Amerika'nın en ünlü yazarı
Amerikan kültürü zaman zaman bir yazara takıntılı derece ilgi duyar, adından ve hakkında yürütülen kampanyadan kaçamazsınız. Bu yaz piyango Anthony Veasna So’ya vurdu. En son Jonathan Safran Foer böyle bir ilgiyle karşılanmış, nereye gitseniz kitabını okumak zorunda hissedeceğiniz noktaya gelmişti medya tanıtımı. Amerikan edebiyatının bu seneki dahi çocuğu So’nun “Afterparties” adlı öykü kitabı New York Times’dan New Yorker’a en prestijli yayın organlarında defalarca tanıtıldı. New Yorker yazarın şahsi bir denemesini de yayımladı geçtiğimiz haftalarda. Paris Review kitapta yer alan bir öyküyü kullandı. New York Magazine kapağına taşıdığı So için “Star olduğunu biliyordu,” yorumunu yaptı.
Bütün bunlar iyi hoş, yıldızı parlayan bir yazarın hak ettiği tanıtım kampanyası gibi gözükebilir. Ancak ufak bir sorun var: So şu anda hayatta değil ve şöhrete ahiretteyken kavuştu. Çoğumuz adını daha yeni duyduk. Bu yazın bir numaralı edebiyat star’ı hakkında oluşan mitolojide 2020’nin Aralık’ında hayatını yüksek doz kimyasal ilaçtan kaybetmiş olmasının da etkisi var kuşkusuz. Amerikan kültürü bir yandan yazarın edebiyattaki değerini diğer yandan da hayatını nasıl kaybettiğini tartışıyor.
KÜLTÜREL İKLİME UYGUN
Anthony Veasna So öldüğünde 28 yaşındaydı. Hayatını genç yaşta kaybeden Jimi Hendrix, Janis Joplin ve Kurt Cobain misali kültürün bir başka dalında efsane olmak üzere şimdi. Onlarca yıl önce hayatını kaybedip yeni keşfedilmedi; çok yeni bir ölüm onunki. Daha geçen sene hayattaydı, hatta pandemi sırasında Zoom üzerinden henüz tamamlanmamış romanının okumalarını yapıyordu. “Afterparties” ilk kitabı ama bundan sonra yayımlayacağı beş kitabın bile ne olduğu şimdiden belliydi. Yayınevinden iki kitap için 300 bin dolarlık avans almış, edebiyat dünyasında yerleşik bir isim olma yolunda hızla ilerliyordu.
Ailesi Khmer Rouge soykırımından kurtulan Kamboçya kökenli Amerikalı bir gençti So. Kendisini daha çok Kamboçyalı diye tanımlıyor, yazdığı hikayelerde ailesinin kökenlerini ve kendi kültürünü aktarıyordu.
Aslında zamanın ruhu da böyle bir yazarın parlaması için uygundu. Pandeminin dünyayı sarstığı 2020 yılı ABD’de aynı zamanda Anti-Asya söyleminin de yükseldiği, Asya kökenlilere rastgele saldırıldığı bir dönemdi. Dönemler kendi yazarlarını doğurur, So da bu iklim için son derece uygundu. Dahası heteroseksüel beyaz erkeklerin egemenliğinden kurtulmak için ciddi mücadele veren Amerikan kültür-sanat dünyasında başka taleplere karşılık veriyordu: Muhafazakar bir ailenin eşcinsel oğluydu ve bu konuda özellikle sosyal medyada cinsel pozisyonunu anlatacak kadar açık sözlüydü.
So’nun yedi yıl birlikte olduğu Alex Torres de şimdi kendi çapında ufak bir şöhrete kavuştu. Buzzfeed’e So’yla birlikteliğini yazdı. New York Magazine’deki söyleşiye göre daha önce yolunu bulamamasına, doktorasını yarım bırakmasına rağmen So’nun ardından editörlük teklifleri alıyor. Eski erkek arkadaşının bitiremediği romanı tamamlayabileceğini düşünüyor, kimi yazılarına önsöz yazıyor. Hala So’nun eski kıyafetlerini giyiyor, San Francisco’daki evinin bir bölümünü ondan kalan eşyaları sergilediği bir mabete dönüştürmüş. Sadece o son gece hakkında muğlak konuşuyor.
New York Magazine’in incelemesine göre So’nun resmi ölüm nedeni “overdose.” O gece kanında GHB, metamfetamin ve MDMA bulunuyor. Torres’in anlattığına göre son haftalarda “Afterparties” kitabını bitirmek için So fazla ilaç kullanmaya, özellikle de dikkat dağınıklığı için reçeteyle verilen Adderall’ı reçetesiz almaya, günde 16-17 saat ayakta kalarak düzeltmeleri yapmak için çalışmaya başlamış. Son gece de birlikte kokteyl içtiklerini, alkolü biraz fazla koyduğunu anlatıyor. Ancak So’nun kanında alkole rastlanmıyor. “Belki sadece ben içmişimdir, o sadece portakal suyu içmiştir,” diye düzeltiyor. Torres’e göre So’nun bu kadar fazla Adderall kullanmasının nedeni mükemmelliyetçi olması.
ŞÖHRETİ HAK EDİYOR MU
Arkadaşlarının anlattığına göreyse Anthony’nin işine ayıracak zamanı kısıtlıydı, çünkü sevgilisi Alex aşırı talepkardı. Karantina zamanında aynı evi paylaşanların aktardığına göre So zaman zaman kulaklığını takıp “Şimdi çalışmam lazım,” diyerek köşesine çekildiğinde bile Alex konuşmaya devam eder, sık sık çalışmasını bozarmış. Bir ara acaba So kendine ait bir stüdyo tutsa daha mı iyi olur diye aralarında konuşmuşlar.
So’nun vasiyeti olmadığı için California kanunlarına göre mirası anne-babası ve yasal olarak çift statüsünde olduğu Alex Torres arasında paylaştırılıyor. Aile varlığından bugüne kadar pek haberdar olmadığı Torres’le ilk kez muhatap oluyor, oğullarının ölüm nedenini de birkaç ay önce öğreniyorlar. So’nun Torres’le ilişkisi ölümünden sonra ailesi ve arkadaşları arasında gerilime de neden oluyor. Böyle ölümlerin ardından mutlaka hayatta kalan birileri tarafından suçlanır.
Buraya kadar hep So’nun hayatı, ölümü, ilişkilerini anlattım çünkü basında çıkan yazıların çoğunluğu buna dair. Buna da şaşırmıyorum, genç bir ölüm her zaman ilgi çekicidir. Henüz kitap elime geçmedi, ama okumayanı dövdüklerinden ısmarladım tabii ki. New Yorker’da çıkan yazılarından anladığım kalemi çok kuvvetli bir yazarı çok erken kaybettik. Ama kaybetmeseydik böylesi bir şöhret, hatta edebi efsane olur muydu, bunun yanıtını kitabı okuyunca anlayacağım sadece.