Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        YAKINIM olması dolayısıyla sürece başından bu yana tanıklık ediyorum.

        Bugüne kadar aralarında ceza hukuku profesörleri, hatta emekli savcı, emekli polis, Türkiye’nin önde gelen isimlerinin de bulunduğu çok kişinin başından geçti.

        Hikayeleri farklı da olsa dolandırılmalarında payda ortaktı…

        Teröristlerin parasını kullandığı yalanı hepsinde mevcuttu.

        Neredeyse her gün gönderilen mesajlarla bu kişilere kanılmaması için uyarı yapılıyor olmasına rağmen nasıl dolandırılabiliyorlar?

        HAKİKAT KRİZİ

        Soruya yanıtı bu dönemin filozofları arasında sayılan sosyolog Byung Chul Han, yeni kitabı “Enfokrasi”de vermiş:

        “Komplo teorileri özellikle kriz durumlarında gelişir. Bugün sadece ekonomik kriz ya da pandemi krizi içinde bulunmuyoruz, aynı zamanda bir anlatı krizi içindeyiz de. Anlatılar anlam ve kimlik yaratır. Dolayısıyla anlatı krizi anlamsızlığa, kimlik krizine ve oryantasyon bozukluğuna yol açar…”

        Sözünü ettiği tam da odağında yer aldığımız “Hakikat Krizi…”

        ENDİŞE DÖNEMİNİN ÇIKARDIKLARI

        Telefonun ötesindeki kişinin savcı, hakim veya polis olup olmadığı konusunda mağdurun bir anlam üretmesi uzakta kalan durum.

        Her gün anlatılar, televizyonlar, mobil haber ajansı haline gelen cep telefonları aracılığıyla aktarılanlar...

        Özetle ötekinde görüp deneyimledikleri onu bu davranışa itiyor.

        REKLAM

        Herhangi bir suça karışmışlığı olmasa dahi, toplumsal deneyimleme ile “terör ile iltisaklı hale gelebileceğine” yönelik endişe önceliği haline gelir.

        Uzun süre endişe içindeki toplumlarda, kişi tehditle ilgili ipuçlarını sağlıklı değerlendiremez…

        Tehlikeli olanı, olmayandan ayırt etmekte zorlanır, iyi ile kötü ayrımında beceriksiz tutum takınır.

        Çünkü çevresinde yaşananların verileriyle dolu düşünsel ardılı, birinci önceliği beladan kurtulmaya verir...

        Elinde avucunda ne varsa savcı, polis kılığına girmiş dolandırıcıya boca eder; yeter ki sanal da olsa, beladan kurtulsun…

        Bu aşamada belirteyim, telefonumdan arayıp aynı tuzağa beni de çekmek isteyen çok oldu; belki de gazetecilik mesleğinin getirdiği duyarlılık içinde defetmeyi başardım…

        Ancak bu tuzağa düşenleri de anlayışla karşılıyorum…

        BODRUM’DA YAKALANDI

        Bırakın sıradan insanları, işi dolandırıcılarla uğraşmak olanların dahi tele dolandırıcı tuzağına nasıl düştüklerini anlamak isteyen varsa, Ankara 6’ncı Ceza Mahkemesi’nde her gün yüzlercesinin davasının görüldüğü duruşmaları izlesin anlar…

        Dolandırılanların hikayeleri karşısında bazen mahkeme başkanları da “Nasıl olur?” demekten kendini alamıyor…

        Bunlardan biri de sürecine başından beri tanıklık ettiğim bir yakınıma ait dolandırıcılık olayıydı.

        Kendisini polis müdürü ve savcı olarak tanıtan bir kişi, emekli bir kadını sürekli duyduğumuz bildik, “Teröristler paranızı kullanıyor” yalanıyla kandırıp parasını dolandırdı.

        Mağdurun vekaletini üstlenen Avukat Özlem- Gökhan Tekşen Hukuk Bürosu’nun gayreti, savcı ve polisin uğraşısı ile kişi tespit edildi ve hakkında dava açıldı…

        Geçmişte de benzer şekilde çok kişinin canını yakan Doğukan … isimli dolandırıcı, açılan dava nedeniyle aranırken Bodrum’da tesadüf eseri yakalandı.

        REKLAM

        Bu kadar kısa sürede yakalanmış olması davanın seyri açısından önemliydi.

        Polis kanunların hükmüne uyup karakolda ifadesini almış…

        İfade tutanağını okudum…

        Doğukan …. isimli dolandırıcı mağdurun bile anımsadığı detaylara kadar anlatıp, büyük bir erdemli iş başarmış gibi suçu kabul ettiğini söylemiş…

        PARALARI BODRUM’DA YİYOR

        Sonrasında ne mi olmuş?

        Hiç…

        Serbest bırakıldı…

        Hakkında tutuklama ve tedbir işlemi olmadığı için polis kanunların kendilerine tanıdığı yetki sınırında kalıp salıverdi.

        Dolandırıcının yakalanıp serbest bırakılmasının üzerinden kısa süre geçtikten sonra mahkeme sonuçlandı…

        Hakim, cezayı en üstten kesti, dolandırıcı kişi hakkında 7 yıl hapis cezası verirken, bu kişinin mağdura da 650 bin lira ödemesine hükmetti.

        Sordum “Şimdi ne olacak?” diye…

        Dolandırıcının yakalansa da hapse girmeyip serbest gezeceğini söylediler.

        Kanunun gereği 7 yıl hatta bazı davalarda 9 yıla kadar yatarı olmadığı için hapishane yüzü görmeden elini kolunu sallayıp gezeceğini söylediler.

        Özgüven içinde suçunu kabul etmesi de bundanmış.

        DOLANDIRMAYA DEVAM

        Peki, “Onlarca kişiyi dolandırmış olması nedeniyle aldığı cezalar birlikte değerlendirilemez mi?”

        “Suçun şahsiliği vardır, her kişiyi karşı farklı bir yöntemle dolandırmış, bazılarında yöntem benzer ama ya banka farklı veya parayı aktardığı hesap” yanıtını verdiler.

        Ayrıca henüz cezanın kesinleşmediğini, İstinaf ve Yargıtay aşamalarının olduğunu da belirttiler.

        İstinaf sürecinin bile 8 aydan aşağı olmasının mümkün olmadığına işaret ettiler.

        Anlayacağınız ceza da alsa elini kolunu sallayıp geziyor; dolandıracak yeni kişiler arıyor.

        Birçok ocağı, iş yerini, haneyi batırıyor, insanların intihar etmesine yol açıyor ama onların parasıyla İzmir’de, Bodrum’da gününü gün ediyor…

        Emniyet, Jandarma, bankalar da uyarı üzerine uyarı gönderiyor.

        Siz, siz olun dolandırılmayın; dolandırılanın hapse girmesi, dolandırdığı paranın da elinize geçmesi zor…

        Diğer Yazılar