Festival değil özgürlük
BİR yıldır yolunu gözlediğimiz Sziget Festivali zamanı gelip çattığı için sırt çantalarımızı üzerimize geçirip Budapeşte’ye gittik. Dünyanın dört bir yanından gelip Özgürlük Adası’nın tadını çıkaran gençlerle koca bir hafta sonu eğlendik. Festivale gidenlere ilk yöneltilen sorulardan biri olan “Sahneye kimler çıkıyor” kısmı bile ilgilendirmiyordu bizi. Belki de ülkemizde sürekli kafamıza kakılan yok saat sorunuydu, yok içki sorunuydu derken doya doya eğlenemediğimizden, sabahın ilk saatlerine kadar bangır bangır müzik yapılan bu Özgürlük Adası’ndan geri gelmek istemedik açıkçası.
Sahnede Calvin Harris, Macklemore, Skrillex, Tom Odell, Outcast, Bastille gibi starlar sahne alıyordu belki ama onların sahneye çıkış saatleri için alarm kurmak gibi bir durum da yoktu ortada. Mutlaka görmeliyim dediklerimizi belirledik, sonrasında Sziget Adası’nın tadını çıkarmaya devam ettik. Bir gün milletin birbirini toz boyalar atarak rengârenk hale getirdiği boya partisine katıldık, bir diğer gün nehir kenarında sabahladık derken bir festivali daha bitirdik. Ne uzun ve leş tuvalet sıraları bekledik, ne oda sıcaklığında içki ile karşılaştık. Kavga eden derseniz bir tane bile yoktu. Çünkü kendilerine saygılı davranan bir festivale karşı mutluluğundan ödün vermeyen gençler vardı ortalıkta. Belki de diyorum, bizim festivalciler toplu halde yola çıkıp bir sene sonraki festivale katılsa bir şeyler kapar? Daha çok para harcayınca daha çok kazanacak olmalarını çözseler yeter aslında.
BİRİLERİ ŞOV MU DEDİ?
Calvin Harris’i ilk çıktığı dönemden beri sıkı takip eden ve fena halde seven biriyim. İlk albümü ile şu an geldiği “Bakkal Müziğin Efendisi” konumu arasında dağlar gibi fark olsa da, madem bakkal şarkılar hayatımızın her yönünde bir yerlerden fırlıyor, bari onunki gibi kalitede işler olsun isterim. Festivalin kapanış gösterisi için sahneye çıktığında bizim Çeşme kulüplerinde zaten çalınan bütün şarkıları arka arkaya sıraladı bize. Çeşme’de yeterince antrenman yaptığım için de aynı şarkılarla dans etmek çok zor gelmedi bana. Bunun yanında Calvin Harris öyle bir ışık ve sahne şovuyla şarkılarını sıraladı ki üzerimizden geldi geçti. Çeşme DJ’inden hallice şarkı sıralamasını bu sahne şovuyla unutulmaz bir hatıraya dönüştürdü. Lafı yine “Bizim sahnelerde şov mov yok”a getirmek istiyorum ama durumdan utanmak yerine “Biz onların aldığı paraları kazansak neler yapardık”a getiren çingene muhabbetine geri döneriz diye konuyu burada kapatıyorum.
YAZIN ŞARKISI KARMAŞASI
HAFTA içi bizim gazetede bu yaz neden hit çıkmadığına dair haber yapıldı. Normal olarak her kafadan bir “hit” çıkmış tabii. Hit diye ismi geçen şarkıların eli yüzü düzgün yaz şarkıları olduğunu kabul etmek lazım. Hit olayı ise başka bir şey. Tabii ki her bar çalışmasına “Bu gece konserim var” diyen zihniyetin, yokluktan dinlediğimiz şarkılara da hit demesinden doğal bir şey yok. Konu ile ilgili haber yayınlandıktan sonraki ilk gece kulübü ziyaretimde çalınan şarkıları dinledim de, bizimkilerin yabancı sound’lara yaklaşmak üzere hareket ettikleri, sesleri, aranjeleri o şarkılara benzettikleri kesin. E dinleyici eski dinleyici değil, sevgili yapımcılar. Yabancı bir şarkıya benzeyen bir Türkçe şarkı dinlemektense daha kaliteli versiyonunu duymayı tercih ediyor insanlarımız. Türkçe şarkılarda el kaldırmak yerine “When I Met You in the Summer” sözleriyle kopuluyor. Olacağı buydu.
- Latin aromalı Madonna5 yıl önce
- Bakarsın umduğundan iyi geçer yaz5 yıl önce
- Devler liginin kuralları başka5 yıl önce
- Alis mi Enis mi?5 yıl önce
- Beyler, yeni sezona hazır mısınız?5 yıl önce
- Lady Gaga'ya Oscar'ı da verin bitsin!5 yıl önce
- "Biz nasıl sevgili bulacağız?"5 yıl önce
- Gülşen'in küllenmeyen ateşi5 yıl önce
- Nerede bu 'Popstar'lar?5 yıl önce
- Ne yaptınız doktor bey?5 yıl önce