Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerika’nın bugünlerde yaşadığı süreç fazlasıyla Türkiye’nin AK Parti iktidarının ilk yıllarındaki iç kavgasını andırıyor. Müesses nizamın bir türlü kabul etmediği bir iktidar, buna karşılık popülaritesi ve taban desteği giderek artan bir lider. Bizde Erdoğan’ı devirmek için medya Deniz Feneri’ne bel bağlamıştı, ABD’de Donald Trump’ın sonunun Rusya soruşturmasıyla geleceği düşünülüyordu. Türkiye’de AK Parti’ye kapatma davası açıldı, şimdi ABD’de de Başkan’ın görevinden azledilmesi gündemde. Devlet içindeki sızıntı, telefon dökümleri falan uzaktan 17-25 Aralık sürecini de andırıyor.

        Eğer benzerlik sürecin sonuna kadar devam ederse tıpkı Erdoğan gibi Trump da zorlu bir dönem geçirecek, ama ayakta kalacak. Zaten ABD’deki muhalifler bile “impeachment” denilen soruşturma ve azledilme sürecinin başarıyla sonuçlanacağını düşünmüyor. Ukrayna ilişkisinden dolayı soruşturma açılsa bile yargılamayı Senato yapacak; pek fire vermeden Başkan’ın arkasında duracak gibi görünüyor şimdilik.

        AK Parti iktidarının ilk zamanlarında kendisini devletin sahibi olarak gören güçlerin ülkenin yönünü değiştiren bir siyasi hareketten endişe duydukları bir sır değil. O görünmez “devlet” yeni sahibinden kurtulmak için elinden geleni yaptı, ama Erdoğan her seferinde “Artık bundan kurtulamaz” denilen zor senaryoların içinden bile çıkmayı başardı. Benzer şekilde Trump da epey şanslı görünüyor ve üzerine ne atsalar yapışmıyor.

        HER TARAF KİRLİ

        Donald Trump da bir ülke liderine yakışmayacak şekilde siyasi rakibinin muhtemel pis işlerini araştırmak için başka bir devletten yardım istiyor. Siyasi etikle bağdaşmayan bu istek normal şartlarda, hele hele ilkenin önemli olduğu Batı ülkelerinde istifayla sonuçlanırdı. Siyasetçinin suçüstü yakalandığı anda istifa etmesi gerekirdi, zaten kamuoyu baskısı da bunu gerektirirdi.

        Öte yandan, pis işlerini araştırmasını istediği rakibi Joe Biden’ın bu işten daha da yara alması muhtemel. Zira ortada Demokratları da ilgilendiren bir etik ihlal söz konusu: Eski başkan yardımcısı Biden’ın oğlu Ukrayna’da bir şirketin yönetim kurulundan ayda 50 bin dolar maaş alırken babası ABD’nin Ukrayna politikasını belirliyordu. İki taraf da temiz olmayınca Trump seçmeni en azından kendi liderinin arkasında duruyor.

        Geçmişte benzer bir soruşturma sürecinden geçen Richard Nixon’a her siyasi kamptan seçmen karşıydı, bu baskıyla istifa etti. Ancak Bill Clinton’a yönelik soruşturmada halk bölünmüş, bir kısmı Başkan’ı yerinden etmek isteyen muhaliflerin komplosu olarak yorumlamıştı. Bill Clinton azledilmedi sonuçta; nedenlerinden biri de halk desteğinin olmayışıydı.

        Tıpkı Türkiye gibi ortadan ikiye bölünen, kutuplaşmış Amerikan toplumu da Donald Trump’ın azledilmesi konusunda ikna olmuş değil. Kendi seçmeni Trump’ın telefon konuşmasında “ayıp” görmüyor, sandıkta kazanamayan muhaliflerin bir başka oyunu olarak yorumluyor. Türkiye’de de AK Parti’den kurtulmak için o kadar çok girişimden bulunuldu ki, bir süre sonra şoklardan başı döne kamuoyu da ilgilenmeyi bıraktı. ABD’de de önce Rusya, olmadı Ukrayna denilerek seçmene adeta “impeachment” yorgunluğu yaşatılıyor. Medya da bu olayları köpürtüp duruyor. Ukrayna işi de fos çıkarsa seçmen tamamen uyuşup politikacıları kendi haline bırakacak.

        Başkan’ın azledilmeyeceğini bilseler bile tarihin doğru yerinde durmuş olmanın motivasyonuyla bu soruşturmayı destekleyen Demokratlar’ın küçük ama çok küçük bir bölümü süreç ilerledikçe kamuoyu rüzgarının da değişeceğini umut ediyor.

        HALK DESTEĞİ BELİRLEYİCİDİR

        Soruşturma derinleşip daha başka bulgular ortaya çıkarsa, Trump panikleyip yanlış adımlar atmaya başlar ve kendi seçmenini bile uzaklaştırırsa… Bir sürü belki, bir sürü olasılık hesabı. Ancak Türkiye örneği yıldızların bu kadar kolay muhaliflerin arzusunu yerine getirmeyeceğini gösteriyor.

        Suç ortada olsa da, iş mahkemeye taşınsa da artık iktidar değiştirmenin yolunun asıl halk desteğinden geçtiğini anlamak gerekiyor. Türkiye bu dersi bol bol vakit kaybederek öğrendi nihayet. ABD de benzer bir eğitimden geçiyor. Halk desteği olmadığı sürece herhangi bir darbe girişiminin de hukuki sürecin başarıya ulaşmasının imkanı yok. Halk desteğini arkasına almak ya da halkın algısıyla oynamaksa popülist liderler için pek zor değil.

        Türkiye’yle ABD’nin tek farkı ise yargılanmasa, yeniden seçilse bile Donald Trump’ın en azından ikinci dönemden sonra bir daha seçilme ihtimalinin olmaması. Amerikan anayasası halka pek de güvenilmeyeceğini bildiğinden ülkenin kuruluşundan bir süre sonra iki dönem sınırlaması getirdi zaten.

        *

        Gazetecinin kendisi de haber

        Amerikan basının en ünlü kalemlerinden biri Buzz Bissinger. Texas’ta küçük bir şehrin futbol tutkusunu incelediği “Friday Night Lights” isimli etnografik çalışmasıyla Pulitzer kazandı ve adını efsane bir gazeteci olarak tescil ettirdi. Kalemi ve bakış açısıyla aradan sıyrılan, yazıları Vanity Fair gibi yayın organlarında yayımlanan, üniversitede ders veren özel bir adam.

        Caitlyn Jenner’ın dünyaya merhaba dediği Vanity Fair kapağını da Buzz Bissinger yazmıştı. Derginin o zamanki yayın yönetmeni Graydon Carter tereddütsüz onu görevlendirmiş bu yazı için.

        Çünkü Bissinger’ın Jenner’la bir anlamda ortak bir noktası var, zaten yazıda da bahsediyordu. Kendisini gerçek kimliğini gizlemek zorunda olan, cinselliğini sonradan keşfetmeye başlayan biri olarak anlatıyordu. Görünürde papyon, takım elbise giyen, üç çocuklu ve evli bir gazeteci Bissinger. Ama bir de özellikle pahalı deri kıyafetlere düşkünlüğü hastalık derecesine varan bir fetişist. Yüzbinlerce doları deri kıyafetlere harcıyor, parasız kalıyor.

        Önceki gün HBO’da yayınlanan “Buzz” belgeseli gazetecinin Jenner’la tanışıp birlikte çalışmasından (Caitlyn Jenner’ın kitabını o yazdı) sonra kendisini keşfini anlatıyor. Artık S&M tutkusunu açıkça yaşayabiliyor, kadın kıyafetleri giyiyor, el ve ayak tırnaklarını ojeliyor, hatta fetiş kostümleriyle poz bile veriyor. Tabii hala deri kıyafetlere, topuklu çizmelere servet yatırıyor.

        Bissinger ayrıca para karşılığı bir dominatrix’le görüşmeye başlıyor. Cinsellik yok S&M’de, cezalandırma, küçük düşürülme üzerine kurulu bir ilişki ve bunun psikolojik nedenini de hem merak ediyor hem de sorgulamadan yaşamayı sürdürüyor.

        Tabii bu arada oğlu evleniyor, evliliği çatırdıyor, Caitlyn Jenner’ın kitabını yazıyor, olan biteni “cinéma vérité” halinde biz de izliyoruz.

        *

        Medya eleştirisinde kişisellik olmaz

        Meslekte aldığım ilk derslerden biridir herhalde, öğrenmem ve uygulamam vakit alsa da. Ama zamanla bu meslekte kişisel olunamayacağını öğredim. O yüzden Fatih Altaylı’nın benim “sevdiklerime karşı yumuşak, sevmediklerime karşı sert” olduğumu yazmasına şaşırdım. Ahmet Hakan hakkındaki yazımı kastediyor. İşin garibi ben onu severim, daha kısa önce de savunan ve destekleyen bir yazı yazdım.

        Tabii hakkındaki eleştirimi okuyan “Sevdiğine bunu yapıyorsan” diyebilir, ama asıl sevdiklerimizi daha yüksek standartlara tabi tutmamız gerekiyor. Ama ilkenin yer yer dostlukları bozduğuna da bizzat tanık oldum. Bizim ülkemizde yapıcı eleştiri bile şahsi yorumlanır, halbuki alakası yok.

        Benim yapmaya çalıştığım kişiler üzerinden kurumsal bir çürümüşle dikkat çekmek. Çünkü çürümüşlük bulaşıcıdır. Mesela, zamanında küçücük Kelebek’in ekseninde başlayan akçeli ilişkiler, gazetecilerin parayla satın alınışının önüne geçilmediği için bugün Hürriyet’te her çıkan satırdan “Acaba arkasında ne var,” diye kuşku duyar olduk. Arap Fikret’ler, Cengizler, Konyalı Kadın falan derken geldiğimiz nokta her Hürriyet yazarının adının yanına bir soru işareti konmasına vardı.

        Altaylı da bu endişemi paylaşıyor zaten.

        Ancak onun “Sevdiklerine karşı yumuşak” imasını merak ettim; hele hele her şeyi açıkça, net ve yalın olarak yazmakla ünlenmiş biri olarak neden ima etmeyi tercih ettiğini anlamadım. İmasında kimi kastettiğini anladım elbette, ama neden açıkça yazmadığını merak ettim.

        *

        Düzeltme: Yazının bir önceki halinde Amerikan başkanlığını iki dönemle sınırlayan düzenlemenin ülkenin kurucu babaları tarafından getirildiğine dair hatalı bir ifade olmuştur.

        Diğer Yazılar