2023'te tam olarak ne değişecek
Yaptığı kısa belgesellerle sosyal medyada çok ilgi çeken 140 Journos platformu geçtiğimiz günlerde “Tadı Tuzu Kalmadı” başlıklı yeni bir video yayınladı. Konuşanların ortak görüşüne göre Türkiye hiçbir zaman örnek ve bütün vatandaşlarını memnun eden bir ülke değildi; eski güzel günler diye özlemle andığımız da sadece sahte bir nostaljiden ibaret. 90’lı yılların bugünden daha iyi olduğunu düşünenler faili meçhul cinayetleri, Kürt köylerinin yakılmasını, polisin haklarını arayan—başörtülü—öğrencilere şiddetini unutuyor. 80’leri özlemle ananlar 12 Eylül’ün her kurumun üzerinden buldozer gibi geçip açtığı onarılmaz hasarları görmezden geliyor.
Kısa belgeselin özeti Türkiye’nin dün de pek matah olmadığı ama en azından yine de biraz nefes alma imkanı olduğu. Epey bir zamandır büyük bir kesimin 2023’ten beklentisi de “eski güzel günlere” dönmek. Ama geçmişte de bugünkünden çok da iyi olmayan bir ülkenin bir sonraki seçimde özendiğimiz birinci dünya ülkeleri gibi olma ihtimali var mı?
SANDIK SONUCU BELLİ
Türk seçmeni sandığa, sandıktan çıkacak sonuca çok fazla anlam yüklüyor. Zannediliyor ki 2023’te muhalefet kazansa bir gün içinde Türkiye kökten dönüşüm yaşayacak. AK Parti iktidarı zaman içinde Türkiye’yi dönüştürmeyi başardı, ama etkisi ve izi de kalıcı oldu ve bunu silmek kolay olmayacak.
Daha şimdiden seçimin sonucu belli zaten. Kim kazanırsa kazansın yeni iktidar da yine sağcı olacak. Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağı belli değil, son ana kadar da gizemini koruyacak gibi görünüyor. Oysa tipoloji belli: ayısının bıyıksızı, aynısının yine muhafazakar ama daha laik olanı, televizyonda öpüşme sahnelerine karışmayanı. Diet Cola adaylardan biriyle seçime gidilecek sonra da birkaç kozmetik değişimin ötesinde sağ politikalar hiç değişmeden devam edecek. Sahte nostaljisini duyduğumuz ya da geleceğinden umutlandığımız Türkiye bu olmasa gerek.
Türkiye’de seçmenin sağcı olduğu hiç kimsenin doğruluğuna meydan okumadığı bir ezber. Birtakım partilerin oy oranlarına bakılarak seçmenin çoğunluğunun sağcı olduğu söyleniyor, solun oranı da CHP’nin sabit yüzde 24’üyle ölçülüyor. Oysa düpedüz merkez sağ parti CHP, siyaset de merkez sağdan aşırı sağa doğru sınırlı seçeneklerden ibaret.
CHP’yi hala solda ya da ortanın solunda sanan partililer bu yüzden laiklikle meselesi olan, Ilımlı İslam’a yatkın, hatta çok daha uçtaki partilerle masaya oturmasını anlamıyor. Bu durumu eşyanın tabiatına aykırı bulan bir seçmen profili var. Halbuki sağ parti doğası gereği başka sağ partilerle ittifak yapar.
Muhalefetin kendi seçmeninin çoğunluğun dahi haberdar olmadığı altılı masa ve parlamenter sistem dışında alternatif bir politika değişikliği vaadi gündeme gelmedi. Şu anda ülkenin en temel meselesi olan ekonomik kriz de sosyal medya sloganlığı üzerinden yürütülüyor; muhalefet gelir uçurumunun genişlemesi, artan enflasyon ve döviz kurunun bir kesimi ezerken bir kesimi hiç etkilememesini gündeme getirmiyor. Belki de zenginleri ürkütmek istemiyorlar.
Sonuçta cumhurbaşkanı aday adaylarından Ekrem İmamoğlu’nun hemen her akşam zenginlerle yemek yediğini, ilişkilerini geliştirdiği epeydir biliniyor. Bu yemekleri yeni bir iktidarın göreve gelmesi halinde eski düzenin aynen süreceğinin, servet sahiplerinin canlarının yanmayacağının garantisi olarak okumaktan başka seçenek yok. Nitekim iş dünyası da ondan memnun aldığım duyumlara göre. O zaman hakikaten değişimden tam olarak kastedilen ne?
FARKLI BİR YOL HARİTASI
2023’te sandıktan son 20 yıldakinden farklı bir sonuç çıkması yine de küçümsenecek bir durum olmaz. Türkiye’nin nefes alacağını, tıpkı belediye seçimlerinden sonra gerginliğin biraz azalacağını, ülkenin gidişatından 20 yıldır endişe duyanlara anavatanlarına yeniden inanma konusunda umut vereceği ortada. Bir kesim halinden gayet memnun zaten, değişimle işleri yok. Ama genel bir ilke olarak hayatın her alanında değişim iyidir; özel sektörde de siyasette de zaman zaman yönetim kadrosunu değiştirmek, yeni fikirlere ve yeni isimlere alan açmak gerekir.
Türkiye’nin böylesi bir rahatlamaya ihtiyacı olduğu ortada. Ama tek ihtiyacı bu değil. Sandık sonucu yaraya sadece geçici bir çözüm olabilir. Önemli olan Türkiye’yi herkes için yaşanabilir bir ülke haline getirmek. Bugüne kadar başarılamayan da bu oldu. “Biz” memnun olduğumuzda “onlar” rahatsızdı, “onlar” hayatlarını yaşarken “biz” şikayet eder olduk. Türkiye’nin adeta genetiğinde ötekileştirme, biz-onlar ayrımı var. 2023 bu çarpıklığı giderecek mi emin değilim.
Çoğunluğun böyle bir derdi olduğunu da sanmıyorum.
Bütün bu söylediklerime “Hele bir seçim kazanılsın,” diye itiraz etmek mümkün. Türkiye kısa vadeli plan yapar, önce dereyi geçmek ister. Seçim kazanıldıktan sonra yol haritası da belirlenir diye düşünülüyor. Bugüne kadar hep böyle oldu. Sonuç da hiçbir zaman tadı tuzu olmayan bir Türkiye olarak çıktı karşımıza: İnanmayan kısa belgeseli izlesin ve hatırlasın. Belki bu sefer önce yol haritasını belirlemek ülkeyi farklı bir yere götürebilir.