Bir "Upper Cihangir" gecesi: Hesaplaşmadan helalleşmek
Ukrayna Katolik Üniversitesi’nden Unesco’ya, Avrupa Birliği’nden Norveç Büyükelçiliği’ne kadar “işbirliği yaptıkları kurumlar” bitmeyen düşük liberallerin kurduğu P24 adlı fonlu platformun Asmalımescit’te Kıraathane diye bir merkezi var. O merkezin altına bir de cafe açıp işletmesini de P24’ün kurucusu Hasan Cemal’in eşi Ayşe Sözeri Cemal’e vermişlerdi. Medyada liyakat değil klan mantığıyla birbirlerini koruyan bu güruh ana akımın dışına itilince de eski alışkanlıklarından vazgeçmedi. Aile mekan işine iyi alışmış belli ki, şimdi de çiftin kızlarının Cihangir’de erkek arkadaşıyla sanat galerisi açtığını okuyorum. Tabii ki “Upper Cihangir” haberlerini yayan Tuğrul Eryılmaz’dan.
Ertuğrul Özkök’ten sonra Eryılmaz’a sataşıp “Upper Cihangir” geyiği yapmanın da tadı kalmadı gerçi. Ama bu sanat galerisi açılışından daha önemli bir haber vardı satır arasında. Konuklardan bir kısmı aynı apartmanda dairesi bulunan Hadi Uluengin’in evinde “pahalı viski” içmeye gitmişler. Kitapları okunmayan yazar Gönül Kıvılcım, bir aralar Erol Köse’nin desteğiyle “Meçhul Şarkıcı” olarak piyasaya çıkan müzisyen Erhan Güleryüz, yıllarca Hürriyet’e Brüksel’den bildiren Zeynel Lüle, bir başka Brüksel kökenli Ahmet Sever viski severler arasındaymış. Epey bir zaman önce Cihangir’den taşınan Murathan Mungan’ın dediği gibi “Türkiye’de her şey olabilirsiniz, ama rezil olamazsınız.” Rezil olmadığınız gibi evinizde pahalı viski daveti verdiğinizde makul isimler bile tereddüt etmeden, bu kirlilik bize bulaşır mı diye tereddüt etmeden misafir olurlar.
DOSTLUKLAR BAKİ
Ben bu viski partisini sıradan bir arkadaş buluşması olarak kabul etmekte zorlanıyorum. Daha evvel Hasan Cemal’in doğum günü partisine katılanların listesini gördüğümde de her şey bu kadar kolay unutuldu, geçmişe sünger çekildi mi diye aklımdan geçmişti. Büyük ihtimalle dostluk ideolojik farklılıklardan üstün gelir, diyecektir konuklar. Ama Türkiye’de daha 10 sene öncesine kadar hala sesleri gür çıkan liberallerin yarattığı tahribatı sadece ideolojik farklılık olarak açıklamak zor. O yüzden bugün hiçbir şey olmamış gibi en çürümüşlerin yanında viski tokuşturmayı kabullenemiyorum. O ideolojik farklılık dostlukları bitirmesi gerekecek kadar derin ve önemliydi çünkü. Ahlak ve karakter adına turnusol kağıdı olan bir dönemden geçtik ve bu liberallerin hiçbiri süreçten alnının akıyla çıkamadı.
FETÖ şaklabanına “Sayın Gülen,” diyerek huzuruna çıkan tanıdıklarımın üzerine sifon çeken ben mi salağım? Herkes kendi geçmişini ne kadar kolay unutturuyor.
Hadi Uluengin basit bir örnek, üstelik belki de en acıklı örneklerden biri. Özel olarak hedef alınmayı bile hak edecek kadar önemli biri değil. Sadece partinin ev sahibi olduğu için denk geldi o kadar. Hürriyet’in önemini henüz yitirmediği yıllarda Taraf’ın şubesi gibi kullanıyordu köşesini, bu küçük gazetenin aleni yalanlarını tekrar edip dezenformasyon yaratıyordu. Zaten bir süre sonra Hürriyet’ten kovulup Taraf’ta yazdı, ama liberal güruh içinde hiçbir etkisi olmadığı için sonradan ona yamandığı mahalle kol kanat bile germedi. Bu viski partisine kadar adını duyan olmamıştı. Önemli biri değil ama bir kolektif hakkında fikir verecek bir simge.
Hala bir şekilde oksijen bulan ve başlarını zaman zaman gömüldükleri topraktan kaldırmaya çalışan başka düşük liberallere kıyasla en azından onun cezasını çektiğini düşünüyordum. Fikirlerine artık değer verilmediğini ve kendisine ihtiyaç duyulmadığını fark etmek Türk liberali için en büyük cezadır. Mahallede rezil olmamış demek ki.
P24’te Hasan ağabeylerinin önderliğinde toplanan bu isimlerin yaptığı farklı bir bakış açısı sunmak, bir başka siyasi perspektiften ülkeyi değerlendirmek değildi. Bir terör örgütünün ürettiği yalanları yutup yaydılar, bu sayede medyayı Balyoz ve Ergenekon gibi kumpaslarda suç işleyen taraflardan biri haline getirdiler. Medya sadece olan biteni yazan, dışarıdan bir aktör değildi bu süreçte. Bizzat oyunun parçası olmuştu. Dahası, o zaman yazdıklarının yalan olduğu da belliydi. Yalan olduğunu söyleyenlere karşı da son derece çirkef bir ton takındılar, hiçbir eleştiriyi kabul etmedikleri gibi çirkinleşmekten de kaçınmadılar. Oysa bu liberallerden o dönem tek beklenti adaletli davranmalarıydı. Ya alçaklıktan ya aptallıktan bunu tercih etmediler. Yaptıklarının bedeli ağır oldu. Dahası hiçbiri günah çıkarmadığı gibi hala haklı olduklarını savunanlar da var.
NASIL MUHALİFLİK BU
Bugün muhalif kanallarda program yapan veya en sert muhalif köşe yazılarını kaleme alanların onunla viski tokuşturmasında bir samimiyet sorunu yok mu? Hem Hadi Uluengin’in evinde viski içip hem de muhalif olamazsınız. İkisi birbiriyle uyumsuz, bu durumda ya muhalifliğiniz ya da dostluğunuz göstermelik demektir. Bu bir inandırıcılık sorunudur.
Şimdi hiçbir şey olmamış gibi evlerine gidilip kadeh tokuşturulacak, öyle mi? Ben unutmamaktan yanayım.
Kim bilir, belki bu ev partisi de son günlerin modasına uygun ad-hoc bir “helalleşme” gecesidir. Korkarım bu moda geçmişin bütün günahlarına perde çekip hiçbir şey olmamış gibi ileriye bakmanın kılıfı oldu. Helalleşilsin, tamam, ama önce hesaplaşılsın.
*
Düzeltme: Yazının orijinalinde Mehmet Y. Yılmaz'ın da viski partisinde olduğuna dair yanlış bir bilgi vardı. Bu hata partiyi yazan Tuğrul Eryılmaz'ın köşesindeki bozuk bir ifadeden kaynaklandı; Eryılmaz bir hafta sonra Yılmaz'ın aslında o evde olmadığı bilgisini verdi. O yüzden bu yazıdan Yılmaz'la ilgili kısım çıkartılmıştır.