SEÇİM dönemi başladığından beri söylüyorum, bu seçimin belirleyicisi milletvekili seçim sandığı olacak.
Çünkü oradan çıkacak sonuç Cumhurbaşkanı seçiminin de en önemli belirleyici kriterini oluşturacak.
Bunun nedeni de aday sayısının artışıyla seçimin ikinci tura kalma olasılığının artmış olması…
İlk turda iki sandık kurulacak; milletvekili seçimi sonuçlanacak, ancak Cumhurbaşkanı seçiminde %50’ye ulaşan olmazsa ikinci tura kalacak.
Dolayısıyla milletvekili seçiminden güçlü çıkan taraf, Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turuna da etki yapacak…
Unutulmamalı ki suskunluk sarmalı içindeki kitleler, bu dönemde dijital prangalarıyla sürü davranışı gösteren sosyal medya esirleri güç kimden yana akıyorsa “ben de sendenim” oyunu içinde ona yönelir…
TOPLANMIŞ DAĞINIK GÜÇ
Bunlar işin bir tarafı…
Diğer yanı ise gücün dağılımının bu seçimde farklı bir davranış sergileyecek olması…
Buna neden de 6 Nisan’da yürürlüğe girecek olan seçim yasalarında yapılan değişiklik…
Geçen seçim ittifak halindeki partilerin oyları birlikte sayılırken, bu seçimde partiler ittifak halinde girmiş olsa da oyları sepetin dışında tek başlarına sayılacak.
Bir yandan ittifak içinde toparlama yaparken, diğer yandan toplanmış güç dağıtılacak…
Bu da ister istemez partilerin oy artıklarına yol açacak…
Basit bir örnek verirsem…
Geçen seçim 4 milletvekili çıkaran bir ilde farz edelim ki A partisi 58, B partisi 20, C Partisi 14, D partisi de 8 oy alsın…
Yine farz edelim ki BCD partileri de ittifak halinde seçime girsin…
Geçen seçim üç partinin oyları birlikte sayıldığı için 4 milletvekili çıkaran bir bölgede A partisine göre en fazla alan dahi üçte biri olmasına karşın D’Hondt sistemi gereği o bölgeden iki milletvekili kazanıyordu.
Çünkü sisteme göre A 58 ve BCD ittifakının toplamı olan 42 de ayrı ve sıralı şekilde bire, ikiye, üçe, dörde… bölünüyordu ve şu sonuç çıkıyordu:
A: 58/29/19,3
BCD: 42/21
Dağılım gerçekleştiğinde her iki tarafa da 2’şer milletvekili düşüyordu…
BDC ittifakı kendi içindeki paylaşımı sonrası da B ve C birer milletvekili bölüşüyordu.
C partisi çok daha az oy almış olmasına karşın milletvekili çıkarabildiğine en iyi örnek de geçen seçimde Trabzon olmuştu, İYİ Parti ittifak içinde olması nedeniyle 9,8 almasına karşın barajı geçmiş, bu ilde MHP’den az oy almasına rağmen de bir milletvekili çıkarmıştı.
Oysa şimdi oylar sepetin dışında sayılacak ve her parti kendi aldığı oy oranında milletvekili çıkaracak:
Bu durumda A partisi 3 milletvekiline sahip olurken, BCD ittifakından sadece B bir milletvekili kazanacak.
Hatta A partisi, B’den bir oy fazla ise 4 milletvekiline de sahip olacak.
Diğer ittifakın 45 oyu da sanki hiç yokmuş gibi boşa gidecek…
Bu da ister istemez temsilde adaletsizliği daha ilk adımda Meclis’in önüne koyacak.
GÜÇLÜ OLANIN LİSTESİNDEN
Geçen seçim yıllardır eleştirilen bu durumu ortadan kaldırmak için partilerin oylarının birlikte sayılarak artık oyun önüne geçilmesi amaçlanmıştı.
Ancak Cumhur İttifakı bileşenleri geçen yıl oylarının yine çok yüksek çıkacağını varsayıp bu kuralı bozan düzenlemeye gitti.
Bugün bu düzenlemenin kendisine de bir yarar getirme olasılığı yok; çünkü karşı taraftakiler bir partinin listesinden birlikte seçime katılmaları durumunda D’Hondt sistemi nedeniyle hepsini alıp götürecek…
Bu seçimde ortak listede yer almayanın milletvekili sayısı düşecek veya hiç çıkaramayacak.
Daha önemlisi milletvekili seçimi kanunu gereği ittifak listesi diye bir liste yapmak da olası değil; en güçlü olan hangisi ise diğerleri onun listesinden katılmak zorunda…
Zaten AK Parti’nin bu dönem diğer partilere kendi listesinden seçime katılmalarını önermesinin gerisinde de bu yatıyor.
Çünkü ittifaka katılan partiler eğer kendi logosu ile seçime girerse %7 Türkiye barajını aşma kolaylığına ulaşıyor; ancak ittifak içindeki büyük partiye oylarıyla katkı veremiyor.
Oysa büyük partinin listesinden girmesi veya ittifak içindeki bazı partilerin bir araya gelerek çatı ittifakı oluşturup seçime katılması, oyların toplanmasını sağladığı için D’Hondt sisteminde daha fazla milletvekili çıkarmalarına olanak verecek.
Bundan dolayı partiler hem %3 Hazine yardımına ulaşmanın yöntemini geliştirmek hem de daha fazla milletvekili çıkarmanın en mükemmel formülünü üretmek için günlerdir hesap yapıyor…
Buldukları formül ise 41 yerde seçime kendi kimlikleri ile girip, geri kalan bölgelerde güçlü olanın listesinden seçime katılmak.
Seçim sonrası da partilerine dönmek…
YAPANLAR DA SIKINTIDA
Yani seçim sistemini düzeltmek için çıkılan yolda gelinen son nokta karmaşa, kaos ve az oy alan partiyi diğerine iteklemenin yarattığı koca bir paradoks…
Çünkü en geç Cuma gününe kadar ittifak yaparak seçime katılmak isteyen siyasi parti liderleri, aralarındaki protokol ile YSK’ya başvurmak zorunda.
Adı ittifak olacak ama az oy alan partinin barajdan kurtulmasının ötesinde işe yaramayacak.
İttifak yapmış olmak bir anlam ifade etmediği gibi partileri de ister istemez kendi kimliği dışında öteki partiden aday olup, sonra kendi partisine dönmesi gibi kanunu arkadan dolanan mecburiyette bırakacak…
Fayda odaklı, eklektik yapılan tüm yasalar gibi, bu düzenleme de yapanların da bugün işin içinden çıkamadığı bir noktaya getirdi…