Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bu noktaya varacağı belliydi işin. Pennsylvania’nın gelin adayı Ariana Rockefeller basketbolcu Enes Kanter’i memnun etmek için maklube yaptı. FETÖ’nün resmi yemeği böylece ilk kez bir Rockefeller’ın sofrasında yer aldı. Ama örgütün bir numaralı propaganda aracı olarak faaliyet gösteren Kanter’in asıl başarısı bu değil. Cumhuriyetçiler’le Demokratlar’ın yan yana dahi gelmediği ABD’de iki kutbu adeta birleşti, 54 senatörün imzasıyla Başkan Biden’a yollanan mektupta adıyla bahsedilen tek isim oldu.

        Senatörler Biden’dan Türk hükümetine insan hakları konusunda baskı yapmasını talep ediyor. Türkiye’nin Gazetecileri Koruma Komitesi sıralamasında Çin’den sonra en fazla medya çalışanını tutuklayan ülke olduğunu Freedom House raporunda “özgür değil” notu aldığını, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın da geniş antiterör yasasını eleştirdiği vurgulanıyor. Senato’nun daha önce Ankara’yı eleştirdiği konular, mesela Suriye’de İŞİD’le mücadele edilen Kürtler’le Türkiye’nin savaşması, Rus hava savunma sistemlerinin satın alınması, Azerbaycan’a verilen destek de yer alıyor.

        “Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca 2016’daki başarısız darbeden sorumlu tuttuğu Türk vatandaşlarının iadesi için Amerikalılara baskı yaptı,” ifadesi de geçiyor. Kimin kastedildiği belli, ama yer almıyor. Cümlenin devamındaysa Enes Kanter özel olarak vurgulanıyor, NBA oyuncusu ve “insan hakları savunucusu” olarak.

        KİMLERİN İMZASI VAR

        Mektubu hazırlayanlardan biri Oregon senatörü Ron Wyden. Eğer onunla sınırlı kalsaydı görmezden gelinebilirdi. ZiraKanter’in oynadığı takım Wyden’in eyaletinde; ikili daha önce de görüşmüşlerdi. Zaten bir senatörün kendi bölgesinden bir vatandaşla, hele hele kamuoyunca tanınan bir figürle görüşmesinde şaşılacak bir durum yok. (Wyden’ın ekibi görüşme talebime yanıt vermedi.)

        Ancak Wyden bu mektubu tek başına hazırlamadı, öncülük edenlerden biri de Florida senatörü Marco Rubio. 2016 seçimlerinden önce Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olmak için yarışmış, ancak Trump’a kaybetmişti. 2024’te aday olmak için vitrine çıkacağına hiç kimsenin şüphesi yok; üstelik bu sefer geçmişin hatalarından ders alıp, Trump’ın etkisindeki partide bütün ezberleri yerle bir eden, yenilikçi bir aday olarak yarışacak. Amerikan tarihinin Latin Amerika kökenli ilk başkanı olma ihtimali var. (Rubio programından dolayı bu hafta müsait olmadığını belirtti söyleşi talebime.)

        Yine de mektuptaki en kuvvetli imza onun değil. Üçüncü sırada New York Senatörü Chuck Schumer’in imzası var. Demokratlar’ın çoğunluğu sağlamasıyla Senato’nun lideri konumuna yükselen – ve bu koltuğu en az iki sene tutması garanti – Schumer tek başına Meclis’te hangi konunun tartışılacağına, hangi kanunun oylamaya sunulacağına, neyin gündeme geleceğine karar verecek güçte. Örneğin, S-400 yaptırımları birkaç yıldır Senato’da bekletiliyordu çünkü Trump’ın ricası yüzünden eski çoğunluk lideri Mitch McConnell konuyu gündeme almıyordu. Ancak son aylarda Trump’ın ricasına rağmen, başka senatörlerden baskı gelince daha fazla direnemedi, yaptırımlar geçti. Olası bir krizde şimdi Schumer böyle kritik bir rolü oynayacak.

        Öne çıkan isimlerden bir diğeri 2024’te yine başkan adayı olmak için şansını denemesi muhtemel Cory Booker. Eğer başkan olmazsa illaki bir Demokrat Parti kabinede görev alacak. Benzer şekilde yine başkan adaylığı için yarışan, adı Biden’ın olası başkan yardımcısı olarak da geçen, ileride de kabinede görev alabilecek Amy Klobuchar da imzasını verdi. Obama’ya karşı yarışıp kaybeden Mitt Romney, Hillary Clinton’ın başkan yardımcısı adayı Tim Kaine, geleceğin başkan adayları arasında gösterilen Sheldon Whitehouse, Biden’ın başkan yardımcılığı ya da savunma bakanlığı için düşündüğü Tammy Duckworth, Amerikan solunun en etkili ismi Elizabeth Warren da imzacılar arasında öne çıkıyor.

        BİLİNÇALTI ŞEKİLLENİYOR

        Bu isimlerin bazılarıyla yakın zamanda, bazılarıyla da uzun vadede birebir muhatap olmak zorunda kalacak Türkiye. Şimdiden Amerikan siyasetinin bilinçaltının FETÖ tarafından şekillendirildiği, Türkiye’ye karşı tavrın giderek Washington’da iki partinin ortak noktası olmaya başladığı aşikar. Kanter bunu tek başına yapmıyor, örgütün yüzü olarak yıllar içinde öğrenilmiş propaganda metotlarını başarıyla uyguluyor.

        Gerekirse reklam içi soyunuyor, dört koldan pazarlanıyor. Her yerde de örgüt propagandası yapıyor. Bunu da “insan hakları mücadelesi” olarak yutturmayı başardı. Osman Kavala ya da Selahattin Demirtaş varken, bu kadar önemli ismin mektubunda sadece onun adının özellikle geçmesi rastgele seçilmiş olmasından değil. Birkaç yıldır uykuda olan FETÖ propagandasının uyanıp yeniden karşılık bulmasından dolayı.

        Bu mektubun tam da Erdoğan yönetimiyle Biden ekibinin ara yolu bulma yönünde attıkları adımlara denk gelmesi de kasti. Ankara bozulan ilişkileri onarmaya hazır olduğunu gösteriyor. Önceki gün Hulusi Akar’ın S-400’lerle ilgili açıklamaları bir işaretti. Biden’ın danışmanı Jake Sullivan ve İbrahim Kalın uzun bir görüşme yaptı, bugünler de iki ülkenin dışişleri bakanlarının konuşması bekleniyor.

        Bütün bu adımlar ancak demokrasi ve insan hakları konusunda içeride adımlar atılır, dış politika içerideki oy hesabına kurban edilmezse anlam kazanır. Hükümetin (veya ortağının) bu konudaki isteksizliğini bilenler de ilişkilerin bozulması için yurtdışında fırsat kolluyor. Başta FETÖ, ama eski tanıdıklar da kafalarını çıkarmaya başladı. “Amerika’yla yeni sayfa fantezi gibi,” önceki gün Cengiz Çandar’ın İngilizce yazısının başlığı. Daha önce de Capitol baskınını bile Türk-Amerikan ilişkilerine bağlamış.

        Diğer Yazılar