Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Her şeyin bir zamanı vardır. "Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer" der bir atasözü. Bir başka atasözü ise, "ağır kazan geç kaynar" der.

2008 krizinden günümüze, her şey daha rasyonel gider diye beklenirken; geleceğe dair beklentiler daha da belirsiz denilmeye başlandı. Hele bir de G-20 zirvesini dikkate alırsanız; "kur savaşları yapmayalım diyecekleri arzulanırken"(?), bir de baktık ki "her ülke kendisi için en iyi olanı yapsın" sonucu çıkmış. Ben bu olayların hiç de belirsiz, belki de birilerinin zannettiği gibi "agnostik" olacağını düşünmüyorum. Global piyasalara sürülmüş 'dolara dayalı finansal araçlar', diğer ülkelerin rezervlerini doldurmuş bir durumda iken, bir tek ülke var ki, o da o parayı basan, basmaya muktedir olan. İşte o ülkenin merkez bankası her şey bir yana, o dolara "0" faizi 2 yıldır zaten uyguluyor. Dolar ve dolara dayalı kâğıtların karşılığında tüm dünyadan ithalatını yapan bir ülkeyi düşünüyoruz, hem de şimdi o dolarların karşılığı da "0" faizde. "0" faiz politikasını geç anladık. Geç takip ediyoruz.

ABD'nin uyguladığı, bugün adına miktarsal gevşeme dediği politika ile Hazine'nin kağıtları FED tarafından piyasadan toplanıyor. Global analistler de enteresan bir metotmuşçasına günlerdir bu konuda ahkam kesiyor. Daha önceki bir yazımda belirttiğim üzere, biraz gerilere gitseniz bu yöntem zaten 1960 başlarında ve sonrasında da uygulanmış 'işlemsel tvist' (operational twist) mantığına dayanır (uzun vadeli faizleri aşağı çekerken mümkünse kısa vadeliyi de yukarı çekme eğilimi). Peki ABD ekonomisinde üretimi ve biraz da tüketimi canlandırmaya yönelik bu politika adımları atılırken, diğer ülkeler neden uzunca bir dönem vakit harcayıp politika geliştirirler, muazzam bir iş yapmış gibi kamuoyu yaratırlar? Bir atasözü de burada uygun düşer: "Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar."

GELELİM TÜRKİYE'YE...

Mali Kural'a ciddi zaman harcanıp, çok önemli bir şekilde basın duyurusu yapıldıktan sonra bir temmuz akşamı vazgeçiliyor. Nitekim her şeyin bir zamanı var. "Yanlış hesap Bağdat'tan döner". Bakın bugüne geldik Mali Kural ne kadar konuşuluyor?

2008 sonunda global finansal sistemin kilitlendiği net bir şekilde ortada iken üretimin ve ticaretin daralacağı, yeni bir ekonomi düzeninin ortaya çıkacağı aşikârdı. Amerika, faizleri tereddütsüz "0"a çekmiş iken, bizde de diğer ülkeler gibi "hele bir gelişmelere ve diğerlerinin ne yaptığına bakalım" diye vakit harcandı. Herkes deflasyon endişesine girdiğinde; bizde hedef hâlâ enflasyon hedefleme, fiyat istikrarıydı. Daha 2009 başlarında ekonomik koordinasyon toplantılarında Türkiye ekonomisinin rekabet gücünün kaybedilebileceğine ilişkin önemli saptamalar ve çözüm önerileri ise devlete sunulmuştu. Örneğin ana sorun olarak belirtilen, reel kesimin mali kesime olan borçlarının bir süreliğine ötelenmesi imkânının sağlanması idi. Ama ne yapıldı; zaten önceki dönemden gelen sıkı bankacılık düzenlemelerinin uygulanması etkisiyle bankacılık sistemi ciddi olarak korunurken; reel kesim ikinci planda kaldı. Evet bugüne geldik, bankalarımız ayakta kalmakla kalmadı, ciddi performans da gösterdi. Ya reel ekonomi? Ya Türkiye'nin rekabet ligindeki geri kalmışlığı? Bunlara ilişkin sorunlar yarın karşımıza çıktığında tedbir almak, bugünkü kadar kolay olmayabilir.

İthalata dayalı (ve cari açıktan beslenen) ekonomiden yerel üretime dayalı ihracat modeline geçmek yani yeni bir ekonomik kalkınma modeline yönelmek için "cari açık" üzerine odaklanmakta biraz geç kalınmıyor mu? Bugün hızla istihdam paketi duyuruluyor, ancak öncelikle bir sanayi stratejisi duymak iyi olmaz mıydı? TCMB borçlanma faizleri 4 puan aşağı çekiliyor, çok daha önce indirilmesi gerekmez miydi, hem de aynı gerekçelerden dolayı?

Ekstra faiz kazançlarından sonra, Merkez'e yatırım getirisinden de kayba uğrayan ve bugün stresleri biraz artan bankaları dikkate alıp, mali ve reel sektör üzerine şu atasözü ile bitirelim:

"Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan".

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar