Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir gün biterse, karantina günlerinden hepimiz şişman ve ekmek yapma konusunda uzman çıkacağız sanırım. Bütün dünyada eve kapananlar adeta kendilerini ekmek yapmaya adadı—en azından İnternet’ten öyle görünüyor. YouTube’daki video’lardan blog’lara, sosyal medyadan önemli gazetelere, yeme-içme sitelerine kadar ekmek tarifi bombardımanından kaçmak imkansız. En çok da ekşi maya konuşuluyor. Bu konuda da her kafadan bir ses çıkıyor, insanlar sosyal medyada kendi maya maceralarını anlatıyor.

        Eksik kalmayayım diye ben de bir süre önce evde kendi ekşi mayamı yetiştirmeye başladım ve kendimi bilgisayar başında sabahlara kadar ekşi maya hakkında ne bulursam okurken buldum. Tabii kafamda bir sürü soru da belirdi.

        Bütün bunları Cafe Fernando blog’unun yazarı Cenk Sönmezsoy’a sordum. Türkiye’de yemek konusuna tutkuyla bağlı, takıntılı derecede ayrıntılara hakim, her türlü sorunun cevabının olduğu en doğru adres o. Uzun uzun kim olduğunu anlatmama gerek yok. Zaten binlerce takipçisi, Türkiye’de ve Amerika’da yayımlanmış ve çok övgü almış kitapları var. Ekşi maya ekmeğine, ya da herhangi bir ekmek yapmaya girişmeden önce mutlaka söylediklerini okumalısınız.

        Bu söyleşinin bir de ödülü var: Evde yapabileceğiniz bir ekmek tarifi hediyeli.

        Cafe Fernando blog’unun yazarı Cenk Sönmezsoy’un “The Artful Baker” kitabı ABD’de yayımlandı. (Fotoğraf: Begüm Koçum)
        Cafe Fernando blog’unun yazarı Cenk Sönmezsoy’un “The Artful Baker” kitabı ABD’de yayımlandı. (Fotoğraf: Begüm Koçum)

        *

        Şu anda neredesiniz ve dolabınızda neler var? Son günlere neler pişirdiniz?

        İstanbul’da evimdeyim. Dolabımda yumurta, tereyağı, süt, beyaz peynir, siyah zeytin, havuç, yeşil biber, kivi, kapkara olmuş yarım düzine muz, ekşi maya, ahududu reçeli, bir kek tarifi için hazır tuttuğum kocaman bir kavanoz dolusu şekerle harmanlanmış üç düzine limon kabuğu rendesi, ikişer ikişer paketlenmiş ekşi mayalı waffle, iki tane de sütlaç var. Son günlerde sabahları yoğurtlu ve ballı yulaf ezmesine takmış durumdayım. Birkaç haftadır sütlaç denemeleri yapıyorum. Tarifte sona yaklaştım sayılır. Şu anda ocakta tas kebabı pişiyor. Akşam olunca yanına yasemin pirincinden pilav yapacağım.

        Bugünlerde ekmek yapıyor musunuz?

        Herkes kadar sık olmasa da yapıyorum. Geçenlerde kitabımdaki tost ekmeğinden yapıp bütün haftaya tost olarak yaydım, kalan kısmını da dilimler halinde dondurdum.

        Ekşi maya nasıl çok moda oldu; neden birden hepimiz ekşi mayaya taktık kafayı?

        Bence bir anda moda olmadı. Blog’umda ekşi maya yapımını ve beslediğim mayayla ekmek ve simit yapımını anlatmamın üzerinden 8 sene geçmiş. O zaman da çok popülerdi ama ekşi maya sabır ve sürekli bir ilgi gerektirdiği için belki de karantina günleri insanların içinde kalan bu arzuyu gerçekleştirmeye fırsat tanıdı.

        “DÖRT KİŞİLİK BİR AİLE GÜNDELİK EKMEK İHTİYACINI EVDE KARŞILAYABİLİR”

        Sizin de dolapta ekşi mayanız var.

        Var ama herkesin aksine ekşi maya ile çok haşır neşir değilim. Buzdolabında sakladığım ekşi mayayı beslemek için çıkardığımda atılacak kısımla tarifler deniyorum sadece. Buzdolabımdaki waffle’ların sebebi de bu.

        Bütün yemek blog’larında veya sosyal medyada bir ekmek yapma furyasıdır gidiyor. Neden herkes birden ekmek yapmaya merak sardı?

        Neden bilmiyorum ama ben de ne zaman ekmek yapsam fırından çıkanı görünce mutlu ve huzurlu hissediyorum. İnsanlar belki de un, su, maya ve tuz gibi temel malzemelerle yapılabilecek onlarca farklı tarif deneyebilecekleri için ekmeğe yöneldiler.

        Bir yandan insanlar işlerini kaybediyor, ekonomi çöküyor, insanlar ölüyor ve biz de ekmek konuşuyoruz, başkaları da. Bana hayata tutunmak için icat ettiğimiz bir umut gibi geliyor ekmek yapmak.

        Karantina olsun olmasın, zaten yaptığımız çoğu şeyin sebebi bu değil mi? Ekmek yapıyor ve bunun hakkında konuşuyor olmamız işlerini kaybeden insanları, bugünlerde binbir zorluğa rağmen çalışmak zorunda olanları, yiyecek bulmakta zorlanan sokak hayvanlarını, çöken ekonomiyi ve kaybedilen hayatları umursamadığımız anlamına gelmiyor. Günün 24 saatini hiçbir şey yapmadan sadece bunları düşünerek geçirmenin zor durumda olanlara bir nebze faydası olacağını bilsem hiç düşünmeden kesintisiz bir şekilde kahrolmaya hazırım. Üzüntü ve kaygıya engel olmamız mümkün değil ama bütün enerjimizi bunlarla boğuşarak harcamak yerine gün içinde bizi iyi hissettirecek ve kafamızı bir süreliğine meşgul edecek şeylere tutunmayı seçmek ve mümkün olabildiğince anda yaşamaya çalışmak yapabileceğimizin en iyisi.

        Herhalde evde ekmek yapmak ortalama bir ailenin gündelik ihtiyacını karşılamayacak, değil mi?

        Herkesin gündelik ihtiyacı farklıdır ve bu konuda genelleme yapacak bir veriye de sahip değilim ama 4 kişilik bir aileyi ele alırsak, malzemeye ulaşılabildiği sürece günlük ihtiyacını evde karşılaması mümkün diye düşünüyorum.

        “Her şey rayına oturmuş kuvvetli bir mayayla başlıyor." (Bütün yemek fotoğrafları: Cenk Sönmezsoy)
        “Her şey rayına oturmuş kuvvetli bir mayayla başlıyor." (Bütün yemek fotoğrafları: Cenk Sönmezsoy)

        “EVDE RAMAZAN PİDESİ YAPMAK MÜMKÜN”

        Emek-ödül dengesinde nereye koyarsınız ekşi mayayı?

        Ekşi mayadan bahsediyorsak iş biraz daha zorlaşıyor çünkü malzemeleri karıştırmaktan ekmeği fırından alana kadar geçen süre, endüstriyel mayayla ilerlendiği durumdaki süreden çok daha uzun. Ama o da ekşi mayayla hazırlanan hamuru bir gece önceden buzdolabında kabarmaya bırakıp ertesi sabaha sadece fırınlama adımı bırakılarak çözülebilir. Normal şartlarda canımın istediği bir şeyi pişirirken emek-ödül dengesi umurumda bile olmaz ama şu dönemde bir Ramazan pidesi hayranı olarak ekşi mayayla ekmek yapmaya vakit harcamasam da olur gibi düşünüyorum-ta ki ekşi mayalı Ramazan pidesi tarifimi mükemmelleştirene kadar.

        Bir dakika… Ramazan pidesi hakikaten evde yapılabilir mi?

        Elbette yapılabilir ve ben yapabiliyorsam tarifimden şaşmayan herkes de yapabilir. Burada cevap isteyen soru, ev tipi fırınlarda muhteşem bir ramazan pidesi yapılabilir mi? Benim bu tip konularda yılmayan bir yapım var. Eğer yapabilirsem herkesle son ayrıntısına kadar paylaşacağıma da emin olabilirsin.

        Ekmek makinelerinin satışı artmış ama ben nefret ediyorum bunlardan. İçinden çıkan ekmek endüstriyel tatta geliyor bana. Sizin ekmek yapmak makineniz var mı?

        Ekmek makinem yok, hiçbir zaman da olmayacak. Hamur yoğurmak, katlamak, kabarmasını takip etmek, şekil vermek… Kısacası ekmek yapımının her adımı bana büyük keyif veriyor, dolayısıyla hiçbir zaman bir makineye ihtiyaç duymayacağım.

        Sönmezsoy ekşi mayayla simit yaptı, sırada ramazan pidesi var.
        Sönmezsoy ekşi mayayla simit yaptı, sırada ramazan pidesi var.

        EKŞİ MAYA SAN FRANCISCO’YLA ÖZDEŞ

        San Francisco’da yaşadınız, şehirle özel bir bağın var. Ekşi maya da daha çok bu şehirle anılıyor. Nedir bu şehrin ekşi maya merakı?

        Ekşi mayanın Amerika’da San Francisco’yla özdeşleşmesinin sebebi 1849’da şehrin nüfusu henüz 20 bin civarındayken açılmış, sonradan çıkan endüstriyel mayaya geçmeyi reddedip her zaman kendi ekşi mayasını kullanmış olan Boudin Bakery. Gerçi son yıllarda ürünlerinde hiçbir pırıltı bulamıyorum ve çok turistik, ortalama bir yere döndü.

        Zaten artık ekşi maya denince akla gelen başka bir yer var San Francisco’da.

        Bu işi zanaata çeviren, her daim kapısında kuyruk olan Tartine Bakery’nin sahibi Chad Robertson. Ve tabii yayımlandığı günden beri ekşi mayaya ilgi duyan herkesin başlangıç noktası olan kitabı “Tartine Bread.” Aynı kalitede ekmek üreten birçok yer daha açıldı. Bu arada, her ne kadar bölgeye endemik olmasa da, ekşi mayanın adını San Francisco’dan alan bir çeşidi de var. San Francisco ekşi mayası olarak da adlandırılan mayanın içindeki laktik asit bakterisinin adı “Lactobacillus sanfranciscensis.”

        "Ekmek yapma konusunda kısa yol arayanlar ise ekşi mayaya bulaşmasın; doğasına ters."
        "Ekmek yapma konusunda kısa yol arayanlar ise ekşi mayaya bulaşmasın; doğasına ters."

        Ekşi maya ekmeği yapmanın kısa yolu, bir numarası, sihirli formülü var mı?

        Aslında her şey rayına oturmuş kuvvetli bir mayayla başlıyor. Beslenme düzeni oturmuş, kabarması ve karnı doyduktan sonra sönmesi belirli bir düzene girmiş bir maya elde etmek lazım. Ondan sonrası güvenilir kaynaklardan elde edeceğiniz tarifler bulmak. Ve ilk yapışta tarife birebir sadık kalmak. Belli bir tecrübeye ulaştıktan sonra ağız tadınıza göre değişiklik yapıp sonuca etkisini gözlemleyerek ilerleyebilirsiniz ama nedense bazı insanların doğasında daha önce denemediği bir tarifi konuyla ilgili en ufak bir tecrübesi olmasa bile kendi kafasına göre değiştirme eğilimi var. Ekmek yapma konusunda kısa yol arayanlar ise ekşi mayaya bulaşmasın; doğasına ters.

        Ekşi maya bir çocuk gibi büyütülüp bakılması gereken bir canlı organizma galiba. Evdeki hava, suyun kalitesi, sahibinin sevgisi de etkili galiba. Siz nasıl yetiştiriyorsunuz mayanızı?

        Eşit ağırlıkta organik tam buğday unu ve içme suyuyla başlayıp maya geliştikçe kabın içinde bıraktığım mayayı azaltıp un ve su miktarlarını sabit tutarak yedi-sekiz günde hazır hale getiriyorum. Ondan sonraki besleme planı da 50 gram ekşi mayaya 250 gram ılık (30 C) su ve 250 gram beyaz un. Blog’umda da uzun uzun anlatıyorum. Gerçi o tarifle bu tarifin arasında fark var ama ortaya çıkan mayanın kuvvetinde büyük bir fark yok.

        Sönmezsoy’un ilk ekşi maya denemesine okurlar itiraz etmiş.
        Sönmezsoy’un ilk ekşi maya denemesine okurlar itiraz etmiş.

        KESKİN KOKULAR KİMSEYİ KORKUTMASIN

        Geri kalmayayım diye ben de kendi ekşi mayama başladım. Köpükler çıktı ama sonra söndü ve sulandı. Panik yapmalı mıyım? Hangi aşamada her şeyi atıp sıfırdan başlamak gerek? Sizin de mayanızda ilk başta sorunlar çıkmış sanırım.

        Ekşi mayanın içinde küf veya turuncu veya pembeye çalan tabakalar görmediğin sürece panik yapacak hiçbir durum yok. Hangi tarifle ilerlediğini bilmiyorum ama ekşi mayanın farklı kıvamları olabilir. Benim de şu anda buzdolabında beslediğim maya oldukça cıvık bir formda. Eğer tepesinde sıvı birikiyorsa (bu sıvının rengi koyulaşabilir ve hatta griye de çalabilir) bu sadece aç olduğunun göstergesidir. Ya daha sık beslemen gerekir ya da beslemeden önce kapta daha az maya bırakman gerekir. İlk yapışımda izlediğim tarifle aynı gitmeyen durumlar oluştuğunda ben de paniklemiştim ve ekşi mayayla haşır neşir olan bazı okurlar çöpe atıp yeniden başlamamı önermişti ama ona rağmen devam ettim. İlk defa yapanlarda ekşi mayadan çıkan keskin kokular endişe yaratıyor galiba ama korkulacak bir durum değil.

        En çok neler soruyorlar size ekşi mayayla ilgili?

        Blog’umdaki ekşi maya yazılarının altında bini aşkın yorum var. En sık sorulan sorulardan biri, (sanırım kıyamadıkları için) beslemeden önce ekşi mayanın % 80’ini atmadan ilerleseler neler olacağı. 50 gram ekşi mayanın ihtiyaç duyduğu besinin 250 gram un ve 250 gram su olduğunu varsayarsak ve ekşi mayayı hiç eksiltmeden beslemeye çalışırsak--yani diyelim ki 500 gram ekşi mayayı beslemeye başladık ve 1 gramını dahi atmadan ilerliyoruz--daha 3. günde ihtiyacı olan besin miktarı yaklaşık 300 kilo un ve 300 kilo su oluyor.

        Ben henüz ekmek yapmadım ama bu atılacak kısımla harikalar yaratıyorum. Mesela ‘pancake’ tarifimi mükemmelleştirdim. Pizza, pide hamuru falan da deneyeceğim. Sizin önerileriniz ne?

        Benim de önerim ‘pancake,’ ‘waffle’ ve ocak üzerinde önlü arkalı pişirilen ‘crumpet’ tarzı hata kaldırabilen tarifler. İnsanlar her zaman uyguladıkları tariflerdeki un ve sıvı miktarlarını kullandıkları ekşi maya oranında azaltarak ilerleyebilecekleri yanılgısına kapılabilirler ama ekşi mayanın çok asidik olduğunu unutmamak lazım. Bu, tariflerde doku ve tat konusunda büyük farklılıklar yaratabilecek bir ayrıntı. Yukarıda bahsettiğim tariflerin dışına çıkmak isteyenlerin muhakkak denenmiş tarifler üzerinden ilerlemesini öneririm.

        Karantina günlerinde evde yapmak için tost ekmeği tarifi

        Çok basit çok hızlı bir ekmek çözümünüz var mı? Mesela Jamie Oliver sadece un, yoğurt, su ve yağ ile çok hızlı bir ekmek öneriyor. Biraz pide-lavaş arası.

        Benim “çok basit ve çok hızlı” kavramımın Jamie Oliver’ın “çok basit ve çok hızlı” kavramıyla aynı olmadığını üstüne basa basa belirtmem lazım. İşin içine mayanın girdiği ve dilimlenebilecek tipte benim bildiğim en kolay ve kısa sürede yapılabilecek ekmek, kitabımda tarifini verdiğim, her şeyin bir kabın içinde başlayıp bittiği tost ekmeği. Malzemeleri tartmaya başlamanızla ekmeği fırından almanız arasında geçen süre en fazla üç buçuk saat. Kabarma ve pişirme sürelerini saymazsak sadece 20 dakikalık bir hazırlık gerektiriyor. Hazır yayıneviyle yollarımız ayrılmışken ve kitabın yeni baskısı aylardır yapılmadığından tarifi burada verebilirim.

        Cenk Sönmezsoy yazdı: Cafe Fernando'nun Tost Ekmeği*

        Hiçbir makine kullanmadan, hamuru kollarınız kopana kadar yoğurmadan ve arkanızda unlanmış bir tezgâh bırakmadan, başladığınız kabın içinde bitirerek yapacağınız bir ekmek bu. Lezzetini tereyağından, kefirden, baldan, tam buğday unundan ve kalıbın içinde kabarmaya bırakmadan hemen önce ekleyeceğiniz keten tohumu, ay çekirdeği içi, susam ve haşhaş tohumundan alıyor. Kabarmalar arasındaki yoğurma sürelerini kısaltarak oksidasyonu azaltan, unları sıvı malzemelerle karıştırıp 20 dakika boyunca bekletmekten ibaret olan, Raymond Calvel’in geliştirdiği “autolyse” tekniğinin etkisi de yadsınamaz.

        Fransızlar’ın Pain de Mie’sine ve İngilizler’in Pullman Loaf’una benzeyen bu ekmeği, kare dilimler elde edebilmek için kapaklı bir kalıpta pişiriyorum. Fırında daha fazla kabaracağı için fotoğraftaki kadar sık dokulu olmayacaktır ama benzer bir hacme sahip olduğu sürece kapaksız bir kalıpta da pişirebilirsiniz.

        Fırından ilk çıktığında, kokusu bütün mutfağı kaplamışken ayrı güzel, kızartma makinesinden çıkıp içindeki ay çekirdeği içleri ve susamlar kavrulduğunda ayrı güzel.

        * Tarif, “Cafe Fernando: Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun” kitabından alınmıştır.

        Tost ekmeğini hazırlamak 20 dakika, pişirmek ve bekletmek toplam üç buçuk saat sürüyor.
        Tost ekmeğini hazırlamak 20 dakika, pişirmek ve bekletmek toplam üç buçuk saat sürüyor.

        MALZEMELER

        1+3/4 su bardağı (245 g) ekmeklik un

        1+3/4 su bardağı (245 g) tam buğday unu

        1 su bardağı (240 g) kefir, oda sıcaklığında

        1/3 su bardağı (80 g) su, oda sıcaklığında

        60 g tereyağı

        2 yemek kaşığı (40 g) bal

        2 buçuk çay kaşığı (10 g) instant kuru maya

        2 yemek kaşığı (20 g) keten tohumu

        2 yemek kaşığı (20 g) susam

        1 yemek kaşığı (10 g) haşhaş tohumu

        2 yemek kaşığı (18 g) ay çekirdeği içi

        1+1/4 çay kaşığı (10 g) tuz

        TARİF

        • Unları büyük boy bir karıştırma kabında karıştırıp üzerine kefiri ve suyu dökün. Eğer kefiri o anda buzdolabından çıkardıysanız, vakit kaybetmeden oda sıcaklığına getirmek için bir kâseye aktarın ve üzerine tarifteki suyu sıcak (kaynar değil) olarak ilave edin ve karıştırdıktan sonra unların üzerine dökün.

        • Malzemeler bir araya gelene kadar tahta bir kaşıkla karıştırın, ardından kabın içinde un parçacıkları kalmayana dek, 3-5 dakika kadar elinizle yoğurun. Epey sert bir hamur elde edeceksiniz. Üzerini streç filmle sıkıca kapayıp oda sıcaklığında 20 dakika dinlenmeye bırakın. Eğer kış aylarıysa ve mutfağınız soğuksa, kapalı bir fırının içinde, eğer varsa lambası açık bir şekilde, yoksa yanında kaynar su dolu bir bardakla bekletin. Hamuru elle yoğurmak yerine bu ve bundan sonraki adımlarda hamur yoğurma ucu takılı bir mikser kullanabilirsiniz. Yoğurma süreleri aynı kalacaktır.

        • Hamur dinlenirken tereyağını ufak boy bir tencerede orta ateşte eritin. Ateşten alıp üzerine balı dökün ve karıştırıp oda sıcaklığına gelene kadar bir kenarda bekletin.

        • Ekleyeceğiniz malzemeleri hamura daha kolay yedirebilmek için, hamuru elinizle ceviz büyüklüğünde parçalara koparın. Üzerine oda sıcaklığına gelmiş ballı tereyağını ve mayayı ekleyip iyice yedirene kadar, 3-5 dakika kadar kabın içinde yoğurun. Yumuşak ve bir miktar yapışkan bir hamur elde edeceksiniz. Üzerini streç filmle sıkıca kapayıp oda sıcaklığında 30 dakika daha dinlenmeye bırakın.

        • Hamuru tekrar elinizle ceviz büyüklüğünde parçalara koparın. Keten tohumlarını, susamları, haşhaş tohumlarını ve ay çekirdeği içlerini bir kapta karıştırıp iki tatlı kaşığı kadarını sonradan üzerine serpmek için kenara ayırın ve geri kalanını tuzla beraber hamura ekleyip iyice yedirene kadar, 3-5 dakika boyunca yoğurun.

        • 27x10 cm boyutlarında ve 9 cm derinliğinde, tercihen kapaklı, dikdörtgen bir kalıbı ve kapağının hamura bakacak yüzeyini bir miktar tereyağı ile yağlayın.

        • Hamuru tezgâha aktarın ve uzun kenarı size bakacak şekilde, ellerinizle bastırıp çekiştirerek 20x35 cm büyüklüğünde bir dikdörtgen olarak yayın. Hamuru kısa yanlarından üçer santim kadar içeri kıvırıp parmak uçlarınızla birleşme çizgilerine bastırarak sabitleyin. Kendinize yakın uzun kenarından ileriye doğru sıkıca yuvarlayarak rulo yapın ve bittiği yerdeki birleşme çizgisini boylu boyunca iki parmağınızın arasında sıkıştırarak sabitleyin. Birleşme çizgisi alta gelecek şekilde yağlanmış kalıba aktarın ve tepesine hafifçe bastırarak kalıbın içine eşit kalınlıkta yayın. Kenara ayırdığınız 2 tatlı kaşığı tohum karışımını üzerine serpin ve kapağını hamurun kabarmasını gözlemlemeye izin verecek şekilde, yaklaşık yarım santim kadar aralık bırakarak kapatın. Hamuru, kalıbı neredeyse dolduracak kadar kabarana dek, 60-70 dakika boyunca oda sıcaklığında bekletin.

        • Kabarma süresinin bitmesine yarım saat kala fırını 180 derecede ısıtmaya başlayın.

        • Kalıbın kapağını tamamen kapatıp fırının orta katında bir tel ızgaranın üzerine yerleştirin ve 1 saat boyunca pişirin.

        • Fırından çıkarır çıkarmaz kalıbın kapağını açın, bir kesme tahtasına ters çevirerek ekmeği kalıptan çıkarın ve bir tel ızgaranın üzerine tekrar ters çevirip soğumaya bırakın.

        • Hava geçirmeyecek şekilde paketleyip 3 gün boyunca oda sıcaklığında veya 1 hafta boyunca buzdolabında saklayabilirsiniz.

        "Ekşi maya ekmeği sabır ve sürekli bir ilgi gerektiriyor."
        "Ekşi maya ekmeği sabır ve sürekli bir ilgi gerektiriyor."

        KARANTİNA KOŞULLARINA DAİR NOTLAR

        1. Eğer evinizde tam buğday unu veya ekmeklik un yoksa, herhangi birinin yerine aynı miktarda geleneksel beyaz un kullanabilirsiniz. İkisi de yoksa, tamamını geleneksel beyaz undan yapabilirsiniz.

        2. Eğer evinizde keten tohumu, susam, haşhaş tohumu veya ay çekirdeği içinden bazıları yoksa elinizde olanların miktarlarını artırarak toplamda 70 gramı tamamlayabilirsiniz.

        3. Eğer evinizde kefir yoksa, yerine 1/3 su bardağı (80 gram) oda sıcaklığında süzme yoğurt ve 3/4 su bardağı (160 gram) oda sıcaklığındaki suyu çatalla çırptıktan sonra kullanabilirsiniz.

        4. ‘Instant’ kuru mayanız yoksa, tarifte belirtilen miktar yerine 3+1/4 çay kaşığı (12,5 gram) aktif kuru maya veya 30 gram yaş maya kullanabilirsiniz. Yalnız bu durumda tarifte belirtilen 1/3 su bardağı (80 gram) suyu kefirle birlikte eklemeyin. Mayayı bal ve tereyağı ile ekleme aşamasında, eklemeden 10 dakika önce, mayayı, ayırdığınız suyun içinde bir tatlı kaşığı balla karıştırarak hala aktif olup olmadığını test etmeniz gerekecektir. Eğer 10 dakikanın sonunda kabarıp köpürdüyse tereyağı ve balın geri kalan kısmıyla birlikte mayalı suyu hamura ekleyip yoğurma işlemine geçebilirsiniz. Eğer kabın içinde hiçbir aktivite yoksa mayanız canlı değildir, dolayısıyla başka bir paket açıp testi tekrarlamanız gerekir. Başta sadece kefir eklediğiniz için hamurun kıvamı ilk aşamada biraz daha sert olacaktır, endişelenmeyin.

        5. Kapaklı bir kek/ekmek kalıbınız yoksa, tohum karışımının iki tatlı kaşıklık miktarını ayırıp sonradan tepesine serpmek yerine tamamını hamura yedirmenizi tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar