Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        UZUN süredir unutulmuş; aynı cümleler sürekli ezilmekten kurtulmuştu.

        Yeniden devreye sokulmasından olsa gerek, sürece bizzat tanıklık eden İYİ Parti’nin etkin ve yetkin isimlerinden biri dün arayıp yaşananları anlattı.

        Bazı isimleri de tanık olarak gösterdi.

        Onlarla da konuştum…

        Sonuçta İYİ Parti lideri Meral Akşener’in önceki akşam da kesin bir dille yalanladığı gibi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a “Sen aday olarak çık biz destekleriz” yönünde bir söz söylememiş…

        İleri sürülen ve yeniden dolaşıma sokulan görüşme ise aylar öncesinde Yavaş’ın İYİ Parti’de Akşener ile görüşmesine dayanıyor.

        Bu görüşmede Akşener, Yavaş’a adaylık konusunda ileri sürüldüğü gibi bir cümle söylemiyor.

        Çünkü yanlarında İYİ Parti Milletvekili Prof. Dr. Metin Ergün de var…

        Hiçbir şekilde konu açılmadığı gibi, başka konular üzerinde ağırlıkla duruluyor.

        Sonrasında Akşener adına Yavaş'ın yanına bazı aracılar gidip gelmiyor değil...

        Onlara da hemen herkese söylediği cümleyi tekrar ediyor; ne bir fazla, ne bir eksik…

        Dün bir kez daha sordum, aynı yanıtı aldım.

        Yavaş’ın hemen her gelene söylediği, defalarca da bıkmadan tekrar ettiği cümleyi yinelediler:

        “Ben kendi başıma çıkıp aday olmam… Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu’nun da içinde bulunduğu 6’lı masada liderler kimi gösterirse, onun için var gücümle çalışırım…”

        Bu kadar net ve kesin…

        Anayasa değişikliği her durumda zor…  

        Anayasa değişikliği her durumda zor…  
        0:00 / 0:00

        BAŞÖRTÜSÜ ve aile ile ilgili iki maddelik Anayasa değişikliğinde dün yeni bir aşamaya gelindi.

        Getirilmek istenen iki maddelik değişiklikle TBMM’de 360 sayısını bulmak pek olası görünmüyor.

        MUHALEFETE GİDİLMEYECEK

        Bu nedenle Cumhur İttifakı bileşenleri kuliste iki yol üzerinde konuşuyor.

        Biri maddeleri sadece başörtüsü ile sınırlamak veya iki madde ile gidilecekse bile metinde muhalefetin de itiraz edemeyeceği şekilde değişikliğe gitmek…

        Diğeri ise her hal ve şartta Genel Kurula getirip mevcut halini oylatmak…

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli’nin dünkü görüşmesinden çıkan sonuç ikincisi yönünde…

        Teklifin olduğu gibi getirilip TBMM’ye sunulması ve yola bu haliyle devam edilmesi oldu.

        Bu aşamada daha önce muhalefete Anayasa değişiklik metni götürmeye yönelik karardan da vazgeçildi.

        Muhalefet ile Anayasa değişiklik metni üzerinde yeni bir tur veya görüşme de söz konusu olmayacak.

        HDP TAVRINI BELİRLEDİ

        Cumhur İttifakı bileşenlerinin dünkü sohbetimizde de vurguladığı gibi Anayasa değişikliğinin geçmesi oldukça zorlaştı.

        Çünkü oylamaya katılmaya en yakın gördükleri İYİ Parti’nin tutumunu Genel Başkan Akşener net koydu.

        İYİ Parti referandumlu sonuç istemediği gibi CHP’nin olmadığı, HDP ile çözüm sağlanacak çözümün içinde bulunmayı da arzu etmiyor.

        HDP de tutumunu Yürütme Kurulu’nun dünkü toplantısı sonrası Sözcüsü Ebru Günay aracılığıyla netleştirdi:

        “Başörtüsü meselesinin bir Anayasa değişikliği konusuna dönüştürülmesini doğru bulmuyoruz. Esasen CHP tarafından bu şekilde gündeme getirilmesini de doğru bulmuyoruz…”

        Toplumun bütün kesimlerinin temel hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması durumunda destek verebileceklerini de söyledi.

        Referandumsuz çözüm konusunda HDP alternatifi de ortadan kalktı.

        MASANIN SINAVI

        CHP’nin tavrı ise baştan belli, Anayasa konusunun herhangi bir aşamasında olmama kararını koruyor.

        TBMM Başkanı oylamaya katılamadığı için TBMM’de AK Parti ve MHP’nin 334 sandalyesi var; 27 milletvekiline daha ihtiyaç duyuyor.

        Bu sayıyı bulmak ise şu aşamada olanaksız...

        Durum böyle olmakla birlikte İYİ Parti, başörtüsü konusunu gündeme taşıyarak kendisini muhafazakar seçmeni karşısında zorlayan CHP’ye tepkili.

        Konuyu da 14 Kasım’daki 6’lı masa toplantısına taşıyıp, bir tutum alınacaksa yükünü tek başına üstlenmek yerine 6 partinin ortak paylaşmasını istiyor.

        Kararın alınması konusundaki ısrarını da koruyor.

        Hatta aradan geçen bunca zaman içinde masanın ele alacağı en önemli sınav olarak değerlendiriyor.

        "Fani olmayan Mustafa Kemal..."

        "Fani olmayan Mustafa Kemal..."
        0:00 / 0:00

        ÇOK uzağa gitmeyin.

        Otomobillerin arkasındaki çıkarmalara, gençlerin kollarının veya boyunlarının yanına çizdirdiği imzasının hala diri bir şekilde var olması onun yaşadığının en güzel örneği.

        Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in büyük bir emekle bizzat onu görmüş ve hatıralarına aktarmış kişilerin ve yakınlarının anlatımıyla kaleme aldığı “Savaşta ve Barışta Kemal Atatürk” kitabında da yer verdiği önemli bir bölüm var.

        Mustafa Kemal Atatürk, yabancı bir gazeteci ile röportajında vasiyetiyle ilgili kendisinden söz ederken şunları söylüyor:

        “İki Mustafa Kemal vardır. Biri karşınızda oturan ben; et ve kemik fani Mustafa Kemal… İkinci bir Mustafa Kemal daha var: onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem. O ben değil, bizdir. O, burada oturan sizler, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve yeni ülkü için uğraşan aydın ve mücahit zümredir. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüs ettiklerim, onların hasret duyduklarını tatmin içindir. O Mustafa Kemal bütün bir aydın ve mücahit zümrenin temsilcisidir. Fani olmayan, yaşaması ve muvaffak olması mukadder olan Mustafa Kemal odur...”

        OKUMAYI, DÜŞÜNMEYİ VE İSTEMEYİ ÖĞRETTİM

        Burada da kalmıyor, kendisini tanımlamayı sürdürüyor:

        “Milletim bana Atatürk, yani Türklerin babası diyor. Ben bu isme layık olduğumu sanıyorum. Çünkü hakikaten Türklerin babası olmaya çalıştım. Milletime okumayı, düşünmeyi ve istemeyi öğrettim…”

        Prof. Dr. Özdemir de sohbetimizde alıntıladığı son kelimeye işaret etti.

        “İstemeyi öğrettim…”

        Bu cümle dahi 84 yılın ardından kendisinin de vurguladığı gibi ete kemiğe bürünmüş olanın ötesindeki Mustafa Kemal’in bugün de yaşamasının gerekçesidir.

        Şöyle bir çevremize bakalım…

        Hangi ülkenin kurucu lideri bu denli toplumun yaşamında yer etmiştir.

        Kaç ülkede kurucu lider için toplumun bütün kesimi ölüm saatinde hazır ola geçip araçlarından çıkarak, kornaları çalarak, sirenlerle saygısını gösterir?

        Kaç genç kollarına, boyunlarına imzasının dövmesini, kaç kişi otomobilinin kaportasına çıkarmasını yapıştırır?

        Başta da vurguladığım gibi toplumun Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgisini görmek için uzağa gitmeye gerek yok, önünüzdeki otomobile veya yanınızdan geçen bir üniversite talebesinin koluna, boynuna veya çantasının üzerine bakmanız yeter…

        DOLMABAHÇE’DE YAŞANANLAR

        Prof. Dr. Hikmet Özdemir görgü tanıklarının aktarımlarından yola çıkarak kaleme aldığı kitabında 7-8 Kasım 1938 günü Dolmabahçe’de yaşananlara ilişkin aktarımı üzerinde de konuştuk.

        Belgeler 7 Kasım günü karaciğer rahatsızlığı dolayısıyla karın çevresinde toplanan suyu dışarı atmak için bir boşaltım işlemi (ponksiyon) daha yapılıyor.

        Doktoru Neşet Ömer İrdelp’in aktarımına göre bu işlem rahatlatıyor ve 8 Kasım’ı yorgun ama sakin geçiriyor.

        Bir aralık masanın üzerinde duran saate bakıyor ve vakti soruyor.

        Bunu iki kez tekrar ediyor ve Dr. İrdelp’e “Aleykümselam” deyip kendinden geçiyor, komaya giriyor.

        Daha önce de iki kez aynı durumu yaşadığı için doktoru tekrar hayata döndürmek için çaba gösteriyor.

        Ancak 9 Kasım’ı, 10’una bağlayan gece yarısı saat 24.00’te Başbakan Celal Bayar, Bakanlar Kurulu’na izlenecek yol haritasını yolluyor.

        Belli ki umudu tamamen kesiyor.

        NEDEN 09.05?

        Bu durumda 09.05 kaydı neye dayanarak kayıtlara geçti?

        Prof. Dr. Özdemir, doktorun hayata veda raporunu kesin olarak yazdığı saat olarak kayda düşmüş olabileceğine dikkat çekti.

        Bunu kanıtlayan bazı veriler de var.

        Dolmabahçe Sarayı’nın girişinde görevli polis memuru Kazım Polat, 06.00 nöbetini yeni devraldığında, Başyaver Celalettin Üner telefon edip bazı ilaçların alınmasını ister.

        İlaçlar geldikten bir süre sonra telefonlar sürekli çalmaya başlar.

        Doktor Neşet Ömer İrdelp, “Terk-i hayat etmişlerdir” cümlesiyle biten “son” raporu özel kalem görevlisi Haldun Derin’e yazdırır.

        Saat 09.05’i göstermektedir…

        Ancak “biz” olan Mustafa Kemal Atatürk bugün daha anlamlı; omuzlarımızda yaşamını devam ettiriyor.

        Sevgi, saygı, minnetle anıyorum…

        Diğer Yazılar