Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye ve Mısır ilişkileri yeni bir aşamada. Uzun süren gerginlik, yerini iki devlet arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edildiği yeni bir statüye bırakıyor.

        Kimi "Sisi rejimiyle nasıl uzlaşırsınız? Sisi binlerce muhalifi Rabia meydanlarında kurşuna dizmedi mi? Seçilmiş meşru bir lider olan Mursi’yi terörist gibi yıllar süren bir mahkumiyete maruz bırakmadı mı?" diyor.

        Kimi de, "Ne oldu da şimdi ilişkileri yeniden düzeltiyorsunuz?" diye soruyor. İkinci soru aslında soru değil. “İlişkileri bozmanız anlamlı bir nedene dayanmıyordu ve maliyeti milyarlarca dolardı. Şimdi mecbur kaldığınız için Mısır’la yeniden ilişki kurmak zorunda kalıyorsunuz” şeklinde bir yargı.

        İlk grubu anlıyorum. Ben de ömrüm oldukça Esma Biltaci’nin vurulup yere düştüğü o anı unutmayacağım.

        Ömrüm oldukça hiçbir suçu olmayan Mursi’nin kısa süren başkanlığından cezaevinde ölüme uzanan o hazin yolculuğunu da unutmayacağım.

        Ama devletlerarası ilişkilerin alanı ile bizim içimizdeki yangının yeri her zaman aynı yer olacak ve iki alan her zaman %100 örtüşecek diye bir şey yok.

        Sisi hala darbeci. Gerçek değişmez. Ancak gerçeğe ilişkin yaklaşımınız değişebilir.

        Sisi’nin darbeci olduğu ne kadar gerçek ise, Türkiye’nin tavrını koyabileceği yere kadar koyduğu, bir başka gerçektir.

        Türkiye, diyebiliriz ki son noktaya kadar, bir duruşu korumaya çalıştı.

        Lakin, bir devlet fikirlerinden, onurlu duruşundan, tarihe kayıt düşmek bağlamında ortaya koyduğu sembolik tavırlardan ibaret değil.

        Değişime ayak uydurmak da devletin sorumlulukları arasında.

        Maliyeti yüksek olduğu için tolere edilemez hale gelen politikalar bir sebep ise, bölgesel planda korunmaya değer başkaca faktörlerin ortaya çıkması ve öncelik listesinde daha yukarı bir sıraya tırmanmaları, başka bir sebep.

        "Sisi rejimiyle uzlaşmak" ile "iki devlet arasında yeni bir normal oluşturmaya çalışmak" birbirinden farklı şeyler.

        Bu noktada "Yeni mi aklın başına geldi?" gibi buram buram laf yarıştırma motivasyonu içeren sorulardan ziyade "korunmaya değer yeni faktörlerin ne olduğunu" sormak daha mantıklı görünüyor.

        Diğer Yazılar