LeBron ne demek istedi
Dünyanın yaşayan en iyi basketbolcusu LeBron James—bu cümleye devam etmeden önce gelmesi muhtemel itirazları göğüslemeliyim. İstatistikler, bu yaşta bu performans bir yana, LeBron’u zirveye oturtan sadece top peşinde koşmaması. Michael Jordan zamanında “Sağcılar da ayakkabı satıyor,” demiş ve ülkesinin en kritik dönemeçlerinde sessiz kalmayı seçmişti. LeBron James ise kendisine “Kes sesini ve top sür!” diyenlere karşı ısrarla sesini yükseltti. Sporcuların seslerini kesmemelerinin önemi üzerine belgesel bile çekti. Önceki gün yine sesini yükseltti ama bu sefer yazdığını silmek zorunda kaldı.
Sosyal medya linci sadece Türkiye’ye özgü değil, LeBron’a da attığı tweet’i sildiren önceki gün özellikle Amerikan sağının onu hedefine koymasıydı. Ohio’lu LeBron doğduğu eyalette polisin 16 yaşındaki bir genç kızı öldürmesine isyan etti, polisin fotoğrafını paylaşarak “Sıradaki sensin,” dedi. Aslında verdiği mesaj açıktı: Ohio’daki olay Minneapolis’te George Floyd’u öldüren polis memuru Derek Chauvin’in cinayetten mahkum olmasının hemen ardından gerçekleşti. LeBron da “Sıradaki sensin,” diyerek Ohio’daki memurun da yargılanıp mahkum olacağını ima ediyordu. Bunu anlamamak için Amerikan sağcısı olmak gerekiyor herhalde.
İKİ CİNAYETİN FARKI
Derek Chauvin mahkumiyetinin ABD’nin polis kültüründe bir dönüm noktası olacağına dair yaygın bir beklenti, bir umut var. Ama bir yandan da hala çoğunlukla azınlıkları öldürmeye devam ediyor polis. Dava sürerken Minneapolis’in 16 km. ötesinde Brooklyn Center’da 20 yaşındaki Daunte Wright öldürüldü. Dikiz aynasına çam ağacı şeklinde oto parfümü taktığı için durdurulmuş, ardından şartlı tahliye için karakola uğramadığı ortaya çıkmış.
Bu bir cinayet nedeni değil elbette. Ama ABD’de herhangi bir siyah polisin rutin denetimi sırasında hayatının tehlikede olduğunu biliyor, bu yüzden polisten kaçıyor. Dikiz aynasında oto parfümü asan beyazlar zaten durdurulmuyor, ya da en fazla “Bir daha yapma,” diye uyarılarak yollanıyor. Ama herhangi bir siyah durdurulduğunda iş illaki tırmandırılıyor, sicil yoklamaları, tutuklamalar, ya da Wright olayında olduğu gibi cinayete kadar varıyor. Polis öldürmekten çekinmiyor, çünkü hesap vermeyeceğini biliyor. Wright’a öldürürken elektrikli silahı yerine tabancısına sarılan ve ateş açan polis memuru da yargılanacak; bakalım Chauvin sonrası alacağı ceza ne olacak. Ohio’daki olay biraz daha karmaşık. Ma’Khia Bryant belli ki sorunlu bir genç kız, koruyucu aileye verilmiş ve evde olay çıkarmış. Evin önünde bir başkasına bıçakla saldırıyor, doğal olarak da olaya müdahale etsin diye polis çağrılıyor. Bryant hatalı, suçlu, tehlikeli olabilir ama elinde bıçak bile olsa polisin öldürmeye yönelik ateş açması kabul edilebilir değil. Bunun mutlaka başka bir yöntemi olmalı. Dahası, uyarılardan sonra bıçağı bıraktığı buna rağmen ateş açıldığı gözüküyor kamera kayıtlarından. Bu yüzden de polisin, LeBron’un dediği gibi, hesap vermesi gerekiyor.
Ancak bugünlerde Amerikan sağı – ki ülkenin yarısı – Chauvin mahkumiyetinin tekil bir hadise olmasından yana. Protestolarla aylarca sarsılan ülkenin istediğini aldığını, bundan sonra susmaları gerektiğini söylüyorlar. Fox News gibi kanallardaki hava bu.
Oysa George Floyd olayı hiçbir zaman sadece Floyd’la ilgili değildi. İnsanların sokağa çıkmalarının, Minneapolis’te Floyd’un öldürüldüğü meydanı bir seneye yakın işgal etmelerinin nedeni polisin benzer cinayetleri işlemesinin önlenmesi, polis kültürünün değişmesi, Floyd’un ölümünün reforma yol açma beklentisiydi. LeBron James’in aldığı tepkilerden dolayı tweet’ini silmesi beklenen reformun şimdilik çok uzak olduğunu gösteriyor.
SOKAK YORULDU MU
George Floyd olayından çıkarılması gereken en önemli ders sokağın gücünün hafife alınmaması olmalı. 17 yaşındaki bir genç kız Floyd’un öldürülme anını çekip sosyal medyada paylaşmasa hiçbirimizin bu olaydan haberi olmayacaktı. Minneapolis Emniyeti dosyayı çoktan kapatmış, “kalp krizi” gibi bir yalanla Floyd’un ölümünü geçiştirmişti. Ama tek başına kamera kaydı da adalet arayışının garantisi değil Amerika’da. 1992’de Rodney King’i döven polisler de kameraya yakalanmış, ama davada aklanmıştı.
Floyd olayında polis memurunun mahkumiyeti protestocuların yarattığı kamuoyu baskısı sayesinde oldu. Sokağa çıkıp isyan ederek adalet çağrıları yapıldı. Beyaz Amerika’nın canı sadece mala zarar geldiğinde yandığından da yağmalamalar, binaların yanması mesajın yerine ulaşmasının aracıydı. Nitekim gözümle gördüm, Minneapolis’te yanan binaların olduğu cadde şimdiden yeniden imara açılmış, inşaat başlamış.
LeBron James gibi kamuoyunun önündeki insanların protestoya katılması, isyana destek vermesi de kamuoyu baskısının gücünü artırdı. Zaten Floyd konusunda söz söylemeyen ünlü kalmadı. Ve sonuç alındı. Ama köklü değişim mücadelenin sürmesi gerektiğini şart koşuyor. Peki ya artık kimsenin söz söyleyecek hali bile kalmadıysa, herkes sistem karşısında yorgun düştüyse? LeBron’a o tweet’i sildiren bu çaresizlik sanki.