Aday bir sonraki toplantıya…
ÖNCEKİ gece Defne ve Samandağ merkezli yaşanan depremler Millet İttifakı’nın aday belirleme sürecini de ikinci kez etkiledi.
Aslında Pazarcık ve Elbistan merkezli iki deprem yaşanmamış olsaydı 13 Şubat tarihinde aday belirleme süreci tamamlanacaktı.
Deprem dolayısıyla ileri bir tarihe ertelenmesine karar verildi.
Son toplantısını da cumartesi günü yapan Millet İttifakı böyle bir dönemde aday meselesini konuşmanın doğru olmayacağı düşüncesiyle sadece depreme dönük yapılabilecekler üzerinde durdu.
Aday belirleme sürecini bir sonraki toplantıya bırakma kararı aldı.
Bu sütundan dün de belirttiğim gibi sonraki toplantının günü konusunda CHP lideri Kılıçdaroğlu, daha ileri bir tarih önerirken, İYİ Parti lideri Akşener’in talebi doğrultusunda 2 Mart günü yapılması kararına varıldı.
LİSTE İTTİFAKI ÇALIŞMASI
Bu toplantıya bir hafta kalan dün gece yaşanan iki yeni deprem, aday belirleme sürecini bir daha ertelenmesini görüşünü de beraberinde getirmiş.
Görünen o ki 6 partinin ağırlıklı bölümü bu görüşü destekliyor.
SP’nin ev sahipliğinde 2 Mart’ta yapılacak toplantıda ise liste ittifakı alternatifleri ve seçime dönük ortak propaganda yöntemleri üzerinde durulması söz konusu olabilir.
Depremde evleri yıkılan ve yakınlarını kaybedenlerin yaralarının sarılmasına yönelik çabalar da bundan sonraki toplantılarının ana gündem maddesi olacağı vurgulanıyor.
YENİ BİR AHLAK ANLAYIŞI
Bu sürede adaylık konusunda adı en baskın hale gelen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da deprem kaynaklı sorunların çözümüne odaklı politikaya yoğunlaşması bekleniyor.
CHP kaynaklarının aktardığına göre Kılıçdaroğlu yeni bir siyasi söyleme yönelecek ve bunun temelini de “Yeni bir ahlak anlayışı...” oluşturacak.
Kılıçdaroğlu’nun dün partisinin TBMM Grup toplantısındaki tabanı çok etkileyen konuşması da bunun ilk adımını oluşturuyor.
Grup konuşmasındaki şu cümlesi de yeni politikanın özeti olarak gösteriliyor:
“Zihniyeti değiştirmemiz lazım, yoksa bu sorunla hep karşılaşırız. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kökünden kurutmamız lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek...”
Anladığım kadarıyla, bencillik içinde bilinçsizce hareket eden ahlaki çözülmesi depremle gün yüzüne çıkan kitleler davranışından; bilinçli, ahlaklı, dürüstlüğü önceleyen toplumsalın oluşturulması hedefleniyor.
Bu yolla sorgulayan toplum bilincinin ortaya çıkarılacağı amaçlanıyor.
Şu cümlesi de bunun en önemli paragrafı olarak gösteriliyor:
“Dükkan kiralayan, birkaç metre kazanmak için kolonları kesiyor. Deprem oluyor, komşu şehirlerde kiralar fırlıyor. Tüm fırsatçılara geçit veriliyor. Rant peşinde koşanlar bizi yönetiyor, açgözlülere tahammül ediliyor...”
“İĞNEYİ KENDİMİZE BATIRALIM”
CHP’nin etkin ve yetkin ismine, grup konuşmasında yer alan, “İğneyi biraz da kendimize batırmak zorundayız” cümlesinin anlamını da sordum…
Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un, deprem bölgelerindeki CHP’li yerel yöneticilerin sorumluluklarına ilişkin başlattığı soruşturmaya dikkat çekti...
Aktardığına göre eğer yerel yöneticinin depremdeki yıkımlarda kusuru görülüyorsa, istifasının talep edilmesi, olmuyorsa parti ile ilişkisinin kesilip, Belediye Meclisleri aracılığıyla görevine son verilmesi planlanıyor.
TBMM’de karşılaştığım Seyit Torun'a sorduğumda ise şu yanıtı aldım:
“Hiçbir belediye başkanımızı sorumluluk almadığı yönünde suçlamamız mümkün değil. Ama bu kadar söz karşısında da duymamazlık yapıp, sessiz kalamazdık. Eğer bir sorun varsa bütünüyle ortaya konulur, asıl sorumluların kim olduğu gösterilir. Ama baştan çıkış da hiçbirimiz, ‘onlar ne yapsın, onlar da yapması gerekeni yapmıştır’ deme hakkına sahip değiliz…”
Anlaşılan o ki CHP’li bazı belediye başkanlarının hükümetin deprem sürecindeki tutumuna yönelik, “Çok büyük bir afet yaşandı, insanları suçlamak doğru değil” sözleri CHP yönetiminde kaşların çatılmasına yol açmış.
Eğer bu sürecin sonunda bazı belediye başkanlarının istifası ile karşılaşılırsa da şaşmamak gerekir…
TRAVMAYI YAŞAYANLARIN DURUMU?
CHP’nin bu politikası seçim sürecinde etkin olur mu?
Veya deprem bölgesinde ilk anda yardım bulamadığı için kızgın olan ve bölgeyi terk edip, Anadolu’nun her bir yanına bu öfkesini taşıyan kitlelerin oy davranışını değiştirir mi?
Bunu zaman gösterecek…
Ancak benzer dönemleri bizzat gözlemleyen, birçok krizde BM’nin etkin arabulucusu olarak görev de üstelenen, dünyanın sayılı Psikanalistleri arasında sayılan Vamık Volkan, siyaset psikolojisini irdelediği “Divandaki Düşmanlar...” kitabında yer verdiği şu cümlesi, önemli veri sunar:
“Doğa acımasız yüzünü gösterip insanları zorda bıraktığında, bu travmayı yaşayan kişiler olayı, nihayetinde kaderleri ya da Tanrı’nın isteği olarak görmeye hazırdırlar. İnsan eliyle oluşan felaketlerin ardından insanlar, az sayıda kişiyi ya da hükümet organizasyonlarını dikkatsizlikleri nedeniyle suçlarlar.”
Geçmişte yaşanan depremler ve doğal afetler sonrası yaşananlar da bu metnin tanığıdır…
Ancak 1999 Marmara depremi sonrasında da tanıklık edildiği gibi seçmen, umudunu bağladığı devletinin olağanüstülüğünün sergilenemediği durumlarda terk eder…