Yeni dönem Meclis'inin görev listesi belli oldu...
AK PARTİ’nin liste ortakları Hüda-Par ve DSP ile sunduğu Seçim Beyannamesi ile gelecek dönem kim iktidara gelirse gelsin yapılacaklar listesi belirlendi.
Hatta şu beş konunun kesinleştiğini söylemek olası:
1- Aile Destekleri Sigortası Kurumu veya Aile Koruma Kalkanı adıyla kurumsal bir yapı oluşturulacak ve her ailede bir SGK’lı kesinlikle bulunacak.
2- Kamuda işe alımlarda mülakat kaldırılacak.
3- Parti kapatma TBMM’nin izni ile olabilecek; Anayasa Mahkemesi kararı da TBMM onayına bağlanacak.
4- Gençlere ücretsiz internet hizmeti verilecek ve bilgisayar alımlarında KDV-ÖTV kesintisi yapılmayacak.
5- Her dönem verilen söz gibi Siyasi Partiler Kanunu değişikliği...
KANUN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKMEDEN
Buna kadına şiddet konusunda sıfır tolerans gösterileceği ve çocukların korumasına önem verileceği de eklenebilir.
Ancak bu konu tartışması devam eden 6284 sayılı kadına şiddetin önlenmesine yönelik Kanun’da da mevcut…
Aile desteğinin verilmesi konusuna gelince…
Mevcut kanunlar bir yana Anayasa yurttaşların yaşam ve sosyal hayatlarının güvence altında tutulmasını emrediyor.
Dolayısıyla şu an herhangi bir kanuni düzenlemeye gerek duymadan, bir tek yönetmelik değişikliğiyle bunun hayata geçirilmesi olası.
Yönetmelik sadece bu konuyu değil, aynı zamanda devlet memurlarının sınavsız işe alımları ile ilgili vaadi de aynı yönetmelik kapsamında bulunduruyor.
Sözünü ettiğim, KPSS uygulamasını da bünyesinde barındıran “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik…”
Dolayısıyla kanun değişikliğine gerek yok, bugün de bir düzenleme ile bu yönetmelikte değişiklik yapmak olası…
İSTENDİĞİNDE VERİLİR
Gençlere 10 GB internet verilmesi de yine kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç duymuyor.
İnternet sağlayıcılar ile yapılacak bir anlaşma ile bunun çözümü kolay.
Nitekim birçok belediye de bunu yapıyor; bugün yaşadığım Ankara’da Büyükşehir ve Çankaya başta olmak birçok belediye parklarda internet hizmetini ücretsiz sunuyor.
Hatta yakında ücretsiz internet caddesi kurulmasından da söz ediliyor.
Parti kapatmanın TBMM iznine bağlanacak olması konusuna gelince…
İktidar da muhalefet de aynı vurguyu yapıyor; bu da ister istemez yasamanın kendi içindeki siyaset kurumu hakkında yargı erkinin üzerinde tahakküm oluşturacağı algısına yol açıyor.
Her iki tarafın cümlesi de birbirine yakın.
Örneğin dün AK Parti’nin seçim beyannamesinin 344’üncü sayfasında yer alan ifadeyi aynen alıyorum:
“Demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partiler hakkında kapatma davası açılabilmesini Meclisin iznine bağlayacağız.”
Buraya kadar sorun yok ancak sonra gelen şu cümlesi dikkat çekici:
“Anayasa Mahkemesi tarafından verilecek kapatma kararlarının ancak TBMM tarafından uygun bulunması halinde yerine getirilmesi yönünde değişiklik yapacağız…”
Milletvekilleri gibi yargılama olmadan, tıpkı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dönük durumda olduğu gibi izin sistemine bağlanabilir.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararı TBMM iznine bağlamak, yargı erkinin siyaset kurumu üzerindeki karar gücünü etkiler.
AK PARTİ RENGİNİ DEĞİŞTİRDİ
Dünkü beyanname ve tanıtım etkinliğine dönersem…
Öncelikle salona hakim olan renkten başlayıp, partili profiline kadar geniş yelpazede AK Parti’nin değişime gittiğini söylemek olası.
AK Parti’nin rengi maviye dönüşmüş…
Aslında kuruluşundaki rengine dönüş yapmış...
Geçen seçimlere hakim olan kırmızı, turuncu ve turkuaza dönünceye kadar, kurulduğu ilk yıllarda parti bayrakları ve tanıtım afişlerinin tümüne mavi-beyaz renk hakimdi.
Bunun nedeni olarak da o dönemde Anadolu Selçuklu Devletinin de rengi olmasından kaynaklandığı söyleniyordu.
Ayrıca Milli Görüş çizgisini savunan, Anadolu Gençlik dahil bütün kurumlarda renkler on yıllardır mavi beyaz olarak belirlenmişti.
Bu açıdan ilk yıllardaki renge dönüş yapıldı diyebiliriz…
Salonda ve dışarıda bulunan davetliler açısından bakıldığında ise kentli muhafazakar görünüm kaybolmuş, muhafazakar mütedeyyin, milliyetçi kimliğini öne çıkaranlar daha görünür hale gelmişti.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma metni de salondaki kitleye uygun, İslam ve Türk dünyasını daha öne çıkaran, onlarla özdeşleşen söylem içindeydi.
MÜZİKTEKİ ÖNCÜLÜĞÜ YOK
Sandık propagandasının en önemli iki gücü slogan ve seçim müziğine gelince…
AK Parti uzun yıllar bu konuda çok öndeydi; hatta rakiplerine fark atan durumdaydı.
Ancak daha önce çalınmayacağı, dün ise “Cumhurbaşkanından izin alarak çalıyoruz” diye açıklanan müzikler bu özelliğinin çok gerisinde kaldı.
Nota dizimi, tınısı ile sözün uyumu yoktu; salonda bulunanlar da defalarca çalınmasına karşın içselleştirmediği ezberlerine kaydetmekte zorlanmalarından belliydi.
Hatta bir ara Erdoğan, kendilerinden sloganın devamını bekleyip gelmeyince sitemkar ses tonuyla ne demeleri gerektiğini söylemek durumunda kaldı.
Özetle, ne “Haydi Bir Daha”, ne “Beraber Yürüdük” veya “Aynı Dağın Yeliyiz” ne de “Dombra” etkisi vardı; ahenk tutmuyordu.
Sloganların söylenebilme kolaylığı, yani tiyatral gücü de düşüktü, tekrar ederken partilileri epey yordu.
Bundan olsa gerek sıklıkla eski seçim şarkılarına dönülmek zorunda kalındı.
MİLLET İTTİFAKI'NDA OLMAYACAK
AK Parti, dolayısıyla Cumhur İttifakı seçimin startını dün itibarıyla vermiş oldu…
Millet İttifakı’nın seçim beyannamesi veya seçmen tanıtımına yönelik bir sunumu olacak mı?
Bu soruyu kısa süre önce CHP lideri ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na sorduğumda depremi gerekçe gösterip düşünmediklerini söylemişti.
Konuyu dün taraflara ve ilgililerine bir daha sordum kararda değişiklik yoktu.
İster istemez müzik çalınması gerekeceği için bu hafta sonu yapılması için üzerinde çalışılan tanıtım etkinliğinden vazgeçilmiş…