Hangisi daha tehlikeli
DÜNYA iki asra yakın zamandır salgınla boğuşuyor…
Asrın başlarında veba, verem kırıp geçirdi…
Bırakın çok uzakları, son çeyrek asırda çığrından çıktı...
Bugün ise insanlık için eski ama pandemi sonrası olduğu için de yeniden karşılaştığımız bir salgın kapımızda duruyor…
Halk arasındaki adıyla nezle, bilimsel tanımıyla Rhino ve A-B tipi grip virüslerinin salgını…
Geçmişte de yaşanan bu iki virüs bir anda neden bu kadar önemli oldu derseniz, aslında paradoksal bir gerekçesi var.
Pandemi konusunda Türkiye’nin önde gelen otoritelerinden Prof. Dr. Levent Akın dün izah edene kadar ben de farkında değildim…
MASKENİN GETİRDİKLERİ
Şurası bir gerçek ki pandemi döneminde maske kullanımına diğer ülkelerden çok daha sıkı riayet ettik.
Hatta dolmuşta, otobüste maske takmayanlarla kavga edecek derecede bağımlısı olduk…
Sonuçta Covid-19 ağırlığı aşılarda olmak üzere, maske kullanımı ve beraberinde gelen bir dizi tedbirle aşılabildi.
Bugün yüksek bir tehdidinden söz etmemiz olası değil.
Bu dönemde özellikle maske kullanımı nezle ve grip virüslerinin yayılmasını da engelledi.
Son üç yıl içinde grip salgını neredeyse görülmeyecek oranda düştü.
Ancak maske kullanımının azalması, toplu yaşam alanlarının tekrar açılması ve sınırlamaların kalkmasıyla son dönem iki virüs yeniden kendini göstermeye başladı.
DİRENÇ DÜŞTÜ
Zaten bildiğimiz bir virüsün bu denli önemli hale gelmesinin nedeni de tam da bu noktada başlıyor.
Prof. Dr. Akın geçen üç yıl öncesinden bugüne geçen sürece dikkat çekip nedenini şöyle izah etti:
“Bu virüslerle sürekli karşılaştığımız için geçmişte oluşmuş bir bağışıklığımız vardı. Ama iki yıl içinde maske kullanımı ve tedbirler sonucu Rhino ve grip ile karşılaşmadığımız için bağışıklığımız düştü. Nezle ve gribe karşı vücudumuzun mücadele etme gücü zayıfladı…“
Peki bu derece önemli mi?
Bazıları gripten bir yılda ölen kişi sayısının 300 civarında olduğuna bakıp çok da önemli olmadığını öne sürebilir.
Ama bu rakam da az değil….
Tam 300 aileye yas ve acının girmesi insanların sevdiklerinden sonsuz ayrı kalması anlamına gelir…
Özellikle bu dönemde karşılaşılan grip virüsünün en saldırgan olan A ve B tipi olması da tehlikenin bu kez daha yüksek seyirli olacağını da gösteriyor.
Prof. Dr. Akın da bir an önce vücudun antikorunun oluşturulması yani aşı olunması gerektiği konusunda uyardı.
Nezle ve gribin yanında RSV adı verilen daha çok çocuk ve yaşlılarda görülen solunum yollarını tutan bir başka virüsten de söz etti.
Bunların da ölümcül sonuçlar doğurabildiği konusunda uyardı.
VİRÜTİK ÇAĞ…
Prof. Dr. Levent Akın ile dün sohbetimizde sıralarken yaşadıklarımız gözümün önünde sıralandı…
Aslında son 50 yılda karşılaştığımız virüs belası içinde yaşadığımız çağın ne denli virüs dolu geçtiğini gözler önüne sermeye yeter…
Şöyle bir geriye gittiğimizde 1970’li yılların başında ishal en büyük belaydı…
Ardından Deli Dana geldi…
Nedenini yıllar sonra dönemin İngiltere Başbakanı Thetcher’ın Folkland savaşı nedeniyle Arjantin’e karşı politikası sonucu, 1986-1987’de bu ülkeden gelen hayvan yemlerinden kaynaklandığını geç öğrendik…
Tam bununla mücadelemiz bitmişti ki bu kez Noro denilen ishal salgını baş belası oldu.
Bununla mücadele de sularda daha iyi klorlama ile yapılmışken, en büyük korku, fare idrarının buharlaşmasından dahi bulaştığı belirtilen, Karadeniz bölgesini kırıp geçiren Hanta virüsüyle yüz yüze kaldık.
Onu Batı Nil takip etti…
Bitti sanıldığında keneler Kırım Kongo belasını getirdi.
Her şey bitti sanıldığı sırada en büyük bela domuz gribi ardından da kuş gribi kapımızı çaldı…
Son olarak da Covid-19 zaten kırdı geçirdi…
Bu yıl her şey bitti demiştik ki eski tanıdık güçsüz olduğumuzu gördüğü yerden, kendisine karşı bağışıklığımızın en düşük olduğu unuttuğumuz noktadan vurmaya hazırlanıyor.
Umarım bu kez ağır geçmez…
Virütik çağ bir yerde noktalanır…