Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SEÇİM yaklaşınca Parlamentoya gelen seçmen sayısında da ciddi artış olur.

        Son iki haftadır TBMM kulisinde geçmişten farklı seçmen davranışları gözlemliyorum…

        Meclis’e gelen seçmen, geçmiş yıllarda kendisi veya aday olmasına destek verdiği kişinin siyasi geleceğini karartmamak adına, partinin yetkin isimlerine saygıda kusur etmez, olumsuz koşullara katlanma yoluna giderdi.

        Bir süredir ardı sıra karşılaştığım olaylar da gösterdi ki bu kez farklılar…

        Bir örneğiyle de dün karşılaştım…

        TBMM’nin ikinci kat koridorunda sırasıyla grubu bulanan siyasi partiler yer alır…

        Aralarındaki konuşmalarından çıkardığım kadarıyla Giresun’dan gelen bir grup, yüksek sesle söylenerek yürüyordu.

        Arkalarında da lacivertler içindeki bir kişi onlara yetişmek için koştururken, bir yandan da “durun, hemen tepki koymayın” diye ikna etmeye çalışıyordu.

        Belli ki içlerinden biri kendilerine karşı sergilenen tutuma tepkiye tavır koyunca, yalnız kalmamış birlikte geldiklerinin de desteğini bulmuş.

        Topluca protesto etmiş…

        Belli ki aday adayı olmak isteyen de onları yatıştırıp, geri dönmelerini sağlamak için uğraşıyor…

        Bir süre sonra baktı ki ikna edecek gibi değil, önce geriye doğru elini salladı, ardından birlikte geldiklerinin arasına katılıp uzaklaştı…

        MERKEZDEN KAÇIŞ…

        Aslında bir örneğini aktardığım durum, son dönem TBMM’de sık görülen tabloya dönüştü…

        Seçmenin artık hiçbir partiye eyvallahı yok.

        Nitekim son 10 aydır açıklanan anket sonuçları bunun yansıması…

        Yılbaşından bu yana partilerde öyle yüksek oranlı bir zıplamaya tanıklık edilmiyor.

        Yükselmeler bir elin parmak sayısını geçmiyor; cam tavana dayanmış gibi orada bir süre kalıyor, ardından geriliyor.

        Tahterevalli gibi bir yükselip yukarıda kalıyor, ardından aşağı geriliyor.

        Araştırmalarda en iyi iyi gösterge de “ülkeyi hangisi daha iyi yönetir?” sorusuna verilen yanıtta ortaya çıkıyor…

        Eskiden olduğu gibi %50’yi tek başına geçen yok.

        Seçim yaklaştıkça bu verilerin değişeceği savlanabilir.

        SİYASAL TÜKETİCİ DAVRANIŞI

        Ancak benzer süreçlere yakın geçmişte Avrupa ülkelerinde de tanıklık ettik.

        Merkez partiler benzer süreçlerde cam tavana yapışıp kalırken, uç partilerin anketlerde görülmeye başladığını, ardından da merkez partilerle yarışır hale geldiklerini gördük.

        Bu noktaya gelmelerine de merkez partilerin sundukları ürüne olan güvenin eksilmesi neden oldu.

        Seçmen nezdinde, vaat ettiğini ile yapabilme kapasitesi arasındaki kırılma oranı gittikçe arayı açtı.

        Bugün, tüketicinin markaya olan güven kırılmasına benzer davranışlarla tanıklık ediliyor.

        Buradan yola çıkılarak, “Tüketici davranışıyla, seçmen davranışı aynı olabilir mi?” eleştirisi getirilebilir.

        Hemen yanıtlayayım…

        Bu konuda akademik çalışma yapmış, siyaset sosyoloğu birçok düşün insanı farkları olmadığına vurgu yapar.

        Tabii ki seçmenlerin, tüketici davranışından farklı tutumları, onları bağlayan farklı psikolojik yapıları var…

        Ancak seçmen davranışı da bir tüketici davranışı gibi, son kertede ne edindiğine ve ileride ne fayda sağlayacağına bakar…

        Ona içinde çürüğü bol mal sunduğunuzda güveni kırılır, yakınının dükkanı dahi olsa, alışverişten kaçınır; hatta önünden geçmemeyi tercih eder.

        DİJİTAL PARLAMENTOLAR

        Hele ki elimizdeki cep telefonlarına yüklü sosyal medya araçlarının birer dijital parlamentoya dönüştüğü, eskiden olduğu gibi bir partiye feragat ve sadakatle bağlılığın da kalmadığı günümüzde bu çok daha kolay hale geldi.

        Partilerin sosyolojik tabanları dayanıksız ve o denli de hareketli hale dönüştü.

        Tüketici davranışında sergilediği gibi, satın aldığı politik üründen beklediği sonucu alamayan seçmen, dijital parlamentoda başka yere transfer olabilme kolaylığına kavuştu.

        YAPAY ZEKA İLE SADAKAT ÖLÇÜMÜ

        Aslında bu dünyadaki bütün partilerin sorunu…

        Fransa’da Le Pen, Almanya’da AfD veya İtalya’da Fdl en uçta partiler olmalarına karşın iktidara gelme becerisine kavuşmalarının ardında yatan tek neden merkez partilerin çözüm üretmekten uzaklaşmaları…

        Sadece batı dünyası da değil, örneğin Çin’de de benzer bir sorun yaşanıyor.

        Bir süre önce The Times, Çin kaynaklarına dayanarak Hefei Yapay Zeka Enstitüsü’nün geliştirdiği “Akıllı Siyasi Eğitim Seti” ile Çin Komünist Partisi üyelerinin sadakatlerinin ölçüldüğü haberine yer vermişti.

        Acaba Türkiye’de ölçüm yapsa nasıl sonuçlar çıkar?

        Diğer Yazılar