ek takmak isteyenler olmadı değil…

        Ancak hiçbiri tutmadı, ülkenin adıyla özdeş kaldı; ikisi birbirini tanımladı ve tamamladı...

        NE ZAMAN DİLE GETİRDİ?

        Prof. Dr. Tekeli’ye Cumhuriyet fikrinin Anadolu’da ilk ne zaman ortaya çıktığını sorduğumda, Ayanların isyanını baskılamak için çıkarılan ancak çok da fayda sağlamayan 1808’de imzalanan Sened-i İttifak Sözleşmesi’ne işaret etti.

        Devamında da 1858 Arazi Kanunnamesi gelir ki, o da Cumhuriyet fikrinin subasmanıdır.

        Nitekim Atatürk’ün de ilk Cumhuriyet fikrini 1905’te daha okuldayken dile getirdiğini Ali Fuat Cebesoy, “Arkadaşım Atatürk” kitabında aktarır…

        Kurtuluş Savaşı’nı başlattığında, monarşinin yerine Cumhuriyet’i kurma fikrini Erzurum Kongresi sırasında söylediğini de mücadele arkadaşı, Hakkari Mebusu Mazhar Müfit Kansu aktarır.

        Orada da kalmaz, Sivas Kongresi sonrası Ankara’ya gelirken, uğradığı Hacıbektaş’ta kaldığı, ilk TBMM Başkanvekili görevine gelmesini sağladığı Cemalettin Çelebi’nin evinde Cumhuriyet kelimesini açıktan dile getirir.

        İNSAN HER ŞEYİN ÖLÇÜTÜDÜR

        Ne o gün dile getirilen, ne de bugünkünden anladığımız aynıdır…

        Hatta o denli ki, halka ait olan anlamına gelen Cumhuriyet (Republic) tanımını ilk kullanan, Birinci Roma Kralı’nı yıkan, Lucius Junius Brutus (M.Ö 509) ve Collantinus’tan bu yana binlerce kez farklılaştı.

        Ancak ana aksı, özü, 2 bin yıldır demokrasi, özgürlük ve halkın iradesinden öteye geçmedi.

        Bir proje olan Cumhuriyetin nasıl uygulanacağına da yönetimi altına girmek isteyen halk karar verdi…

        Antik Yunan düşünürü Protagoras’ın sözündeki gibi:

        “İnsan her şeyin ölçüsüdür; var olan şeylerin var olduklarının ve var olmayan şeylerin de var olmadıklarının…”

        Bugün bazıları, siyasal sistem olarak Cumhuriyet’in tükendiğini, yeni bir sisteme geçilmek üzere olunduğunu ileri sürüyor.

        Unutulmamalı ki bunu söyleyenler de bu ülkede ikinci yüzyılına bugün adımını atan Cumhuriyet kavramı ile yeniyi tanımlıyor…

        O nedenle…

        Yaşasın Cumhuriyet…

        Diğer Yazılar