Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Üç Suriyeli genç işçi İzmir Güzelbahçe’de diri diri yakılarak öldürüldü. Üç Suriyeli deyip geçmeyelim elbette. İsimleri var. Memun En Nebhan (23), Ahmet El Ali (21), Muhammed El Hüseyin El Abdo El Biş (17).

        Birlik Beton’un Urla tesisinde sigortasız çalışan üç işçi, tesisten ara sıra taş almaya gelen 40 yaşındaki Kemal Korukmaz tarafından yakıldılar.

        Hadise 16 Kasım’da oldu.

        Kemal Korukmaz adlı şahıs, daha sonra iki kişiyi daha bıçaklayarak yaralamasa ve bu yüzden yakalanıp Emniyet’te söz konusu Suriyeli işçileri yaktığını övünerek anlatmasa kimsenin ne haberi olacak ne ruhu duyacaktı.

        Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin 21 Aralık’ta yaptığı açıklama sayesinde öğrenildi mesele.

        4 yaşındaki bir kız çocuğunun hastanede can çekişmesine neden olan Pitbull’a kol kanat gerenlerin yükselttiği kadar bir ses çıkması beklenir normalde. Hayır, "Oh olmuş" diyen insanımsıların seslerine tanık olduk bilakis.

        Ortada “Bu ayıp bize yeter” gibi ifadelerle geçiştirilebilir bir durum yok; katmerli ayıp var, bir ayıp matruşkası adeta.

        REKLAM

        Biraz ilerliyorsun bir rezalet daha ortaya çıkıyor.

        Zira, mesela tesise gelip bir işçiye “O Suriyeliler yanacak” da demiş. Lakin o işçi bu bilgiyi patronuna ancak yangından ve üç Suriyeli ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldıktan sonra söylemiş.

        İşyeri sahibi bu bilgiyi polise bildirmiş, polis Kemal Korukmaz’ı takibe almış. Nasıl bir takip ise artık, adam iki kişiyi gasp edip yaralamayı da başarmış. Nihayet yolu emniyete düşünce de o kan dondurucu ifadesini vermiş.

        BECERİKLİ BAY KORUKMAZ

        Evet kan dondurucu zira, Kemal Korukmaz’ın ifadesinden akan bu ülkenin akıllısına da akılsızına da maalesef cazip gelen leş kokulu derin devlet özentisinden başka bir şey değil.

        İsmail Saymaz’ın Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Avukat Eda Bekçi'nin verdiği bilgilere göre yazdığı satırlardan alıntılıyorum: “Korukmaz, ifadesinde, 2000 yılında askerlik yaptığını, bir komutanın JİTEM'e katılmayı önerdiğini, kendisinin kabul ettiğini ve devletin pek çok operasyonuna girdiğini iddia etti. 'Bunları açıklayamam, gizli işler' dedi. Korukmaz, bir gün arabasının üzerinde 'Göreve başla' diye yazan bir not bulduğunu, birkaç gün sonra 'Göreve devam et' yazılı ikinci notun bırakıldığını anlattı. 'Temizliğe başla' şeklindeki üçüncü notla harekete geçtiğini belirten Korukmaz, 'Bu notu 'Türkiye'deki Suriyelileri temizle' diye anladım' dedi.”

        Öldürülen Mamoun al-Nabhan Türkiye’ye 5 yıl önce gelmişti ve bir hafta sonra nişanı vardı. Nişanlanmak yerine başına gelen ise bir hafta yoğun bakımda acı çekerek hayatını kaybetmek oldu.

        REKLAM

        Nabhan’ın kardeşi Ahmet katilden kasıtla şöyle anlatıyor: “Fabrikada çalıştıkları yerde uyurken benzin döküp sonra da yakmış. Olaydan sonra bir hafta hastanede kaldı. Bir hafta sonra öldü. Diğer arkadaşları ise zaten bir gün sonra öldüler.”

        Devamı var ama. Önemli… “O zaman hiç kimseye haber vermedik çünkü polis kimseye anlatmamamızı istedi. 'Bir şüpheli var, onu yakalayalım öyle haber verin' dediler. Sonra polis yakaladı, o kişinin olduğunu ispatladılar. Türk tarafları basına neden haber vermediler onu da bilmiyorum”. ( https://www.gazeteduvar.com.tr/35-gun-sonra-ortaya-cikti-suriyeli-uc-genci-yakarak-oldurduler-haber-1546399 )

        Ölen işçiler gariban. Kayıt dışı eski asgari ücretin altında bir ücrete çalışıyorlar. Yaşadıkları yer beton tesisinin hemen yanında izbe bir oda.

        Birinin kardeşi var, o da polis tarafından sessize alınıyor. Kemal Korukmaz Çakal Carlos benzeri bir suç dehası olsa gerek ki, 16 Kasım’dan bir gün sonra ifşa olan durumuna ve polis takibine rağmen 30 Kasım’a kadar yakalanmamayı da, o arada başka kişileri bıçaklamayı da beceriyor.

        Zaten yakalanması, iki kişiyi bıçakladıktan sonra bindiği aracı süren kişinin Kemal Korukmaz’ı ihbar etmesiyle mümkün olabiliyor. Adam ihbar etmese belki o gasp ve bıçaklamadan da ‘yırtacak’.

        Yangını çıkaracağı gün aldığı önlemler de enteresan.

        Camide olduğu izlenimini vermek için gidip cami vestiyerine görünecek şekilde montunu asıyor, montunu orada bırakıp benzin bidonlarıyla işçilerin kaldığı yere dönüyor, benzinle ıslattığı bez parçasını kapı ile zemin arasına fitil yaparak sıkıştırıyor. Benzini evin etrafında dökerek dolaşıyor. İtfaiye geldiğinde su alamasın diye Elektrik şalterini indiriyor. Oradan geçerken yangını görmüş gibi olay yerine yaklaşıp yanmış gençlerin fotoğrafını çekmek istemesi de ilginç.

        REKLAM

        Birileri Kemal Korukmaz için ‘meczup’ diyecektir. Ya kendisini ‘tetikçi’ olarak kullananlar varsa ortaya çıkmasın diye ya da kendine tapınan ırkçı kafa yapısı incinmesin, ‘Yüce Türk Milleti’nin alnına Solingen benzeri bir leke sürülmesin diye.

        Peki sizce bu kadar tafsilatlı iş tutan Kemal Korukmaz’ın hareketleri bir meczubun hareketleri mi?

        Yapışmasın diye konuşulmaması istenen konudan bize yapışacak leke bahsinde neredeyiz sahi? Müsterih miyiz o lekeden?

        Tamam, suç şahsidir, suç Suriyeli tarafından işlendiğinde bütün Suriyeliler kaka-kötü olmaz, Türk tarafından işlendiğinde de Türkler berbat bir millet haline gelmez.

        İş ki suç örtbas edilmesin, suçlu korunup kollanmasın ve kendimizle yüzleşmeyi ve mahcup olmayı becerelim.

        Becerebiliyor muyuz ?

        2017’DE EKONOMİK KRİZ Mİ VARDI?

        Ben de biliyorum, kaç kez de yazdım, açık kapı politikası bu ülkenin harcı değilmiş, bu ülkenin imkanları, iniş çıkışları, kendi yoksulluğu, işsizliği, metropollerindeki nüfus yoğunluğu milyonlarca sığınmacıyı absorbe edecek durumda değil. Becerilemedi, devlet bu işi regüle edemedi, şimdi de dönüp o tarafa bakmak istemiyor.

        Toplumda yükselişe geçen ırkçı duyguların panzehiri bağlamında merhameti çoğaltması gereken âkiller, kanaat önderleri, kalemlerini kelamlarını iktidarın bitimsiz ‘meydan okuma’ ‘yenişme/yıkışma’ stratejisine hizmetçi kıldıklarından beri, inandırıcı değiller. İyiliği ve şefkati yaymaya başlayacakları yeri, noktayı bulamıyorlar artık.

        Kendisine muhalif diyen bazı siyasetçiler ise bu türden vahşilikleri ekonomik krizle açıklama yanılgısı içinde. Hele bazıları var ki, insanların tetiklenmeye hazır karanlık yanlarını; "Onda var bende niye yok, oysa ben bu memlekette ev sahibiyim, yani daha üstünüm” duygularını sağılacak bir rant alanı olarak görüp perdahlamanın peşinde. Tanju Özcan, İlay Aksoy, Ümit Özdağ gibi siyasetçileri kastediyorum, evet.

        REKLAM

        Oysa çok söyledik yazdık, oradan malını mülkünü satıp gelebilmiş küçük bir topluluk dışında Suriyeliler, ekonomik krizde zorlanan insanımız rağmına keyif süren bir topluluk değil.

        Kaldı ki, 2017’de Türkiye’de ekonomik kriz mi vardı ki, Suriyeli Emani Al Rahmun adlı genç kadın komşuları tarafından tecavüze uğrayıp 10 aylık bebeği ile beraber öldürüldü? (Bakın, 2017 Aralık ayında görülen davada katiller olayı nasıl anlatıyor? https://www.haberturk.com/sakarya-da-suriyeli-anneyi-ve-bebegini-oldurenler-hakim-karsisinda-1737129 )

        MERHAMET DİYEN SİNDİRİLİYOR

        Dikkatlerden kaçan bir şey var.

        Suriye iç savaşı başladığından beri savaşın Esad lehine sonlanmasını isteyenler vardı, onlar Suriye’de bakın İslami filan değil, ‘insani’ bir çözüm isteyen bunun Esad’la başarılamayacağını düşünen benim gibi muhafazakar insanlara ‘İslamcı, Neo İslamcı, Cihatçı’ gibi yaftalar asıp etiketleyerek "Bunları dinlemeyin" demeye getirdiler.

        2021’in ortalarında başlayan bir sosyal medya akımı eliyle başka bir şey daha yapıldı.

        Sığınmacılara merhamet etmeyi, en azından insan gibi muamele etmeyi öneren seküler, liberal, solcu kişiler hedefti bu kez. Onlara da küreselci, Amerikancı ya da ‘foncu’ kelimeleriyle saldırdılar. Saldıranların içinde bugün Cumhur İttifakı'na destek veren milliyetçi, ulusalcı kesimler de vardı.

        Böylece sığınmacılara merhamet isteyen kişiler gruplar geldikleri mahallelere göre ayrılıp ayrı ayrı etiketlenerek itibarsızlaştırılma cenderesine sokuldular.

        Şunu da diyeyim: Bunları yapanlar hiç de meczup değildi.

        Diğer Yazılar