Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Zülfü Livaneli sosyal medyadan yaptığı bir paylaşımda şu cümleleri kullandı: "Darbeler, kendilerine Kemalist diyen, çapsız NATO subaylarının işiydi. Mustafa Kemal 'Kemalist' değildi. Nasıl din ve milliyetçilik kavramları sömürüldüyse, ölümünden sonra o da sömürüldü. Hem de düşmanları tarafından.”

        Bu sözlerde yanlış yok, hatta az bile söylemiş. Livaneli darbeleri Kemalist görünümlü NATO subaylarının yaptığını söyleyerek aslında ‘anti emperyalist’ tavrını koruma adına yumuşak bir eleştiri yapmış. Oysa pekala darbeleri yapanlar motivasyonlarını Kemalizm’den mi aldılar NATO’dan mı? diye daha sert bir soru da sorabilirdi. Sormamış. Sadece ‘Kemalist’ kelimesini kullanması mahallesini kızdırmaya yetiyor. Zülfü Livaneli bu sözleri nedeniyle linç ediliyor, Atatürk’e, hatta ‘solculuğa’ ihanet etmekle suçlanıyor.

        Eh, çünkü ismini ‘militarizm’ kavramının yanına yazdırmış olan Kemalist milliyetçi takımı Atatürk ile beraber kendilerini de dokunulmaz kılmayı başardıkları için, baskıcı ve hoşgörüsüz bir topluluk olma niteliklerini koruyorlar. Hayat felsefeleri ve entelektüel görüş açıları “Kemalizme, Kemalistlere laf edecek daha anasından doğmadı” ve “Olmasaydı olmazdık” cümleleriyle özetlenebilir. Onlara göre Kemalistler darbe yapmaz, bütün darbeleri ABD yaptırmıştır, NATO yaptırmıştır.

        Biraz silkeleseniz 27 Mayıs’ı FETÖ yaptı diyenini bile bulursunuz. Herkes darbe yapar, Kemalistler asla.

        "Bazı İslamcılar dini sömürdü" cümlesine itiraz edecek tek bir makul, eğitimli, güngörmüş kişi çıkmaz dindarlar arasında. Ama "Bazı Kemalistler Atatürk’ü sömürdü, istismar etti, hukuk dışı, demokrasi dışı müdahalede bulunmak için; darbe yapmak için Atatürk’ü ve ilkelerini mazeret gösterdiler" dediğinizde en eğitimlileri karşı çıkar. Koro halinde: Bir Kemalist asla asla asla, kahverengi bot giymez… Botu bilmem ama bir zamanlar gömleklerinin bile kahverengi olduğuna bahse girebiliriz.

        REKLAM

        Adama sorarlar, madem ABD yahut NATO yaptırdı bütün darbeleri, o zaman neden 1960 darbesinden otuz yıl sonra bile Kemalistler hala "Ona darbe demeyelim ihtilal diyelim” kafası yaşıyordu?

        Anlı şanlı hukukçularınız, siyasetçileriniz yıllarca 1960 darbesi için darbe yerine görece olumlu bir ifade olan ‘ihtilal’ kelimesini ABD ya da NATO dayatmasıyla mı dolaşımda tuttu?

        “Valla darbeyi hem yaptık hem de yıllarca ihtilal deyip savunduk, çünkü NATO öyle istedi, biz de hayır diyemedik, kandırıldık’ diye bir itiraf duymadık bugüne kadar.

        Dahası, ABD mi darbe günü olan 27 Mayıs tarihini 1963’ten itibaren tam 20 yıl boyunca Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlamanızı dayattı? Yoksa NATO mu?

        Sorumluluk almaktan kaçma, sadece kendi ideolojisinin merkezini mutlaklaştırma ve o merkezi bütün hatalardan günahlardan münezzeh kılma tutumu, sırtını rejime yaslayanların, rejim tarafından onaylanmış ergen davranışıdır. Zülfü Livaneli ‘yetişkin’ gibi davrandığı için taşlanıyor.

        Elbette bu tür çocuksuluklar, eylemlerinin sorumluluğunu almama alışkanlığı dindarlarda da var, milliyetçilerde de. Bugün bu ülkede yaşayan pek çok dindar Sivas olayları ile doğru dürüst yüzleşemiyor, milliyetçiler ise Alparslan Türkeş’e laf etti diye kalkıp bir gazeteciye saldırabiliyor.

        Ancak son örneklerde kışkırtıldıkları yahut kabul görmüş güçlü kanaat önderleri tarafından yeterince aydınlatılmadıkları için davranış düşünce kalıbı değişmeyen kitleler söz konusu. Livaneli’ye yönelik hışım ise sadece bir mahallenin değil, o mahallenin yanılgısını on yıllardır besleyen ve FETÖ’nün 15 Temmuz ihaneti üzerinden kendisini temize çeken yerleşik devlet aklının tezahürü. Kitleler değiştirilir, eğitilir, yönlendirilir. Ama devletin genlerine rejim destekçilerinin hücrelerine sinmiş safsatalar değişmiyor ve değişmeyince de böyle dönüp dönüp aynı yere geliyoruz.

        Diğer Yazılar