Maskesiz ilk gün
ABD Başkanı Joe Biden dün yeni maske yönetmeliğini açıklarken spor salonundaydım. Televizyon ekranlarındaki başkan artık aşı olanların iç ya da dış mekanda maske takmalarına gerek olmadığını müjdeledi. Ama New York’ta hiç kimse bu mesajı maskelerini çıkararak kutlamadı. Hatta kısa süre sonra spor salonunun app’inden kullanıcılara uyarı mesajı geldi: “Salonlarımızda hala maske zorunluluğu var, yeni bir bilgi edindiğimizde paylaşacağız.” Aslında Salgın Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) tavsiyeleri doğrultusunda Biden’ın açıkladığı maske müjdesine herkes hazırlıksız yakalandı. Ben bile daha uzun süre maskeyle dolaşmak zorunda kalacağımızı düşünüyordum.
ABD’de federal hükümet maske zorunluluğunu ancak kendi kontrolündeki sınırlı sayıdaki yerde uygulayabiliyor. Trenler, havalimanları, devlet daireleri gibi. Maske yönetmeliğinin esneyip katılaştırılması eyalet valilerinde. Tamamen açılmaya hazırlanan New York ve California gibi eyaletlerin maskesizliğe geçişi zaman alacak; aylar önce maskeyi atan Florida ve Teksas ise kazandı.
Tepkiler yüzünden bu açıklamayı yapmaya mecbur kaldılar.
Aslında maskenin kalkması aşırı tedbirli CDC için zoraki, isteksiz bir müjde. Yönetmenliği bir süre daha sıkı tutmaya, hayatın tam olarak eskisine dönmesini geciktirmeye meyillilerdi. Ancak son haftalarda o kadar çok tepki topladılar ki geri adım atmak zorunda kaldılar. Tabii yine de dünkü açıklama maskesiz hayata tam olarak geçildiği anlamına da gelmiyor.
Bir kere hastanelerde, toplu taşımada, şehirler arası seyahatlerde hala maske zorunluluğu devam ediyor. Spor salonu ya da Über özel şirket olduğu için karar kendi ellerinde. Sonsuza kadar maske zorunluluğu getirebilme hakları var, CDC’nin ya da Biden’ın kararı özel sektörü bağlamıyor. Ama toplumun beklentisine uzun süre direneceklerini zannetmiyorum. Belki yarın olmasa da kısa sürede alışveriş merkezleri, sinemalar gibi yerlerde maske zorunluluğu zamanla kalkacak. Zaten yaz geliyor, hava sıcakken maske takmak ayrı bir işkenceye dönüşüyor.
Tabii maskesiz gezme ayrıcalığı tek bir kesime ait: Aşılanan insanlara.
Belki geçenlerde havuz başında tek başına maskeyle gördüğüm yarım akıllı şimdi bu tiyatrodan vazgeçer.
Ülkede şimdi aşı bolluğu var…
Ocak ayında daha aşılar yeni yapılmaya başladığında ABD’de yaşayan pek çok insanda ciddi bir panik vardı. Pandemide çok kötü bir sınav veren, bir ara maske, hatta PCR testi yapacak pamuklu çubuk bile bulunmayan ABD’de aşıların da hemen biteceğini, çoğumuzun aşısız kalacağını düşünüyorduk. Hatta ABD’nin çöktüğü, eski gücüne sahip olmadığı yorumları bile yapılıyordu. Aşı randevusu almak imkansız gibiydi; benim gibi erken olanlar da çok kısa bir süre için kendilerinin ayrıcalıklı olduğu yanılsamasına kapıldılar.
Şimdi durum farklı. Aşı olmak isteyen herkes oldu, hatta 150 milyondan daha fazla insanın en az bir doz Pfizer/BioNTech ya da Moderna aşısı olduğu hesaplanıyor. Ancak istekli ve hevesli insanlardan sonra aşılama birden yavaşladı. Stadyumlara kurulan aşı merkezleri kapanmaya başladı, ayak trafiği ve talep azaldı. Hatta bir doz aşı olanlar ikinci doza gitmemeye başladı.
Bu sefer dolaplarda bol bol aşı var, ama aşı olmak isteyen yok.
New York belediyesi şehre gelecek turistlere aşı yaptırmayı bile düşünüyor. Milyonlarca doz aşıya sahip ABD’nin en azından misafirlerine küçük bir jesti olacakmış. Ayrıcalıklı Türkler zaten uçaklara atlayıp aşı turizmini başlattılar. Şimdi New York’ta randevusuz, ayaküstü, hatta metro duraklarında bile J&J aşısı olmak mümkün—tek doz aşıyı uygulaması da kolay, saklaması da. Yeter ki aşı olunsun diye bir haftalık bedava metro kartı, barlarda içki ya da Krispy Kreme’de her gün bir tane ‘donut’ almak bile mümkün.
…Ama aşı olmak isteyen insan sayısı azaldı.
Yine de pek çok kişi aşıyla ilgili önyargılarını bir türlü yıkamadı. Bir parça mantıklı olan insanlar aşının çok çabuk bulunduğunu düşünüyor. Halbuki tıp geçmişte de çeşitli türlerine rastladığı corona virüsüne karşı aşı geliştirmek için yıllardır çalışıyordu; ABD’de daha ilk vaka açıklanmadan Moderna’nın elinde COVID-19 aşısı hazırdı. Aşırı sağcılar ve ucuz komplo teorisyenleri tarafından beyinleri yıkananlarsa aşının içinde çip olduğunu ya da DNA’larının değişeceğini düşünüyor. Özellikle Hasidik Yahudiler gibi radikal dinciler arasında bu inanış çok yaygın. Doktorlar uzun uzun hastalarını aşı olmak için ikna etmeye mesai harcıyor.
Ancak ikna olanlar için lojistik sorunlar çıkıyor bu sefer. Aile hekiminiz sizi aşı olmaya ikna etti, ama o an elinde aşı yok. Sonradan da insanlar yine fikirlerini değiştiriyor. Randevu almak, işten izin alarak aşı olmaya gitmek, üstelik bunu iki kere yapmak pek çok kişi için engel. Takvimlerine uymuyor.
Şimdi Biden yönetimi de strateji değişikliğine girdi. Toplu aşılamadansa muayenehanelere veya mahalle eczanelerine öncelik verilecek, aşı dağıtımı yeniden belirlenecek. En büyük milli bayram 4 Temmuz’a kadar nüfusun yüzde 70’inin aşılanmasını umut ediyor Biden.
Dünya tersine döndü: Aşı olanlar maskeyi çıkarıyor, aşı olmayanlar maske takmaya başlıyor.
Dünkü maske açıklaması ise aşılanmayı hızlandırmak için insanlara verilecek en büyük ödül aslında: Siyasal simgeye dönüşen, bir sene önce silahlı protestolara neden olan maskeden kurtulmanın tek yolu aşı. Biden açık açık bunu söyledi. Baktılar ki aşı için daha büyük motivasyon yok, CDC aşılananların bile maske takmaya devam etmelerine dair saçmalıklarından vazgeçmek zorunda kaldı.
Gerçi ABD’de her gelişmeye paralel bir absürtlük olmazsa olmaz: Şimdi aşı karşıtları maske takmaya başladı; aşılı insanlardan yayılan partiküllerden korunmak için. Aşılı insanların partikül falan yaymadığını yine de açıklayayım ben.
Biz aşılılarsa maskesizliğimizin tadını çıkarmaya hazırlanıyoruz. Bunun en azından ABD’de pandeminin bitmese bile normalleşme sürecine geldiğinin simgesi olduğu da ortada. Bu aşamaya kolay gelinmedi gerçi, ama sandığımdan çabuk gelindi.
ABD önce milyarlarca doları bastırıp aşıları stokladı, işsiz kalanlara epey bir devlet desteği verdi, çekler dağıttı, sonunda da bir buçuk sene bile olmadan pandeminin bir numaralı ülkesiyken maskeden ilk kurtulan ülkeye dönüşüverdi. Üstelik tek bir gün bile sokağa çıkma yasağı koymadan, ped satışını yasaklamadan, hatta salgının en korkutucu günlerinde bile içki dükkanlarını ve esrar mağazalarını “zaruri ihtiyaç” diye kapatmadan yaptı. Bütün bunlar kasası dolu büyük güç olmadan mümkün olmazdı. Demek ki Amerikan İmparatorluğu daha çökmemiş.