Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bu kadarı da ayıp deseniz kime diyeceksiniz? Global piyasanın en çok itibar ettiği merkezler sırayla bir iyi, bir kötü oluyor. Bu işin tadı kaçmak üzere...

Geçen hafta yaşananlar sanki 2008 sonundan bugüne yaşananların basit bir prototipi. Haftaya girerken "ABD düzeliyor, ABD Merkez Bankası'nın attığı adımlar büyük ölçüde faydalı oluyor, ama aynı anda Avrupa'da kriz dalgası algılaması artıyor: İrlanda'ya yardım edilsin mi edilmesin mi, kriz Portekiz ve İspanya'ya ne zaman sıçrar?" derken piyasalar düşüş yaşamaya devam etti, dolar değer kazandı, altın yukarı yol aldı. Peki ya hafta sonuna doğru ne oldu? İrlanda'nın kurtarılması farz oldu; sorunun Portekiz ve İspanya için benzer olmadığı ve yayılma riskinin azaldığı konuşulurken, hemen üstüne eksik olmasın ABD'den işsizlik oranının yeniden yükseliş yaptığı verileri açıklandı. Yeniden Avrupa iyi, ABD kötü moduna döndük. Nitekim parite de 1.30'un altında çok kalamadan 1.34'lere geliverdi.

Yatırımcıların ve okurlarımızın biran için basit piyasa oyunlarından uzak kalıp makro gelişmelerin durumuna odaklanması için bu yazıda en azından iki değerlendirmeye yer vereceğim. İlk olarak ABD ekonomi yönetiminin her zaman baz aldığı uzun ve kısa vadeli faizlerin farkı (spread) ile global ekonomik büyümenin grafiğine bakalım.

Spread'in daralması yani uzun vadeli faizler ile kısa vadeli faizlerin birbirine yakın hatta sıfır olması ne ifade eder? En temel yaklaşımla, yatırımcıların tasarruflarını uzun vade değil kısa vadeye çekmesine neden olur, zira daha az vade riski ile benzer getiriyi elde etme imkânı var. Hal böyle olunca tasarrufların uzun vadeli gerçek yatırımlara dönüştürülmesi talebi azalacak. Dolayısıyla, azalan üretim ve tüketim kendisini takip eden dönem verilerinde belki de resesyon olarak gösterecektir. 2000-2001 döneminde ABD ekonomisi sıfır seviyesinin altına düşen spread ile ciddi bir likidite krizini yaşamıştı. Daha sonra 2006 ikinci yarısı ve 2007 yılı ilk yarısında yine negatiflik yaşanıyor ve ardından resesyona giriliyor. İş sadece ABD ile sınırlı kalmıyor tabii ki. Global olarak ekonomik hızda yavaşlama geliyor. Hatta 2008 sonu ve 2009 yılında olduğu gibi global ekonomide daralma yaşanıyor.

Daralmaya karşı en hızlı tedbiri doğal olarak ABD Merkez bankası almaya çalışıp, kısa vadeli faizleri sıfıra kadar çekiyor. Diğer ülkeler bunu gecikmeli izlemeye çalışıyor. Ayrıntıya girmeden, şu anki veriler itibarıyla bakıldığında ise, önümüzdeki öngörülebilir dönem itibarıyla global ekonominin büyüyeceği ve kısa vadede bir dip olasılığının gayet düşük olduğu belirtilebilir (Ancak bu grafik netice itibarıyla çok zor gibi görünse de manipüle edilebilir durumda da olabilir; temkinli olmak yararlı olur).

Kıssadan hisse, ikinci değerlendirmeye göre; reel sektör yatırımcıları için 2011 yılını yatırım zamanı olarak düşünüyorum. Kamuoyunda ve medyada sürekli felaket tellallıkları gündemde olacaktır. Keza ekonomiyi kendi istedikleri gibi yönlendirmeye çalışıp yatırımları kendi hegemonyalarında yapmak isteyenler, kendisinden başkasının yatırım yapmaması için her türlü spekülasyon ve asimetrik bilgi yaymayı da politika ve strateji olarak uygularken, sizlere "Aman riske girmeyin, daha sıkıntılı dönem devam ediyor - edecek, biraz daha bekleyin" demekteler.

Türk reel sektörü açısından bakıldığında çok ciddi fırsatlar var. Rasyonel yatırımların yeni finansal modeller çerçevesinde yapılabilmesi için fırsatların kaçırılmaması gerekiyor. Doğru yatırım doğru zamanda yapılmalıdır. Türkiye'de doğru yatırım tercihleri konusundaki ayrıntılı yazıyı sonraki haftaya bırakıyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar