Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BİRÇOĞUMUZUN düşündüğünün aksine mutluluk, bize olan bir şey değildir; bizim gerçekleştirdiğimiz bir şeydir…”

        Macar asıllı ABD’li ünlü psikolog Mihaly Csikszentmihalyi mutluluğun tanımını böyle yapar…

        Geliştirdiği Akış Kuramı ile bir adım daha atar, “Kişinin o anda meşgul olduğu eyleme kendini kaptırmış olma halidir” diye de gerisini getirir…

        Bir eylemi değil, bir durumu içerdiğinden söz eder.

        İnsanların, kendilerini meşgul eden eylem veya içinde bulunduğu durum sayesinde o an etraflarında olan bitenden keyif alma hali olduğunu belirtir...

        Egonun tükendiği, bütün zamanların akıp gittiği, caz müziği çalar gibi tüm varlığınızla işin nehrine kendinizi bıraktığınız durumu tarif eder.

        Tam da tanımladığına uyan şekliyle önceki gün çok mutluydum…

        O denli ki, 17 yaşında gazetecilik mesleğine başlamış, yaşamının ağırlıklı bölümü bu meslekte geçtiği için de mutsuzlukları aktarmak zorunda kalmış basın mensubu olarak, ender günlerimden birini yaşadım…

        Ciner Grubu olarak, Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da yapımını tamamlayıp anahtar teslimi yaptığımız konutların anahtar tesliminde yaşadıklarım için söyleyeceğim tek cümle var:

        “Şükür bu günü gördüm…”

        BAYRAM HAVASI GİBİ

        Her bir sürecinin içinde bizzat bulunduğum Hatay’ın Antakya ilçesinde, Expo alınana yakın mevkide kurulan Ciner Mahallesi’nde önceki gün yaşadıklarım, o güne kadar bana sunulmuş en mutlu günlerden biriydi.

        Günün erken saatlerinde çevre hareketlendi.

        Önceden belirlenen kıstaslara uyan kişiler arasından Hatay Büyükşehir Belediyesi ile Hatay Koordinatör Valiliğinin işbirliği içinde tespit edilen depremzedeler, Ciner Mahallesi’ne gelmeye başladı.

        Beni en çok etkileyen ise depremzedelerle birlikte, evlerin son temizliği için çabalayan emektar kadınlardan, elinde kürekle kan ter çalışan son düzenleme için çırpınan işçisine kadar herkesin bayramlık kıyafetlerini giyip gelmiş olmasıydı…

        YOK OLANI YENİDEN BULMAK

        Önce bir anne ve çocuğu dikkatimi çekti.

        Eşi ve bir çocuğu depremde vefat etmiş; yatalak bir anne ve iki küçük çocuğu ile baş başa kalmış…

        Evleri tamamen yıkılmış, uzun süre çadırda yaşam sürmüş.

        Kendisine tahsis edilen evi görmek istedi; birlikte gittik…

        Küçük çocuk kay kayları görünce annesini oyun parkına doğru çekiştirdi.

        Sevinç çığlıkları atarak kay kaydan aşağı doğru süzülen çocuğun o anı etkileyiciydi.

        Mutfak malzemelerinden, salon takımlarına, klimasından buzdolabına, ısıtma sistemlerinden yatak odası ve dolaplarına kadar her bir şeyin hazır olduğunu görünce şaşırdı.

        Buzdolabını açtığında içinin dolu olduğunu gördüğünde ise önce kolları, sonra dudakları titredi…

        Gözyaşları boşalırken söyledikleri gözlerimi doldurdu:

        “Elinizde var olanın bir anda yok olup gittiği sırada, daha iyisine kavuşmanın ne olduğunu biliyor musunuz? O kadar yaralıydım ki, bana büyük bir pansuman oldu…”

        Gözyaşlarımı tutup, “Hayırlı olsun…” diyerek kendimi dışarı attım…

        DOKUZ NÜFUSUN YÜKÜ

        Törenin yapılacağı meydana doğru yürürken güler yüzlü bir kadın önümü kesti…

        Kızını depremde kaybetmiş; iki çocuğu kendisine; üç çocuk da kendisinin varmış.

        Yatalak annesi ve yaşlı babası ile 9 nüfus üç aydır bir öğrenci yurdunun odasında kalıyormuş.

        Kendisine verilen evin içine girdiğinde kendini tutamadı.

        Csikszentmihalyi’yi de o an anımsadım…

        Mutluluk bizde olan değil, bizim gerçekleştirdiğimizdir…

        KENDİMİZ YAŞAYACAK GİBİ

        Depremin ilk gününden itibaren, başta Ciner Grubu Başkanı Turgay Ciner olmak üzere, üst yönetiminin neredeyse tamamı adım adım takip etti, her bir detayıyla ilgilendi.

        Temel ilke “Kendimiz nasıl bir yerde yaşayabilirsek aynısını yapalım” olarak belirlendi.

        Bu bakış süreç içinde hiç eksik edilmedi...

        Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve ekibi, altyapının en iyi olması için var gücüyle çabaladı; hala da çabalıyor.

        Hatay Vali Vekili, Koordinatör Vali ve yardımcısı, Emniyet Müdürü, AFAD başta olmak üzere bürokraside hemen herkes elinden geleni yaptı.

        Benzer bir depremle karşılaşılması halinde, dayanıklı olan evlerin altyapısının da eş değer sağlamlıkta olması için KLV Holding en zor şartlarda altyapı inşaatını gerçekleştirdi…

        Araya bir bayram, iki büyük artcıl deprem de girmesine karşın evler tamamlandı ve depremzedelere sunuldu…

        MUTLULUĞUN RESMİ

        Teslim töreni sırasında bölgedeki konutların denetim ve yapımından sorumlu bir üst bürokratın söylediği şu cümle önemliydi:

        “Standardı öyle bir yere koydunuz ki bundan sonra hiçbir iş adamı buranın gerisindeki noktadan başlayamaz. Burayı gören, bir örneğini de kendisi yapmak ister…”

        Nazım Hikmet’in “Mutluluğun Resmi” şiirinde Abidin Dino’ya seslendiği, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” dizesi çok bilinir…

        Benim önceki gün yaşadıklarım ve içimde yükselen mutluluğum ise o şiirin son dizesindeki gibiydi:

        “Çok şükür, çok şükür bugünü de gördüm… ‘Ölsem gam yemem gayrı’nın resmini yapabilir misin üstad?...”

        Çizebilmem olası değil ama depremden çıkmış bir insanın mutluluğunun ne demek olduğunu önceki gün çok şükür bir daha gördüm…

        Diğer Yazılar