Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Washington, D.C.

        Geçen sene protestocuların kapanmaya zorladığı Amerikan şehirlerine gittim, pandeminin hayatı durdurduğu sokaklarda dolaştım, ayaklanma ihtimali yüzünden sabaha kadar mağaza vitrinlerini tahta plakalarla kaplamak için mesai yapan marangozları gördüm. Ama hiçbiri bugün burası gibi değildi. Amerika’nın en coşkulu günü olması gereken yeni bir başkanın göreve başlayacağı 20 Ocak için hazırlanan başkent daha çok bir savaş şehrini andırıyor şimdi.

        Başkentte yaşayanların şehrin merkezine Irak’taki Amerikan bölgesinden esinlenerek “Capitol Green Zone” demesi abartılı değil, zira etrafta Irak ve Afganistan’dakinden daha fazla üniformalı asker var. Yaklaşık 25 bin Ulusal Muhafız her yerde. Ama bunlar yarı profesyonel askerler. Yetmiyormuş gibi iki bin kadar da profesyonel asker çağırıldı, içlerinden en az 750’sinin savaş eğitimi aldığı belirtiliyor. Donald Trump yazın Amerikan şehirlerine orduyu yollamayı önermişti, protestoları bastırmak için. Şimdi ordu halkı Trump ve yandaşlarından korumak için şehre indi. Ama bir yandan da sistemi halktan koruyorlar.

        OLAĞAN DIŞI TEDBİRLER

        Üçüncü dünyada bile seçim sonrasında böyle tedbirler var mı acaba?

        Normal şartlarda Başkan’ın görev yeminini etmesini izlemek için yüzbinlerin geleceği National Mall denilen bölgede şimdi içeri giremeyenleri temsilen 200 bin bayrak asılı.

        Başkent metrosunda belli duraklar kapalı, barikatlarla örülü sokaklarda yaşayanlar kimlik göstererek evlerine gidebiliyor. Barikat ve tel örgü dediysem, iki buçuk metrelik bir kısmı elektrikli tel örgülerden oluşan barikatlar ve beton engeller, yolları kesen askeri araçlardan bahsediyorum.

        Şehre dışarıdan kimse gelmesin diye Airbnb rezervasyonları iptal etti. İki hafta önce kaldığım otelde sadece Trump destekçileri vardı, şimdi bolca gazeteci ve üniformalı görüyorum. Hiç savaş muhabirliği yapmadım, ama savaş muhabirliği yapanların anlattığı otellerde ortam aynen böyle olsa gerek.

        Joe Biden’ın yemin töreninin olağandışı olacağı zaten başından beliydi. 78 yaşındaki yeni Amerikan Başkanı görevi devralacağı Trump’a kıyasla pandemiyi ne kadar ciddiye aldığını göstermek için adaylığından beri aşırı tedbirli davranıyor. Bilindik anlamda miting yapmadı, arabalara konuştu. Seçmenin elini sıkmadı, Zoom buluşmaları düzenledi. Birkaç ay boyunca evinin bodrum katından dahi çıkmadı. Dün bile hala yaşadığı Delaware eyaletinin Wilmington şehrinden başkente gelmemişti.

        “Sosyal mesafeye” uygun yemin töreninin bir savaş alanına dönüşmüş olacağını o bile tahmin edemezdi herhalde. Geleneksel olarak Amerikan Başkanları görevi Kongre’nin Washington Anıtı’na bakan tarafındaki balkonda devralır, yemini buz gibi açık havada eder. Biden bugünlerde özellikle törenin dışarıda yapılacağını vurgulamak zorunda kaldı; güvenlik yüzünden töreni iç mekana almak isteyenler oldu.

        6 Ocak’taki Kongre baskınının ilk anlık görünen etkileri bugün Washington, D.C.’deki abartılı tedbirler. Bir yandan da bundan sonra da hayatın eskisine dönmeyeceğinin işareti gibi. Amerika “iç terör” nedir bilmezdi, şimdi bu yeni kavramla yaşamayı öğreniyor.

        YENİ NORMAL DAHA AZ ÖZGÜRLÜK

        İsrail ya da Türkiye gibi iç terörün hayatın bir parçası olduğu ülkelerde yaşayanların da çok iyi bildiği gibi tehditlere karşı mücadele hep bireysel özgürlüklerden feragat etmekten geçiyor. En bilinen sloganı özgülük olan Amerika da adeta insanlarına yavaş yavaş bu kavramın kolay vazgeçilebilir olduğunu öğretiyor gibi. COVID-19 yüzünden tarih boyunca görülmemiş bir tedbir seferberliği başladı, hatta görünmeyen tehdide karşı yeterli bulunmadığı için yasaklar artırılsın isteniyor. Joe Biden’ın ilk işi tedbirleri genişletmeye çalışmak olacak; dün Trump’ın giderayak izin verdiği İngiltere ve AB uçuşlarını yeniden yasaklaması bekleniyor örneğin. Amerikalı 11 Eylül’den sonraki en büyük yasak dalgasıyla yaşamayı öğreniyor. Üstelik bu sefer elde hem pandemi hem darbe girişimi, iki kullanışlı bahane var.

        Herkes aşı olsa da mesafe ve maske kalıcı olacağa benziyor virüsün mirası olarak. Benzer şekilde 6 Ocak travması da siyasete yön verecek, başkent daha ulaşılmaz, siyasetçiler daha erişilmez olacak gibi. Sistem kendini korumak ve içine kapanmak için her türlü fırsatı değerlendirecek elbette. Bu yeni düzende siyasilerden halkın hesap sorabilme hakkı da giderek kısıtlanabilir mi? Kongre baskınından kurtulan siyasilere adeta savaş gazisi muamelesi yapılıyor şimdiden. Hangi gaziden hesap sorulabilir? Başkentteki bu savaş manzarası iyi bir geleceğin habercisi değil.

        6 Ocak'a darbe demek zor

        6 Ocak'a darbe demek zor
        0:00 / 0:00

        Önceki gün New Yorker dergisi bir video yayınladı. Göstericilerin arasına karışan derginin yazarı onlarla birlikte Kongre baskınına katılıyor, Senato’nun ele geçirilişine tanıklık ediyor, yaşadıklarını da telefonun kamerasıyla belgeliyor. 10-12 dakikalık video ürkütücü, ama bir o kadar da komik.

        Kongre binasını basıp ne yapacağını bilmeyen bir dolu yarım akıllı var video'da. Beyinleri yıkanmış, neyin ne olduğunu bilmeyen, bir yandan da birbirlerini “Aman bir şeye zarar vermeyelim, buraya o yüzden gelmedik,” diye uyaran tuhaf tipler. Neden geldiler peki, bir yanıtı yok. İçlerinden biri “Bari gelmişken yeni hükümet kuralım,” diye espri yapıyor: Gerçek darbe olsa espride kalmazdı herhalde.

        Güya oy sayımını tersine çevirecekler, Trump’ı yeniden başkan seçeceklerdi. Onun yerine bol bol selfie ve video çektiler, bu kayıtları sosyal medyadan paylaştılar. Kafaları çok çalışmadığı için bu video’ların iddianamelerde aleyhlerinde kullanılacağını da o an ayırt edemiyorlar. Zaten o kadar şuursuzlar ki, bir ara bu şaibe iddiasını Senato’ya taşıyan Ted Cruz için bile “Bizi satacakmış meğer,” diyerek kendilerince bir komployu ortaya çıkarıyorlar. Sonradan biri düzeltiyor, “Hayır o hala bizden,” diye. Birisi Senato başkanının koltuğuna oturuyor, ötekisi “Oradan kalk, Mike Pence’in koltuğu,” diye onu yarıyor. “Q Şaman” denen beyinsiz sonradan aynı yere yerleşiyor, Pence’i hedef alıyor.

        Tek bir çaresiz güvenlik görevlisi oyuna fırsat tanıyan bir ana okulu öğretmeni gibi bu yaramaz çocukları “Hadi artık tamam toplanın,” diye uyarıyor. Tıpış tıpış gidiyorlar.

        Böyle ipe sapa gelmez, ne peşinde oldukları belirsiz, arabaların peşinden sebepsizce koşan sokak köpekleri gibi.

        Doğrusu bu video'yu izleyince 6 Ocak’ı ciddiye almakla küçümseyip dalga geçmek arasında bir yerde kaldım. Ne o gün yaşanana darbe demek mümkün, ne de bu tipleri ciddiye almak bu görüntülere göre. Açıkçası, Capitol binasının dışında ortam daha ürkütücüydü.

        Medya, siyasetçiler de bu video'nun gülünesi olduğunu biliyor. Ama sistem korkmayı emrettiği için ibret belgesi olarak yayınlanıyor medyada. Korku yaratılsın, tehdit hissettirilsin diye.

        Sistem üzerinden iki hafta geçtikten sonra nasıl bir refleksle kendini korumaya başladığını başkenti Yeşil Bölge’ye çevirerek gösteriyor. Amaç olmayan bir tehdide karşı önlem değil—herhangi bir istihbarat alınmamış saldırı olasılığına karşı zaten. Olası göstericilere mesaj ya da Donald Trump’ı tarihten silme girişimi de değil sadece... Hedef belli: Gelecekte bu düzene meydan okumaya kalkan, aklından dahi geçen, bu sistemin yerleşik ayarlarıyla oynamaya kalkanın nasıl ezileceğini gösteriyor. Bugünkü Trump’tan kurtulmak artık önemli değil, gelecekteki olası yeni Trump’ların çıkmasını engellemek. Hiçbir birey tek başına sistemden daha kuvvetli değildir, mutlaka kullanım süresi dolduktan sonra başı ezilir.

        Diğer Yazılar