Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

YAZIMA geçmeden önce bütün okuyucularımın Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum.

Bayram vesilesiyle günlük gailelerden uzaklaşarak bayram sevincimize katkı yapacak güzel bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

İslam dünyası birkaç yüzyıldır kriz içinde. Tarım toplumundan sanayi ve bilgi toplumuna geçerken değişen paradigmayı çözümlemekte zorlanan Müslümanlar, siyasi, sosyal, ekonomik vb. pek çok alanda kriz yaşıyor. Ancak hayatın her yönünü kuşatan bu krizin özünde, İslam düşüncesi ve biliminin kendini yenileyememesi yatıyor.

Özellikle dini düşünce alanında ufuk darlığı, sığlık ve geçmişi tekrardan öteye gitmeyen kısırlık, bu krizin en önemli nedeni sayılabilir.

Dini düşüncede geniş çaplı bir içe kapanma, buna bağlı olarak farklı ses ve görüşleri İslam’a yönelik bir tehdit gibi algılama durumu yaşanıyor. Hiç şüphesiz, böyle bir algı sağlıklı bir ruh haline işaret etmez.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde hem bu sorununu aşmak hem de çoktandır kaybettiğimiz özgüveni yeniden kazanmak zorunda olduğumuz açıktır. Özellikle dini düşünce sahasında geniş perspektifli, derinlikli ve aynı zamanda uzun soluklu bilimsel çalışmalara ihtiyaç var. Tam bu noktada sizlere yaklaşık 2 yıldır etkinliklerini takip ettiğim 29 Mayıs Üniversitesi’nde kurulan “Kur’an Araştırmaları Merkezi” KURAMER’den bahsetmek istiyorum.

Temel referans kaynağı olarak Kuran’ı ve sünneti alan merkezin esas amacı, bu iki kaynağın mesajını günümüz dünyasına taşımak. Bu nokta çok önemli, çünkü adından hareketle merkezde sünneti dışarıda bırakan çalışmalar yapıldığı sanılıyor. Halbuki Hz. Peygamber’i ve onun sünnetini anlamak Kuran’dan, Kuran’ı anlamak da Hz. Peygamber’den bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla merkez, Peygamber Efendi’mizin siretini de Kuran’la birlikte ele alıyor. Vahiy, dinler tarihi, Kuran’ın nüzul ortamı, Kuran ve siret, Mushaf tarihi, Kuran ve sünnet gibi ayrı bilim dallarında geleceğin İslam düşüncesine ışık tutacak araştırma ve tartışmalar yapıyor.

Güncel sığ tartışmalardan uzak ve tamamıyla bilimsel çalışmalara yönelen merkez, amacı doğrultusunda araştırmalar, sempozyum ve çalıştaylar yapıyor ve kitaplar yayımlıyor. İlk yaptığı sempozyumlardan biri, mesajın doğru aktarılması için “din dili” üzerine olmuştu.

FETÖ gibi hareketlerin iç dünyasını anlamamıza yardım edecek “İslam düşünce ve geleneğinde kutsiyet, velayet ve keramet”, “Mehdilik ve beklenen kurtarıcı”, “gayb ve mucize” gibi konularda sempozyumlar düzenleyip bilimsel bir tavırla tüm toplumu uyardıkları halde, 15 Temmuz olmadan fark edilmemesi, ülkemize pahalıya mal olmuş görünüyor.

Eğer bilimsel çalışmalardan bahsediliyorsa, bilim adamlarının ve yapacakları çalışmaların dar ideolojik kalıplar ve önyargılardan uzak olması gerektiği açıktır. Temel dini metinlerdeki mesajların bugüne taşınması ve çağdaş idrakle buluşturulması, “yorum”la mümkün olur. Yorum beşeri bir faaliyettir; dolayısıyla isabetlilik ve isabetsizlik ihtimallerine açık niteliktedir. Bunun yanında yorum sadece klasik İslami literatürdeki bilgi ve görüşler çerçevesinde üretilebilecek bir şey değildir. Yorum faaliyeti söz konusu olduğunda yaşanılan çağın fırsat ve tehditleri, şartları ve sorunları uygun çözümler bekler ve bunun için felsefeden sosyolojiye, antropolojiden hermenötiğe kadar birçok farklı disiplinden yararlanılması gerekir.

Bu gerçeği daha hicretin üzerinden 2 yüzyıl geçmeden gören İmam-ı Maturidi, yaşanılan çağın ve coğrafyanın farklı olduğu gerekçesiyle Kuran’ı “tefsir” etmek yerine “tevil” etmeyi uygun bulmuştu. Şimdi ise İslam’ın din olarak tamamlanmasının üzerinden 15 yüzyıl geçtiği, sadece coğrafya ve şartlar değil, aynı zamanda yaşam paradigmasının da değiştiği çağda yeni yorumlar gerekmez mi?

Ayrıca geçmiş birikim bilinmeden yeni bir şey söylemek mümkün olmaz. Bu nedenle merkez geçmişte yayımlanmış Kuran ile ilgili bütün çalışmaların envanterini çıkarıyor, önemli olanları günümüz diline çeviriyor ve Batılı bilim adamlarının önemli eserlerini düşünce dünyamıza kazandırıyor.

Söyleyeceklerim henüz bitmedi. Daha somut çabaları gelecek hafta aktarabileceğim...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar