Şımarıklık mı beceriksizlik mi
Ekrem İmamoğlu ne zaman tartışmalı bir adım atsa -ki tartışmalı adım atmadığı zaman yok denebilir- onu canla başla savunan birileri çıkıyor. Financial Times’a söyleşi veriyor, birden bir sitede konuşma kaydı ortaya çıkıyor. Fox TV spikeri -bile-onu eleştiriyor, yanıt medyada arasını iyi tuttuğu isimlerden geliyor. Belediye Meclisi’nde bir iddia atılıyor, yanıt belgesiyle İmamoğlu medyasınca veriliyor. Beslediği demiyorum, ama üç senede İmamoğlu’nun en büyük başarısı kendi medya gücünü yaratması oldu. Yaptığı tek iş de denebilir. Ya da enerjisini keşke başka bir alana yönlendirseydi.
İmamoğlu yönettiği dev şehrin ondan evveldeki 25 senede uğradığı hasarları, yanlış yönetimlerin kararlarının bugüne olumsuz etkilerini vurgulamakta haklı. 25 senenin hesabını üç senelik başkandan sormak da adaletsiz. Fakat İmamoğlu bunu yaparken fazla mızmızlanıyor, fazla şikayet ediyor görüntüsü çiziyor. Bütün bunları işinin başındayken yapsa yine anlaşılır, ama alışkanlık haline getirdiği üzere her felakette yine tatilde. Bu haftayı Göcek’te teknede geçireceği iddia ediliyor. Bu ilk değil, geçmişten ders almışa da benzemiyor. Bunun iki açıklaması olabilir: beceriksizlik ya da şımarıklık. Ben cebimdeki parayı ikinci şıkka yatırıyorum. Ekibinin, kendi vasat medyasının, danışmanlarının beceriksizliğini göz ardı etmeden elbette.
ÖNCELİĞİ MEDYA
İmamoğlu’nun ne zaman hata yapsa kendisine kalkan olacak birilerinin olduğunu biliyor. Pişkinliği biraz da bu yüzden: iktidar medyası ona ne kadar saldırırsa saldırsın, onun da kendi küçük yandaş taburu var. Yapıcı eleştirinin eksiği yanıltıcıdır oysa, insanı hataya düşürür. İmamoğlu da bu yüzden arka arkaya hata yapıyor ve kendisine umut bağlayanları giderek başka arayışlara sürüklüyor.
Şiddetli yağan yağmura karşı bir belediye başkanının sokakta olup olmaması da pratikte fark etmez. Başkan sokakta ya da ofisinde olsa yağışı durduracak ya da sel baskınını önleyecek değil. Ama siyasette “optics” (dışarıdan görünme) ve algı çoğu zaman iş yapmaktan daha önemlidir. İmamoğlu için gösteriş meraklısı bir siyasetçi olmadığı, bu ezberlerle hareket etmediği argümanı yapılabilir. Yapılabilir ve çöker.
Son üç yılda tanıdığımız kadarıyla iş yapmaktansa gösteriş ve şovdan daha çok hoşlanıyor. Önceki gün bir ilçe başkanıyla kameralar önünde tartışması çok ucuz bir numaraydı örneğin. Ama İmamoğlu’nun kamera sevdasını kanıtlayan mükemmel bir andı. İşin ironik tarafı, bu şov bile tutmadı. İzleyince, adını daha önce hiç duymadığım Zeytinburnu belediye başkanına birden saygı duydum. Çünkü o kısacık anda olgun ve tecrübeli gözüken oydu; İmamoğlu ise 90’lı yılların magazin programlarında gündeme gelmek için kameralara istediği malzemeyi vermeye hazır bir yarı-ünlü. İmaj yönetimini, algıyı, dışarıdan nasıl göründüğünü önemsiyormuş gibi görünüp aksine fazlasıyla umursayan İmamoğlu bunu bile çok iyi yapamıyor.
Bu gerçeği ona kimsenin söylediğini zannetmiyorum. Sadece övülmek için kendi medya gücünü yaratan Erdoğan gibi İmamoğlu da belli ki hakkındaki iyi haberleri okumak istiyor. Oysa arada temel bir fark var. Erdoğan’ın yıldızı iş yaparak parlamıştı, arkasında hiç medya gücü olmadan. Medya çok sonradan, kendisini görmezden gelen basına karşı hınç bilediği için takıntı haline getirdiği bir düşman oldu. Ama ilk yıllarında kulaktan kulağa yayılan “Bu adam çalışıyor,” algısı hakkında çıkan bütün haberlerden daha önemliydi. Bu algı medya sayesinde oluşmadı, medyaya rağmen oluştu. Son yıllarda ardı ardına hata yapmasıyla kendi medyasının onu sürekli övmesi arasındaki doğrudan bağlantı İmamoğlu’na ders olmalı.
Medya gücüyle de siyasette bir yere gelinebilir elbette. Ama ancak belli bir yere gelinir. En fazla Cem Uzan olunur. İmamoğlu’nun gözünün yüzde yediden daha yukarıda olduğu belli.
KENDİSİNİ VAZGEÇİLMEZ SANIYOR
Şımarıklığın bir diğer nedeni Türkiye’nin kendisine muhtaç olduğunu zannetmesi. Bugün öyle gözüküyor olabilir. Kağıt üzerinde Erdoğan’ı yenebilecek tek aday oymuş gibi bir algı var. Konuşulan bütün diğer alternatiflerin birtakım kusurları var: Alevi adaya muhafazakarlar oy vermez, MHP kökenliyle Kürtler, kadına erkekler, Marslıya Satürnlüler gibi test edilmemiş ezberlere dayanılan hesaplarla siyaset yapılıyor. Ekrem İmamoğlu bütün bu tabloda şu an için herkesten oy olabilecek tek potansiyel adaymış gibi gözüküyor. Onun da tek kusuru biraz tembel ve beceriksiz olması.
Erdoğan’ı yenmek isteyenlerin psikolojik bir rahatlamaya ihtiyacı var, karşısındaki adayın niteliklerindense seçimi kazanma potansiyeline bu yüzden daha fazla önem veriliyor muhalif mahallede. İmamoğlu’nun da hesabı eksikliklerinin Erdoğan nefretinden dolayı seçmen tarafından görmezden gelineceği. Oysa uçaktan indirilenleri otobüse bindirmesi sırasında görüldüğü gibi Erdoğan’a karşı İmamoğlu’na umut bağlayanların da belli bir tahammül sınırı var. Ve tükenmek üzere.
Seçmeni bu kadar küçümsemek, kendine bu kadar güvenmek, bu kibir ne kadar doğru emin değilim. Bu işler hiç belli olmaz. Üç sene önce Ekrem İmamoğlu diye biri yoktu. Üç ay önce de Ümit Özdağ diye biri yoktu ama şimdi gündemi o belirliyor. Yarın öbür gün de bir başkası çıkıverir, bir anda rüzgar döner. Mezarlıklar ve vazgeçilmez olduğunu sananlarla ilgili iyi bir laf vardı.