Türk öğrencilere kötü haber
Bu sene Harvard’a kabul edildiyseniz erken sevinmiş olabilirsiniz, zira en azından ilk dönem okula adım atamayacaksınız gibi . Dün ABD’deki akademi çevrelerini şaşkınlık içinde ortada bırakan bir kararla göçmenlik bürosu öğrenci vizelerine ciddi kısıtlama getirdi. Yeni gelişme ABD’deki bir milyon civarında yabancı öğrenciyi ilgilendiriyor. Bu öğrencilerin arasında 10 bin civarı da Türk.
COVID-19 salgını yüzünden derslerini sanal ortama taşıyan üniversitelerde kayıtlı yabancı öğrenciler için iki seçenek var: Kendi ülkelerinden derslere uzaktan devam etmek veya dersleri kampüste yapacağını söyleyen başka bir üniversiteye kayıt olmak. Ama yatay geçiş kağıt üzerinde olduğu kadar kolay olmayabilir. Özellikle iyi üniversiteler çok az sayıda transfer öğrenci kabul ediyor. Doktora programlarında transfer olmak daha da zor; nadir durumlarda bir profesör başka bir okula giderse birlikte çalıştığı öğrencisini yanında götürebiliyor.
Yeni ders yılında yarı zamanlı online, yarı zamanlı da kampüste eğitim vermeye karar veren bir üniversiteye kayıtlı öğrencilerin durumu da karışık. Zira sınıfta görecekleri ders sayısının belli bir krediye ulaşması gerek vizelerinin geçerli olması için. Bunun nasıl hesaplanacağı da henüz belirsiz.
GİDENLER GERİ GELEMEYECEK
Bu sene salgınla birlikte üniversiteler apar topar kapanmış, bütün dersler de Zoom üzerinden yapılmaya başlanmıştı. Ülkesine dönebilen öğrenciler son uçaklara atlayıp ABD’den ayrıldı, sonbaharda işler düzelince geri dönebilme umuduyla. Ama sayıları az olmayan bir grup öğrenci de -bir daha dönememe endişesiyle- ABD’de kaldı, yaz tatili için bile ülkelerine gitmedi. Şimdi bu öğrencilerin kayıtlı olduğu üniversiteler yeni ders yılında online eğitimi sürdürecekse bir an önce ülkeyi terk etmeleri isteniyor.
Üniversitelerde yeni ders yılıyla ilgili ciddi bir belirsizlik hakimdi, yeni karar işleri iyice karmaşıklaştıracak gibi gözüküyor. Harvard önümüzdeki sene bütün derslerin online yapılacağını açıklayan ilk üniversitelerden biri oldu; yeni kararla birlikte Harvard’a kayıtlı ve F-1 veya benzeri öğrenci vizesine sahip yabancı öğrenciler ABD’de yer alamayacak, Cambridge’deki kampüse gelemeyecekler.
Dört yıllık eğitim masrafı yüzbinlerce doları bulan bir üniversiteye kayıt olup online derse girmek başlı başına bir saçmalık. Ama ABD dışından canlı yapılan bu online sınıflara katılmak iyice zor. Kış saatiyle birlikte Harvard’la Türkiye arasındaki fark sekiz saate çıkacak. Stanford, UCLA, Cal Berkeley gibi pek çok üniversitenin bulunduğu California’yla Türkiye arasındaki fark ise 11 saat kış döneminde. Uzakdoğu’daki pek çok ülkeyle ABD arasındaki fark daha da fazla. Bu online sınıflar kime uygun saatte yapılacak? Bu en basit soru.
OKULLARA EKONOMİK DARBE
İşin bir de maddi boyutu var. Yabancı öğrenciler ABD bütçesine 42 milyar dolarlık gelir sağlıyor. F-1 vizesiyle eğitim için gelen öğrencilere burs imkanı çok kısıtlı, pek çoğu abartılı eğitim ücretini ödemek zorunda kalıyorlar. Yabancı öğrenciler Amerikalı öğrencilere sağlanan devlet yardımlardan da muaf. Eğitim ücretini kredi alarak ödemek isteyen yabancı öğrencilere bankaların uyguladığı faiz oranları da Amerikalı öğrencilere önerilenden daha yüksek.
Çoğu zaman yurtdışından ABD’ye okumak için gelen öğrenciler kendi ülkelerinde varlıklı ailelere mensup oluyor. Üniversiteler bu öğrencilerin verdiği tatlı parayı çok seviyor.
Eğitim ABD’de ciddi bir sektöre dönüşmüş durumda her bakımdan. Üniversitelerin olduğu küçük şehirlerde bile kampüslerin ciddi bir ekonomisi var. Zengin öğrencilere uygun otel benzeri rezidanslar yapılıyor yurdu beğenmeyenler için. Üniversite şehirlerinin kendi lokantaları, barları, gece kulüpleri, çarşıları var. Bu sene bu küçük kasabalar ve şehirler zaten terk edilmişti, okullar açılmadığı sürece yerel ekonomi iyice çökecek. Pek çok iş yeri kapanacak, açılmayan okullar yüzünden birçok kişi işsiz kalacak. Söylememe gerek yok herhalde: Yurtdışından gelen zengin öğrenciler okulun etrafındaki bayilerden pahalı arabalar alıyor, lüks daireler tutup havalı mobilyalarla içini döşüyor.
PROFESÖRLER DERSLERE GİRMEYECEK
Aslında sırf bu işleyen ekonomik çarktan dolayı üniversiteler de -tıpkı diğer sektörler gibi- bir an önce açılmak istiyor. Ama önlerinde başka sektörlerin aksine ciddi bir engel var: Profesörler sınıflara dönmek istemiyor. Ömür boyu iş garantisi anlamına gelen “tenure” sahibi olan pek çok profesörün talepleri karşısında okulların pek söz hakkı yok; bu kıdemli hocalar çok ciddi bir skandal olmadıktan sonra görevlerinden alınamıyorlar sözleşmeleri gereği. Dolayısıyla pek çoğu risk grubunda olan profesörler derslere girmeyeceklerini söyleyince okullar ekonomik kaygılarla onları zorla kampüse götüremez. Kimi Nobel ödüllü, kimi Pulitzer’li, televizyona çıkan, adları sık sık kamuoyunda duyulan, Başkanlara danışmanlık yapan, okullar için birer çekim gücü olan marka isimlerle dolu meşhur üniversitelerin kadroları. Hiçbiri bu isimleri kaybetmeyi göze alamaz. Sonuçta futboldaki transfer borsası gibi ünlü profesörlerin de kendine özgü bir piyasası var, okulun değerini de bu profesörler belirliyor.
Ve bu çark sadece Amerikalı öğrencilerin ödeyeceği ücretle dönmüyor.
*
Düzeltme: Yazının bir önceki halinde ABD’deki yabancı öğrenci miktarı 300 bin civarında olarak geçmiştir. Doğru bir milyon olacak. Her sene 300 bin civarında öğrenciye F-1 öğrenci vizesi veriliyor.