Bir köşe yazarının satır satır hanut macerası
Pazartesi günü yaklaşık 10 günlük bir seyahate çıktı Hürriyet yazarı Ahmet Hakan. Neredeyse haftanın her günü yazı yazıyor, televizyona program yapıyor; yorulmuştur ve bir süre yazmamak hakkıdır. Aynı Ahmet Hakan bir gün önceki köşesinde “Türk vatandaşlarını Türk Lirası ise tatile göndereceğim,” diyen bir turizmci hakkında övgüler dolu bir yazı yazdı. İzin notunu okur okumaz da aklıma ilk olarak gelen fikir ‘Herhalde bu yazı karşılığında Ahmet Hakan da bedava yurtdışına tatile götürüldü’ oldu.
Herhangi bir bilgiye dayanarak söylemiyorum bunu. İzinle yazının arka arkaya gelmesi tamamen tesadüf de olabilir. Bendeki sadece hissiyat. Ama bu hissiyat bir yazarın okur gözünde nasıl yıprandığını göstermesi açısından önemli. Aklıma ilk gelen hanutsa bunda yazarın sicili etkilidir.
PR’CILARA TESLİM OLDU
Ahmet Hakan son yıllarda o kadar çok lüzumsuz PR yazısı yazdı, olmayacak lokantaları övdü, ünlü olmaya çalışan işadamlarına köşesinde yer verdi, haber değeri olmayan ürünleri tanıttı ki bir süre sonra inandırıcılığını yitirdi. Hıncal Uluç bu yüzden ona ve Hürriyet’in başka yazarlarına “PRoje yazarları” adını taktı. Üstelik Ahmet Hakan PR’cılara usturuplu veya çaktırmadan da teslim olmadı. Belli ki birilerine jest yapıyordu köşesinden, tıpkı patronuyla tavla maceralarını yazdığında olduğu gibi o kadar barizdi niyeti.
Zamanla, bütün bu yıpranmanın toplamı olarak belki de kendi cebinden ödediği bir seyahate çıkarken bile içime hanut kuşkusu düşüyor. Gerçi bütün işaretler de hanutu gösteriyor. Yazdığı gazetede hanut kurumsallaştığı, en tepeden en alt seviyeye kadar gazetenin adını kullanarak bir sürü iş yapmak normalleştirdiği için de kuşkum daha da artıyor.
Doğrusu, Pazar günü o turizmciyi övdüğü yazısını da tam anlayamadım.
“Tura Turizm’in Perakende İcra Kurulu üyesi Ayşin Arca’nın turizm alanında yaptıklarını yakından takip ediyorum,” diyor. Ben adını ilk kez duygum Arca’nın. Ahmet Hakan’ın da kamuoyu önünde çok bilinmeyen, en azından turizm dendiğinde bir Başaran Ulusoy ya da Ceylan Pirinçcioğlu kadar medyada yer almayan olmayan bir ismi nasıl “yakından” takip ettiğini anlayamadım.
Ahmet Hakan neden Arca’yı yazı konusu yaptığını şöyle açıklıyor: “Bütün tur şirketleri Türk vatandaşlarını dolar ve Euro ise yurtdışına götürmek dışında bir seçenek yokmuş gibi davranırlarken…” diyor, “Ben Türk vatandaşlarını Türk Lirası ile yurtdışında göreceğim diye bir iddia koydu ortaya…”
Ben mi anlamıyorum, ama biri bana bunun nesinin iddia olduğunu açıklayabilir mi? Hani yurtdışında Türk Lirası harcatmayı vaat etse belki iddia olur, gülüp geçeriz, ama bir iddiadır en azından. Türk vatandaşlarını Türk Lirası ise yurtdışına göndermek? Anlamadım. Şirketin sitesinde Euro’ya satılan onlarca tur da var hem.
Ama Ahmet Hakan ünlemi de eksik etmeden “Ve başardı da!” diyor.
Neyi başardığını da anlamadım ama bu iddialı Arca’yı merak ettim. Ana akım medyada çok fazla haber bulamadım; Google’da ilk sayfalarda bile medyadan haberler çıkmıyor. Tahmin ettiğim gibi Hürriyet’in ekonomi sayfalarında zaman içinde birkaç kere ağırlanmış, DHA hakkında haber yapmış ama bunlar bile Ahmet Hakan’ın “yakından takip ediyorum” cümlesinin altını dolduracak sıklıkta çıkan haberler değil.
GEÇEN SENE YİNE ÖVMÜŞ YİNE TATİLE GİTMİŞ
Adına yine Ahmet Hakan’ın köşesinde rastladım. Geçen sene tam da bu zamanlar yine uyduruk bir vesileyle Arca’yı övmüş. Bu yazıdan iki hafta önce de yine izne çıkmış, bu sefer Euro’yla tatile gitmiş ama.
Her kış kar yağdığında “Doktor Zhivago” filmini öneren Ahmet Hakan bundan böyle her eylül geldiğinde de Arca’yı mı övecek?
Haber taraması esnasında Arca’nın bu sene başında Küba’ya düzenlediği bir gezi dikkatimi çekti. Şeffaflık adına Mart ayındaki bu geziye Habertürk’ten Esin Övet’in de katıldığını ekleyeyim. En azından Övet’in ya da Posta’dan Suna Akyıldız’ın yazılarında gezinin davet olduğu net bir şekilde vurgulanıyor.
Ahmet Hakan ise bir bilmece gibi kafamı kurcalamaya devam ediyor.
8 Eylül’de eli purolu bir Che fotoğrafı paylaşmış olması da tıpkı turizmciyi övüp tatile çıkması gibi tesadüf mü? Bu işlerin takipçisi olduğu için işten atılan Faruk Bildirici’yi susturmasalar ona sorardım.
“Yurtdışına giden her Türk kendisinin tanıtımını yapan bir elçidir,” demiş Arca. Ahmet Hakan da böyle bir elçi mi oldu? Nereye gittiğini, kimle olduğunu bilmiyorum. Ama inandırıcılığın böyle böyle kaybedildiğinden çok eminim.
*
Ben de Küba’ya gitmiştim
Ama hanut değil, alın teriyle. Üstelik hayal kırıklığı da yaşamıştım. Yine de ağzımda iyi bir tat bıraktığını söyleyebilirim. Tekrar gider miyim, bilmiyorum. Bugünden bakınca yazdıklarımdan farklı olarak iyi hatırlıyorum Küba seyahatimi.
Yine de okumak isterseniz buyurun…