Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BU seçimin dinamiği geçmişten farklı olacak…

        Her ne kadar başat partiler, oy oranı düşük görünenleri yanına çekmek için çaba gösteriyor olsa da bu seçimde parti kimliğinden daha çok birey kimliği öne çıkacak…

        “Eğer böyle ise o zaman partilerle neden pazarlık yapılıyor?” diyebilirsiniz…

        Dikkat edilirse pazarlık, partilerin kurumsal yapılarından, temsil ettikleri ideolojiden çok içindeki kimlikleri veya geçmişteki liderlerin isimlerini kazanmayı amaçlıyor…

        Çünkü bu yeni süreçte birey partiyi sırtında taşıyor…

        Bundan dolayı bireyi kazanmak, partiyi kazanmak anlamına geliyor…

        Bugün Muharrem İnce, Ümit Özdağ, Fatih Erbakan’ı çekip çıkardığınızda partilerinin ağırlığından geriye ne kalır?

        Bu durum sadece onlarla da sınırlı değil, diğerleri için de geçerli…

        Belediye başkanlarının icrada yer alacaklarının açıklanması, onların da propaganda sürecine dahil edilmesinin gerekçesi başka nasıl izah edilebilir?

        ENFOPOLİTİK DURUM

        Aslında bütün bunların nedeni de siyasetin sosyolojisini esareti altına alan enformasyon araçlarından başka bir şey değil…

        Byong Chul Han’ın tanımıyla demokrasinin enformasyona teslimiyetine; enfokrasiye tanıklık ediyoruz…

        REKLAM

        O da ister istemez enfopolitik durumu dayatıyor…

        Son iki gün içinde yaşananlar bunun en iyi örneği…

        Hüda-Par’ın parti programına üniter yapıya ilişkin görüşleri yeni girmedi; AK Parti ile MHP’nin ittifakının en yoğun yaşandığı 2018 veya 2019 seçiminde de vardı…

        Veya Yeniden Refah Partisi kadına şiddeti engellemeyi amaçlayan 6284 sayılı Kanun’a muhalefetini yeni göstermiyor; iki yıla yakın süredir lideri Fatih Erbakan TV ekranlarında açıktan dile getiriyor…

        Ancak dün CHP lideri, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu muhafazakar kadınlara bu durumu anımsatarak seslenince, sosyal medyada viral oldu…

        AK Parti de sosyal medya üzerinden gelen tepkiler karşısında ardı sıra açıklama yapmak durumunda kaldı…

        “Seçim protokolü bizi bağlar” diyerek YRP’nin kabul edildiğini açıkladığı 30 maddelik şartına rezerv koydu…

        ESKİ LİDERLER ÜZERİNDEN

        Benzer durum Hüda-Par’ın üniter yapıyı hedefleyen programı için de geçerliydi…

        MHP tabanında rahatsızlık yaratan bu durum hakkında da AK Parti rezervini kayda geçirme durumunda kaldı…

        Aslında hedeflenen, YRP üzerinden Erbakan’ın, Anavatan üzerinden Özal’ın, DSP üzerinden de Ecevit’in partilerinin Cumhur İttifakı içinde hareket ettiğinin propagandasıydı…

        Umulandan fazla tepki getirdi…

        UYUM EŞİĞİ

        Görünen o ki bundan sonra ittifak yapılanmasından çok, liste ortaklığı söz konusu olabilir.

        Ancak onun da riskleri her dönem kendi içinde önemli bir zaafı da barındırır…

        REKLAM

        En iyi örneği ANAP’ın, 1995’te BBP ile yaptığı liste ittifakında batıdaki oylarını süratle kaybettiği seçim…

        Buna karşın, 1991’de Refah Partisi’nin MÇP (MHP) ve IDP ile yaptığı ittifak da oy patlamasına yol açtı; RP, %17 ile 62 milletvekili çıkardı, ortaklarını da parlamentoya taşıdı…

        Dolayısıyla, partilerin sosyolojik taban uyumu olmadığında, ne denli uğraşırsanız uğraşın beklenenden daha olumsuz sonuçla karşılaşılır…

        Bütün bu nedenler de gösteriyor ki AK Parti bir ittifaktan çok, bu partilerin listesinde yer almasını önceleyecek veya geçen seçim de olduğu gibi sandık sonrasına dönük kadro beklentilerini karşılar…

        SON GÜN PAZARTESİ

        Partilerin karar vermeleri için de fazla bir zaman yok…

        İttifak protokollerini 20-26 Mart tarihleri arasında YSK’ya teslim etmeleri gerekiyor…

        En geç 7 Nisan’a kadar da ittifak içinde devam edip etmeyeceklerini bildirmeleri şart…

        Bu hafta sonuna kadar hepsinin nasıl bir ittifak içinde olacaklarını karara bağlamaları gerekiyor ki geriye kalan bir hafta içinde de hangi ilde hangi partinin listesinden gireceklerine ilişkin listeleri oluşturup düzenleme yapabilme süreci kalsın…

        CUMHUR İTTİFAKI'NDA DURUM

        AK Parti, MHP ve BBP’nin kurmayları ile yaptığım görüşmeden aldığım sonuç şu ki bütün partiler kendi kimliği ile seçime girecek…

        Nitekim geçen seçim AK Parti listesinden giren BBP’nin lideri Destici de dün Erdoğan ile görüşmesinin ardından 81 ilde kendi kimlikleriyle seçime katılacaklarını duyurdu…

        Ancak bu durum bazı illerde istisna teşkil edebilir; o da Millet İttifakı bileşenlerinin kaç ilde liste ittifakı yaptıklarına bağlı olarak değişkenlik gösterir.

        Yani Millet İttifakı'nın liste ortaklığına girdiği yerlerde eğer AK Parti ve MHP’nin oylarında düşüklük varsa liste ittifakına yönelme olur.

        REKLAM

        Bunun sayısının da 10’u geçmeyeceği ileri sürülüyor…

        MİLLET İTTİFAKI'NDA DURUM

        Millet İttifakı'nda ise hafta sonu önemli bir gelişmeye tanıklık edildi…

        SP lideri Karamollaoğlu, ittifak halinde oldukları CHP, İYİ ve DP dışındaki partilerle tek çatı altında seçime girme formülünü çok önceden dile getirmişti.

        Bu kapsamda hafta sonu yapılan görüşmelerde SP ile Gelecek Partisi arasında bir uzlaşı sağlandı…

        Gelecek Partisi, DEVA’nın da kabul etmesi durumunda SP’nin listesinden bazı seçim bölgelerinde sandığa gitmeye hazır olduğunu Karamollaoğlu’na bildirdi.

        GÜCE GÖRE Mİ, ADA GÖRE Mİ?

        DEVA ise dün gün boyu konuyu tartıştı…

        DEVA’da ortaya çıkan ağırlıklı görüş, kanun gereği 41 olan seçime katılma zorunluluğu olduğu bölge sayasını riske girmemek için 43’te tutmak, geri kalan 38 yerde ittifak modeline açık olmak.

        Önerileri bölgelere göre listesinden seçime girilecek partinin değişkenlik göstermesi; yani bir bölgede SP’den giriliyorsa, kendilerinin güçlü olduğu yerlerde de diğer iki partinin DEVA listesinden girmesini sağlamak…

        SP ise bunun kampanya açısından sorun olacağını belirterek, geçmişten gelen isim hafızasının avantajını da kullanarak kendi listelerinden girmelerini öneriyor.

        CHP VE İYİ PARTİ KOLAYLIĞI

        SP bununla ilgili bazı simülasyonlar da hazırlamış…

        Eğer üç parti liste ittifakı yaparsa, bu Millet İttifakını çatı haline getirecek…

        Yani en üstte DP’nin listesinden girdiği CHP, İYİ Parti ve SP kalacak; üç parti kaldığı için işbirliği olanağı da daha kolay sağlanacak…

        Millet İttifakı bileşenlerinin aktardığına göre her ne kadar 38 yerden söz ediliyor olsa da ittifak yapılan bölge sayısı 17 veya 20’yi geçmez.

        REKLAM

        Hatta İYİ Parti’nin bu konuda da çok cevval bir tutum içinde olmadığına da vurgu yapılıyor.

        Ancak daha önce varılan mutabakat, ittifak içi ittifak partilerin kendi aralarında yapmaları özgürlüğü sağladığından yeni bir sorun üretmesi imkanı da bulunmuyor.

        Millet İttifakı içindeki partiler hep birlikte veya ayrı ayrı bir araya gelip ittifaklarına oluşturmalarına olanak tanıyor.

        Bu hafta sonuna kadar da partiler arasında sağlam bir pazarlığın sürdürülmesini de kaçınılmaz kılıyor.

        Partilerin son iki günü en üst yönetim organları olan Parti Meclisi, GİK veya MKYK toplantıları ile geçirmelerinin gerisinde de bu nedenler yatıyor…

        Moskova'dan Şam beklentisi  

        Moskova'dan Şam beklentisi  
        0:00 / 0:00

        RUSYA’nın arabuluculuğu ile Türkiye-Suriye arasında başlayan iyileştirme sürecinde ikinci aşamaya geçilirken, Moskova bu hafta önemli bir toplantıya hazırlanıyor.

        İran’ın da son anda katılımıyla dörtlü formata dönüşen diyalog süreci, Türkiye, Rusya, İran ve Şam Dışişleri Bakan yardımcılarının katılımıyla bu hafta Moskova’da bir araya gelecek.

        Bu görüşmenin ardından da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da kısa süre önce açıkladığı gibi Bakanların buluşması gerçekleşecek.

        Sonraki aşamanın da liderler buluşması olacağı önceden dile getirilmişti…

        Eğer Aralık ayında istihbarat teşkilatlarının başkanlarının buluşması ile başlayan süreç bu hızla devam ederse, gelecek aybaşında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Şam yönetiminin başında bulunan Suriye Devlet Başkanı Esad’ın buluşma olasılığı da yüksek.

        TÜRKMENLERİN TALEBİ

        Bu görüşmelerden nasıl bir sonuç çıkacağını bugünden kestirmek zor…

        Ancak bölgede bulunan etnik yapılar, Anayasal kimliklerine kavuşana kadar mücadeleyi sürdürme kararlılığını koruyor.

        Nitekim Türkmen Meclisi’nin yeni Başkanı Mehmet Türkhan da dün yeni üyeleri ile bir grup gazeteci arkadaşımızla buluşmamızda aynı noktaya dikkat çekti…

        Toplam nüfuslarının 4 milyon civarında olduğunu, bunun 400 bin kadarının Türkiye’ye göç ettiğini belirtti.

        Türkmenlerin bugüne kadar Suriye’de barışı sağlayan tarafta bulunduklarını da anımsattı.

        “Adı Türkmen Dağı olan bir coğrafyada Türkmenin olmadığını söylemek akıl dışı” dedi.

        Türkmenlerin kendi haklarına halel getirmemek için gereken her türlü adımı atmaktan geri durmayacağını da kayda geçirdi.

        “Eğer Türkmenler yok sayılırsa Suriye’de istikrar sağlanmaz. Eğer kabul etmezlerse yeni bir çatışmayı da göze almaları gerekir” dedi.

        PUTİN TAM GÜÇ DEVREDE

        Erdoğan-Esad görüşmesine de bu kapsamda yaklaştıklarını, Türkiye’nin kendi dış politikasını uygulamakta özgür olduğu kadar, kendilerinin de haklarını savunmaktan geri durmayacağına vurgu yaptı.

        Suriye’de barışın sağlanmasının da ancak Esad ve ailesinin iktidardan indirilmesiyle mümkün olabileceğini söyledi.

        ABD’ye güven duymadıklarını, ilişkilerini de Türkiye ile götürdüklerini de bildirdi.

        Konuşması sonrası gördüm ki Suriye’de iş o denli kolay değil; hatta ortaya çıkacak yeni sorunlara da gebe…

        Beklenti ise Şam yönetiminin topraklarında Türkiye’nin askeri varlığını geçici süreli de olsa kabul etmesi, Adana Mutabakatı çapa kabul edilip, onun garantisinde yeni bir mutabakat metni çıkarılması…

        Tam seçime gidildiği bir dönemde, Rusya Devlet Başkanı Putin’in de desteği ile Ermenistan ve Suriye konusunda önemli adımlar gelirse de şaşırmamalı…

        Diğer Yazılar