Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SEÇİMİN 18 Haziran’dan ileri tarihe ötelenmesinin olmayacağı anlaşılınca, deprem nedeniyle ara veren siyaset eski günlerine sakince döndü.

        Her ne kadar deprem odaklı söylemini devam ettiriyor olsa da siyasetin merkezinde adaylık ve ittifaklar var…

        Her iki tarafın milletvekilleri de ittifak havuzlarının kaç ilde oluşacağı, nasıl bir sistem içinde aday belirleneceği üzerinde kafa yoruyor.

        Bu durum, Cumhurbaşkanı adayı konusundaki kararını 2 Mart tarihine öteleyen Millet İttifakı’nda daha yaygın…

        Her ne kadar Kılıçdaroğlu ismine itiraz tam anlamıyla yok olmasa da İYİ Parti’deki “kazanacak aday” söyleminde kendini bulan itirazın dozu, deprem sonrası düşmüş olsa da sürüyor...

        Belki de bundan dolayı olsa gerek, Cumartesi yapılan zirvede CHP lideri Kılıçdaroğlu “aday belirleme” konulu toplantı için daha ileri tarih önerirken, İYİ Parti lideri Akşener’in talebi üzerine öne, 2 Mart tarihine alınmış.

        Başta da belirttiğim gibi İYİ Parti Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlarının adaylığına hala çok sıcak, Kılıçdaroğlu'nun adaylığına dönük parti içinden gelen olumsuz seslere de kulağı kabarık...

        İTTİFAK İÇİ İTTİFAK

        Cumhur İttifakı üç partili yapı olduğu için ittifakla gireceği seçim bölgeleri konusunu arasında daha rahat çözme olanağına sahip.

        Ayrıca geçen dönemden gelen bir bilgi birikimleri de söz konusu…

        Bu bilgi birikimi Millet İttifakı’nın dört partisi için de geçerli; ancak devreye giren DEVA ve Gelecek Partileri, yeni bir durum oluşturdu.

        SP lideri Karamollaoğlu’nun ittifak içi ittifak veya çatı ittifakı diye tanımladığı yeni arayışları gündeme taşıdı.

        Buna göre seçime SP, DEVA ve Gelecek tek çatı altında girip, diğerleri ile seçim bölgelerine göre farklı ittifak oluşturacaktı.

        İlk aşamada DEVA Genel Başkanı buna olumlu bakmadığını açıkladı.

        Ancak yeni durum karşısında yeniden ele alınması hedefleniyor.

        Nitekim bir süredir Millet İttifakı bünyesinde oluşan İttifak Komisyonu da bu konuları çalışıyor; nerelerde ittifak yapılırsa daha çok milletvekili çıkarılabileceği üzerinde duruluyor.

        Aktarıldığına göre İYİ Parti bu aşamada 8-10 yerde ittifak içinde hareket edilmesini, geri kalanında ise partilerin kendi kimlikleri ile yarışması görüşünde…

        Ancak diğerleri D’Hondt sistemi içinde partilerin ayrı girmesinin ittifakın toplam çıkaracağı milletvekili sayısını aşağı çekeceğini gerekçe göstererek olumlu bakmıyor; 41 yer dışında olabilecek en geniş bölgede ittifak öneriyor.

        Ancak bu konuda bir mesafe alınmış görünmüyor; yeni yapılan kamuoyu araştırmaları da göz önünde tutularak, 2 Mart tarihine kadar bu konudaki hazırlığın bitirilmesi bekleniyor.

        AYNI HAVUZU PAYLAŞINCA

        Burada en büyük açmaz ise ittifak halinde girilmesi durumunda oy oranı düşük partilere tanınacak milletvekili sayısının ne olacağı?

        Çünkü yeni ittifak sistemi ancak liste ittifakı yapılırsa oyların birlikte sayımına olanak tanıyor.

        Geçen dönem olduğu gibi her bir parti kendi kimliğiyle girse de oyları ittifak içinde kabul edileceği sisteme son verilmiş bulunuyor.

        Durum böyle olunca, öteki partinin çıkaracağı milletvekili de aynı havuzdan pay alacağından kendisine gelecek sayı azalıyor.

        Yani geçen dönem CHP'nin SP, İYİ Parti'nin de DP için yaptığı gibi "Benim listemden aday olsunlar" demesi bir şey ifade etmiyor; liste ittifakında havuz ortak olacağı için hepsinin çıkaracağı milletvekili sayısını etkiliyor.

        Bu da ister istemez aynı havuzdan milletvekili çıkarma durumunda olan kamuoyu yoklamalarında daha yüksek çıkan partilerin isteksizliğini arttırıyor.

        Bununla birlikte CHP’nin ittifakın tümünün milletvekillerinin ortak hareket edeceği, birinin fazla diğerinin az olmasının önem arz etmediği yönünde baktığı biliniyor.

        Kılıçdaroğlu’nun arkadaşlarına, “Bizim veya ittifak içindeki partinin 50 fazlası veya azı olmuş ne fark eder; birlikte yürüteceğiz” dediği de kulislerde dile getiriliyor.

        Ancak her bir liste ittifakı kendi listesini ötekiyle paylaşmak olduğu için aday olmak için çırpınan teşkilat mensuplarından gelebilecek tepkiler göz önünde tutularak 30’u geçmemesinin yararlı olacağının altı çiziliyor.

        BAKANLIK DURUMU

        Mesele sadece milletvekili paylaşımında da bitmiyor; bakanlıklara ilişkin paylaşımın da yapılması gerekiyor.

        Dolayısıyla 2 Mart’a kadar partiler arasında sıkı bir pazarlığın yürüyeceği aşikar.

        Her ne kadar “İttifakın liderinin adı belirlenmeli; imame olmadan hareket olmaz” deniliyor olsa da seçimin ne zaman yapılacağı da aday belirleme süreci için önem arz ediyor.

        Eğer ileri sürüldüğü gibi 10 Mart’ta karar alınıp, 14 Mayıs’ta zamanından önce seçim yapılacaksa adayın hemen belirlenmesinde fayda olacağı belirtilirken, 18 Haziran için de zamana ihtiyaç olduğuna vurgu yapılıyor.

        Dolayısıyla her biri diğerine bağlı yeni bir sürecin başlangıcının gongu dün itibarıyla vurulmuş bulunuyor.

        Benzer, benzeri iyileştirir…

        Benzer, benzeri iyileştirir…
        0:00 / 0:00

        TIP dilindeki karşılığı “homeopatik…”; Türkçeye “benzeri, benzer ile iyileştirmek” diye çevrilebilir.

        Yılan ısırmasının yarattığı ölümcül etkinin, yine yılanın zahirinden elde edilen serumla giderilmesine denir.

        Sıtma veya malarya hastalığının da durgun suda yetişen çürümüş bitkilerden elde edilmiş serumla iyileştirilir.

        Aynı şekilde sıtmaya neden olan kına ağacı, kabuğu kaynatılıp içilmesi halinde hastalığı yok eder.

        Aşırı soğukta kalmış bir vücutta oluşan donma, ancak buz ile ovulduğunda kangrene yol açmadan tedavi edilir.

        Arı sokan ve şoka giren birine, arının iğnesindeki zehirden elde edilmiş serum (remedi apis) zerk edilirse şoktan çıkar…

        BİR KÜÇÜK İMKANSIZLIK

        Peki ya deprem gibi doğal afetler?

        Onlar için de homeopatik çözüm, sorunu kendinden üretecek bir model var mıdır?

        Deprem bölgesinde son dönemde işittiklerim, ihtiyaçlar hiyerarşisi içinde çözümün en küçük bir etkide nasıl tıkandığını da sergiliyor.

        Kelebek etkisi gibi, bir beton mikseri şoförünün o an bulunamaması, bir anlık elektrik kesintisi büyük bir sistemi yerle yeksan etmeye yetiyor.

        Çünkü kurulacak prefabrik veya konteyner evlerin yerleşeceği zemin için betona ihtiyaç duyuluyor.

        ÇÖZÜMÜ DE BETONDA

        Beton santralinin bulunduğu alanda elektrik kesilip, öncelik de buraya verilmediğinde veya yakınları yıkıntı altında kalmış şoförlerin defin işlemi gibi nedenlerle işe gelememesi beton taşımayı imkansız hale getiriyor.

        Beton gitmeyince yapılar kurulamıyor.

        İnsanlar barınacak yere ulaşamadığı gibi, o kişilere yemek çıkaracak mutfaktan, ihtiyaçlarının karşılanacağı sağlık ocaklarına, hatta tuvaletlere kadar birçok yapı oluşturulamıyor.

        Sonradan görülen bu aksaklıkların giderilmesi için kollar sıvanmış.

        Dün gece ardı sıra gelen iki büyük deprem de bu ihtiyacı daha da arttırdı.

        Bir sonrasının nasıl ve nereden geleceği de öngörülmüş değil.

        O nedenle başka kentlerden beton mikseri kullanma kabiliyetine sahip şoför ve kamyonların temini yoluna gidilmiş…

        Başta da belirttiğim gibi, deprem bölgesinde de aynı sistem çalışıyor…

        Sorunu üreten beton, çözümün de adresi haline dönüşüyor…

        Diğer Yazılar