New York diktatörü
New York geçen sene bir ara pandeminin merkezi, dünyada en çok vaka ve ölümün olduğu şehirdi. Bunar rağmen eyalet valisi Andrew Cuomo’nun yıldızı parladı. Türkiye’de bile haber bültenlerine konu olan Cuomo bir anda düzenlediği basın toplantıları, aldığı sert tedbirler, zaruri hizmetler dışında her türlü iş yerini kapatmasıyla virüsle mücadelenin önderi oldu. Yazın vaka ve ölü sayıları düşmeye başlayınca da başarısı tescil edildi, hatta bir ara pek çok kişi aklından ‘Keşke başkan adayı olsa,’ diye geçirdi.
Cuomo yıllardır böyle bir fırsat arıyordu, virüs sayesinde krizini fırsata çevirdi. Basın toplantıları yetmedi, CNN sunucusu kardeşi Chris Cuomo’nun akşam saatlerindeki programı da medya şovunun bir parçası oldu. CNN uzun süre çıkar çatışması yüzünden kardeş Cuomo’nun vali ağabeyini programına almasını yasaklıyordu, ama olağanüstü şartlarda eski ezberler yerle bir oldu. Çünkü medyanın pompalamasına göre Cuomo artık dünya çapında bir kahraman, Beyaz Saray’da virüsü küçümseyen Trump’la kıyaslandığında tıbbı dinleyen ve sorumlu kararlar alan gerçek bir liderdi. Ekim ayında ne kadar başarılı olduğunu anlatan otobiyografik bir kitap bile yazdı. Cuomo’ların babası da New York’un eski valisiydi, ama oğlu popülerlikte onu bile geçiyordu.
Ve şimdi üzerinden bir sene bile geçmeden Andrew Cuomo hakkında soruşturma açılması, gerekirse azledilmesi, en azından ilk aşamada yetkilerinin kısıtlanması tartışılıyor. Sadece rakip parti değil, Demokratlar’dan bile Cuomo’ya cephe açanlar var. Aslında onun hikayesi güçten gözü dönmüş siyasetçiler için ibretlik bir hikaye.
TRUMP GİTTİ BAHANE BİTTİ
Cuomo’nun yıldızı resmen 20 Ocak’ta sönmeye başladı. Beyaz Saray’ın ev sahibinin değişmesiyle pek çok Demokrat siyasetçi gibi onun da zor durumda kalınca suçlayabileceği bir numaralı düşman ortadan kalktı. Salgın başladığından beri yerel yönetimler başarısızlığın faturasını merkezi hükümete kesiyor, hükümetin eyaletlere yardım yapmadığından yakınıyorlardı. Önce “Yeterli test yollanmadı,” dendi, ardından “Yeteri kadar aşımız yok.” Medya da Trump karşıtı olduğu için valilerin safını tuttu.
Ancak 20 Ocak’ta Joe Biden’ın göreve gelmesi başta Cuomo olmak üzere Trump’ın arkasına sığınan yerel yönetimleri ortada bıraktı. Hala itiraf etmiyorlar ama Trump virüsle mücadele konusunda sanıldığı kadar beceriksiz değilmiş.
Özellikle New York’ta aşı dağıtımı konusunda yaşanan beceriksizliğin sorumlusu valiydi. Cuomo ilk günlerde aşı olmaya öncelikli grupları kısıtladı, sağlık çalışanlarıyla sınırladı. Ancak sağlık çalışanları arasında aşı olmayı reddedenler çıkınca yüzlerce doz aşı elde kaldı, valinin kısıtlamaları yüzünden bu aşılar başka gönüllülere yapılmayıp çöpe gitti. Birkaç gün içinde deneme-yanılma yöntemiyle kimin aşı olmaya hak kazanıp kazanmadığı da değiştirildi. Kaos hala bitmiş değil.
Pandemi başlangıcında olağanüstü hali öne sürerek yetkilerini arttıran Cuomo’nun kararlarını kimse sorgulayamadı, çünkü eyaleti tek adam diktatörlüğü gibi yönetmeye başlamıştı. Eyalet meclisleri çabuk karar alınsın, krizle mücadele bürokrasiye takılmasın diye bu yetkileri ona verdi. Meğer ilk günden beri arzuladığı buymuş.
Hiç kimseye hesap vermeden aldığı kararlardan biri huzurevlerindeki ölü sayılarını açıklamayı geciktirmek, hatta eksik saymak. New York Eyalet Başsavcısı’nın geçen ay açıkladığı rapora göre huzurevlerinde ölenlerin yarısı sayılmadı; özellikle de huzurevlerinden hastanelere kaldırılanlar dışarıda bırakıldı. Raporun ortaya çıkmasından sonra valinin etrafındaki başka yöneticileri de genel olarak ölü sayıların azaltılarak açıklandığını itiraf ettiler. Dahası, eyaletin kendi yöneticileri rakamları görmek istediğinde de Cuomo verileri açıklamayı geciktirdi. Bugün yapılan tahminlere göre vali daha şeffaf davransaydı 46 bin kişinin ölümü engellenebilirdi. İşte bugün, bu yanlış karar siyasi hayatını tehlikeye atacak bir skandala dönüştü.
COVID-19’UN İLK SKANDALI
Geçen Ağustos ayında, Cuomo medyada bir kahraman gibi pazarlanırken Trump durmadan Demokrat valileri ve huzurevlerindeki ölümleri twitter’dan hedef alıyordu. Adalet Bakanlığı’nın konuyu incelemesi, New York eyaletine soruşturma açması söz konusuydu. Cuomo bu yüzden de, bir eyalet yetkilisinin tabiriyle, verileri dondurdu.
Ayrıntılar aşağı yukarı böyle. Olay büyük ya da küçük, ama bu işin Cuomo’nun olası başkanlık hayallerine darbe vurduğu gerçek. Önümüzdeki günlerde de daha büyütülecek. Daha önemli olan, Cuomo’nun yalanının aslında COVID-19 salgının ilk büyük siyasi skandalı olması. Üstelik gözümüzün önünde yaşandı. Sosyal medya, alternatif haber mecraları olmasına rağmen de şu ana kadar ortaya çıkmadı. Oysa Trump bas bas bağırıyordu, ama Amerikan medyası ön yargıları yüzünden onu dinlemedi ya da bile bile bir Demokrat valinin üzerine gitmedi.
Cuomo kadar güvenilen bir siyasetçinin bile gözümüzün içine baka baka yalan söylediğinin ortaya çıkması da endişe verici. O bile bunu yaptıysa başka ülkelerdeki yozlaşmış siyasetçiler kim bilir neleri gizlemiştir, diye düşünmeden edemiyor insan. Doğal felaketler, savaşlar, ya da içinden geçtiğimize benzer olağanüstü durumlar mutlaka içinde skandal barındırır, çoğu zaman kamuoyundan gizlenir, bazen ortaya çıkması onlarca yılı bulur. Sessiz kalanlar yıllar sonra belgesellerde günah çıkartır. Bu daha başlangıç.