Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Donald Trump ve Hillary Clinton’ın yarıştığı seçimler öncesinde Amerika’da bir üniversitedeydim. Gündelik siyaset sınıftaki tartışmalara da sızmıştı. Clinton mükemmel bir aday değildi, pek çok seçmenin rezervleri vardı. Trump ise yaklaşan tehlikeydi. Ancak seçmenlerin bir bölümü Trump tehlikesine karşı Clinton’da birleşmektense üçüncü bir yolda ısrar ediyordu. Öğrencilerden biri, genç bir siyah kadın da elini kaldırıp bütün sınıfa “Başka seçenekleriniz de var,” diye başladı. “I’m just sayin’.”

        Bahsettiği üçüncü seçenek Yeşil Parti’nin sosyalist adayı Jill Stein’dı. Amerikan seçimlerinde üçüncü adayların hem Cumhuriyetçiler hem de Demokrat aleyhine oy böldükleri ortada, seçilme ihtimalleri olmadığı da. Stein sadece kağıt üzerinde idealist, mükemmel bir aday olabilirdi. Ciddi anlamda üçüncü seçenek olması imkansızdı. Buna rağmen genç kadın Stein’ı desteklemeye kararlıydı. Ülkede onun gibi birkaç bin kişi daha vardı. Ve bu birkaç bin kişi Pennsylvania, Michigan, Wisconsin gibi Clinton’a değil Jill Stein’a (ve diğer üçüncü parti adayı Gary Johnson’a) oy verdi. Sadece bu eyaletlerde bile Clinton seçimi kazanabilirdi ama bu birkaç bin kişinin oyu Stein’a gittiği için Donald Trump seçildi. Hem Amerika’nın hem de dünyanın kaderi bu birkaç bin kişi sayesinde değişti. Sosyal medyadan “üçüncü bir seçenekolduğuna inandırılan birkaç bin kişi yüzünden.

        RUSYA NASIL MÜDAHALE ETTİ

        Sandıkta basılacak mühür de kişinin öz iradesini yansıttığı için özgürdür. Hiçbirimizin bir başkasına “Neden şu adaya oy verdin,” deme hakkı yok. Ama Aysun Kayacı’nın dünya literatürüne geçen tespitini de yabana atmamak gerek. Zira üzerinde düşünülerek verilen bir oyla, sosyal medyanın gazıyla basılmış bir mühür eşit sayılsa da aralarında bir nitelik farkı vardır.

        Jill Stein gerçek bir üçüncü seçenek değildi. Aksine arkasında Trump’ı seçtirmek için hazırlanmış örgütlü bir Rus kampanyası vardı. Kendisi doğrudan bağlantıda olmasa bile dolaylı olarak kullanıldı, adaylığı Rusya'nın işine geldi. Kullanışlı bir fırsattı.

        Seçimden sonra Amerikan senatosunun hazırladığı rapora göre sosyal medyada özellikle genç siyah seçmeni Jill Stein’a oy vermeye davet eden “@woke_blacks” gibi hesapların arkasında Rusya olduğu anlaşıldı. Rusya seçimlerden önce özellikle siyah seçmenleri sosyal medya platformlarında hedef aldı ve oylarını değiştirmeleri için kampanya yürüttü. Stein’i seçtirmek Rusların seçime dahil olma kampanyalarından sadece biriydi ve özellikle seçimin son günlerinde hız kazandı, siyah seçmeni doğrudan hedef aldı. NBC News’ün analizine göre Putin’e yakın bir İnternet firması seçime yakın günlerde Jill Stein adını bin kere twitter’da dolaşıma soktu. Pek çok kişi küçük bir aday olduğu için Jill Stein ve Rusya bağı üzerinde durmadı.

        Ölüm-kalım meselesi olan bir seçim, muhalefetin arkasında birleşeceği mükemmel olmayan bir aday ve başa baş giden seçimde oyları bölebilecek bir üçüncü seçenek? Fazlasıyla tanıdık geliyor olmalı kulağa.

        Muharrem İnce sokakta kendisine yoğun bir ilgi olduğunu söylüyor, ama bahsettiği kitleleri görmüyoruz. Cem Uzan bile döner dağıtarak kalabalık toplamıştı ama İnce’nin takipçileri sadece sanal dünyada var oluyor gibi. Yürüyüş yapmıyorlar, sokakları inletmiyorlar, güldür güldür gelmiyorlar. (Böyle bir hareketlilik olsa sabah akşam A Haber yayınlardı.)

        Son günlerde İnce’ye ilginç yerlerden de destek geliyor. Ukrayna savaşında Rusya’nın yanında yer alan ulusalcı-sağ medya kuruluşları üçüncü adayları pompalamak için yoğun bir kampanya yapıyor. Daha önce İnce’yi görmezden gelen yayın organları birden onun sosyal medyadaki çıkışını meşru sayıyor, Emine Ülker Tarhan gibi başka isimlerin adlarının mezarlıktan çıkarılıp gündeme getirilmesini seçmenin beklentisi olarak yorumluyor. HDP’nin Yahudi lobisi, Yeşil Sol Parti’nin Amerikan projesi olduğu gibi yalanlarla eş değer işliyor bu propaganda.

        Bu gibi komplo teorilerin hangi merkezden çıktığını gizlemeye bile gerek durmuyorlar artık, apaçık ortada. Tıpkı sosyal medyada nasıl çok takipçi, YouTube’da nasıl izleyici rekoru kırılabileceği gibi. Bu işin en büyük uzmanı şu anda Türkiye’deki seçimleri yakından takip eden Rusya.

        GEÇMİŞTE UYARMIŞLARDI

        Türkiye’de muhalefetin kazanması halinde en büyük kaybeden de Cumhurbaşkanı Erdoğan değil Rusya olacak. Yeni hükümet Erdoğan’ın Rusya’ya faydası dokunan “tarafsız taraflılık” politikasından büyük ölçüde vazgeçecek, Batı ambargosunu Türkiye üzerinden delme taktiği son bulacak. Putin’in bu seçimde Erdoğan’dan daha fazla kaybedeceği var.

        Rusya’nın sadece Amerikan seçimlerine değil, Türkiye’deki seçimlere müdahalesi 2018’de bizde gündeme gelmişti. O dönem Hürriyet Daily News’de yazan Barçın Yinanç istihbarat ve güvenlik yetkililerinin olası bir Rus müdahalesine karşı resmi makam ve yetkilileri uyardığını yazıyor. Yinanç’ın adını vermeyen kaynağına göre Rusya’nın Türk hükümetinin belli birimlerinden fazla bilgi toplamaya çalışması böylesi bir uyarıya neden oluyor.

        Rus büyükelçi bu iddiaları reddediyor. Ancak Trump’ın seçilmesi için Facebook üzerinden manipülasyon yapan Cambridge Analytica yöneticileri 2014 ve 2015 yıllarında Rus petrol devi Lukoil’le çeşitli toplantılar yaptıklarını, Lukoil yöneticilerinin toplanan verilerini Amerikan seçimlerini nasıl etkileyeceğini özellikle merak ettiklerini anlatıyor. CA ve Lukoil arasında en az üç toplantı yapılıyor; Londra ve Türkiye’de. Kimi yetkililer Londra’da görüşme olmadığını söylüyor, ama Türkiye’de görüşüldüğü net. (Bir zamanlar Putin’e yakın olan Lukoil’in yönetim kurulu başkanı Ravil Maganov şüpheli bir şekilde 2022’de—Ukrayna’nın işgaline karşı çıktıktan sonra—altıncı kattan düşerek hayatını kaybediyor.)

        2019 yılında Kişisel Verileri Koruma Kurulu veri ihlali nedeniyle Facebook’a 1.6 milyon TL ceza kesiyor. Reuters’a göre bu ceza Cambridge Analytica’nın Türkiye’de 300 bin kişiyi etkileyen veri alma faaliyetleriyle ilgili. Bir başka deyişle, Rus propaganda makineleri daha birkaç sene öncesine kadar Türkiye’de sosyal medya üzerinden algı faaliyetindeydi. Bugün müdahil olmak için daha fazla nedenleri var.

        Diğer Yazılar