Erdoğan olmasaydı 15 Temmuz yaşanır mıydı?
Geçen hafta gazeteci Nedim Şener’le CHP yöneticisi Bülent Tezcan arasında ekranda yaşanan bir tartışmadan sonra bu soru yine aklıma takıldı: Eğer iktidarda Erdoğan olmasaydı FETÖ yine darbe yapmaya kalkar mıydı?
CHP’liler o kadar saf ki, hala FETÖ örgütlerini ziyaret etmenin, FETÖ medyasıyla dayanışma içinde olmanın vahametini anlamıyorlar.
İşte bu yüzden merak ediyorum: Bu saflıkla ülkeyi yöneten bir CHP iktidarında da 15 Temmuz yaşanır mıydı?
15 Temmuz darbe girişiminin bir FETÖ kumpası olduğunu objektif deliller ortaya koyuyor, o yüzden komplo teorilerine değinmiyorum. Buna rağmen darbe girişimine hala kuşkuyla yaklaşan muhalif kesimler var. İşlerine gelmeyen gerçek, örgütün bir şahsı değil, düpedüz rejimi hedef aldığı. Evet, FETÖ elbette Erdoğan’ı devirmek istiyordu ama asıl ve daha büyük amaçları Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmekti.
DEVLETE ZATEN SIZMIŞLARDI
Plan ta 70’lerde yürürlüğe kondu. Daha ortada Recep Tayyip Erdoğan diye bir siyasi figür yokken FETÖ devlet içinde örgütlenmeye başladı, iktidarda başka hükümetler varken devleti yönetenlerle ilişki kurdu ve bir şekilde devlet içinde bir etki unsuruna dönüştü.
Erdoğan’ın içinden çıktığı Milli Görüş hareketiyle Gülenciler’in birbirlerine hiçbir zaman sempatiyle yaklaşmadığını bu konularla ilgili kitapların arkalarındaki özetleri okuyanlar bile anlayabilir.
Darbe girişimini Erdoğan ve Gülen arasında bir iktidar çatışması gibi çocukça bir yoruma indirgeyenler örgütün tarihini de bilmiyor. CHP’lilerin sandığının aksine FETÖ’nün sayısal bir ağırlığı yoktu, ama kritik yerlerde (yargı, medya, polis) önemli görevlere ulaştılar.
AK Parti iktidara geldiğinde FETÖ devletin içinde zaten örgütlenmiş haldeydi. İktidar bu örgütü adeta kucağında buldu ve büyük kırılma yaşanana kadar da kontrol altında tutmaya çalıştı.
Evet, bir CHP iktidarında da FETÖ yine darbeye kalkışıp Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmeye kalkardı. Örgütü daha muhalefetteyken anlamamış CHP bir de iktidarda olsa FETÖ’nün devleti ele geçirmesi çok daha kolay olurdu. CHP’yi parmağında oynatırdı FETÖ.
Darbe başarıya ulaşırdı.
15 Temmuz gecesi Erdoğan darbeye direnip halkı sokağa çağırırken sadece kendi canını değil aynı zamanda başında olduğu devletin bekasını koruyordu. Bu aynı zamanda bir devlet refleksiydi. Muhaliflerin bunu ısrarla anlamadığı bu.
DEVLETİN VERDİĞİ GÖREV
Epey bir zamandır Süleyman Demirel’e ait olduğu iddia edilen sözleri alıntılamak moda oldu. En son televizyonda Erol Mütercimler’in ağzından duydum. “Baba” bir gün ona “Türk devleti çok geç tepki verir, ama bir kere tepki verdi mi de hiç kimse karşısında duramaz” demiş. Demirel’in gerçekten böyle bir sözü var mı, bilmiyorum. Ama tespit FETÖ’yle mücadele sürecini açıklıyor.
Devletin içine sızan yapılaşmalarla mücadelesinin bitmediği seçimden hemen sonra jet hızıyla başlayan Adnancılar operasyonunda da kendini belli ediyor. Bu örgütün de ta yıllar öncesinden, başka iktidarlar zamanında büyüdüğü unutulmasın.
Adnancılar’da yollar yine FETÖ’ye çıkıyor ve devlet adına bu mücadeleyi de Erdoğan sürdürüyor. Devletin en üst makamında oturan başkana verdiği görev bu. Tam da bu devlet mücadelesi yüzünden 24 Haziran seçimlerini kazanması kritikti. (Meral Akşener’in bu süreçte inatla Abdullah Gül’ün adaylığına direnmesi, kendi siyasi kariyerini bile imha etmeyi göze alması tarihte önemli bir dipnot olarak kalsın şimdilik.)
Beğenelim beğenmeyelim, hepimiz içten içe bu görevi yürütebilecek tek ismin Erdoğan olduğunu biliyoruz. Kimilerimiz mahalle baskısı yüzünden bunu dillendirmese de…
***
Tarihe not: CHP’nin Pennsylvania açılımı
AK Parti ve FETÖ arasındaki kırılmadan sonra CHP aradan sıyrılıp iktidar olacağını zannetti. Sanırım, Kemal Kılıçdaroğlu da etrafındaki çok bilenler tarafından yanlış yönlendirilip bu tuzağa düştü. Deniz Baykal uzun süre ABD’ye gitmiyordu mesela, Kılıçdaroğlu’ndan sonra partide ABD’den sorumlu milletvekilleri görevlendirildi.
CHP’nin Pennsylvania açılımı aslında kültürümüzdeki her şeye kolay yoldan sahip olma iştahının siyasete yansıması.
CHP’lilerin ABD ziyaretleri sırasında FETÖ’yle ilintili dernekler de ziyaret listelerindeydi. Nedim Şener’in Bülent Tezcan’a söylediği de bu… FETÖ çığırından çıkmış operasyonlar yaparken CHP’liler Abant Toplantıları’na bile katıldı çünkü.
O zaman ABD’ye gelen CHP heyetine neden bu kuruluşlara gittiklerini sorduğumda “Biz herkesle görüşüyoruz” diye yanıt almıştım.
OY DEPOSU SANDILAR
Aslında FETÖ’de bir oy deposu gördüler. Zaten örgütün en büyük özelliği kendilerini olduklarından daha büyük göstermekti. Mesela, 2008’de New York Times’a konuşan FETÖ’cü İhsan Kalkavan sayılarının “üç ile beş milyon arasında değiştiğini” söylüyor. Aydın’da taşra avukatıyken hasbelkader CHP’de siyasete giren ve kendisinin bile tahmin etmediği görevlere gelen Bülent Tezcan’ın ya da Anadolu’da öğretmenlik yapan Engin Altay’ın bu hayale kapılmasını anlıyorum.
Basit bir bakkal hesabı bile FETÖ’nün nicelik gücünü ortaya koyuyor halbuki: Örgütün kitaplarının, gazetelerinin tirajları belli… 50 bin kişi etmiyorlar. Sandıkta ağırlıkları olmadığı 17-25 Aralık sonrası yapılan belediye seçimlerinde de ortaya çıktı zaten.
Nedim Şener bir açıdan haksızlık ediyor CHP’lilere… Örgütle işbirliği yapmadılar, kapasiteleri ve derinlikleri sınırlı olduğu için bu hayale kapıldılar. Nereden bilecekler, hangi bilgi ve derinlik yetecek bu karmaşık yapıyı anlamaya?
CHP’lilerin FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum. Ama işbirliği yapmaya çalıştıkları da ortada. Belki de “Hele bir iktidara gelelim, onları sonra hallederiz” diye düşündüler.
Bu bile örgütü hiç anlamadıklarını ortaya koyuyor.