Beni tanımayan SMS istiyorum
Dün Avea'nın arge laboratuvarlarında farklı şirketlerin geliştirdiği ilginç iletişim teknolojilerinin haberleri vardı.
Firmanın destek verdiği bazı şirketler Ümraniye'deki laboratuvar imkânlarını kullanarak iletişim alanında şirkete faydalı hale gelebilecek yazılımlar geliştiriyorlarmış.
Gazetemiz ekonomi servisinin de dikkatini benim gibi "taciz etmeyen SMS yazılımı" çekmiş, onu sayfanın manşetine almışlar.
Buna göre müşteri hareketleri ve alışkanlıklarına göre SMS'ler gönderilebilecekmiş sistem tarafından.
Haberde çokça detay olmadığı için akıllı SMS sisteminin bizlerin tüketim alışkanlıklarına dair bilgiyi nereden toplayacağı açıklanmamış ki en önemli bölümü bu bence bu teknolojinin.
Ama belli ki daha bu "nezaket dolu" teknoloji denenme aşamasında.
O zaman gelene kadar artık birilerinin çıkıp bizi reklam SMS'i işkencesinden kurtarması lazım.
Ben de etrafımdaki dostlarım da artık yavaş yavaş bu cep telefonumuzda bitiveren davetsiz misafirlerden delirmek üzereyiz.
HANİ YASA ÇIKACAKTI
Hayatımda bir kez adımımı atmadığım ayakkabıcıdan, Allah düşürmesin diyeceğim La Paix Hastanesi'ne kadar onlarca farklı reklam SMS'i ile uğraşıyorum gün boyu.
Üstelik kullandığım cep telefonu operatörüne sözde, "Şu hattıma asla reklam SMS'i gönderilmemesi" şeklinde bir talimatım da var.
Ama nasıl oluyorsa benim operatörümden satın alınan ve operatörümün altyapısı kullanılarak yollanan reklam SMS'lerinin önü alınamıyor.
Üstelik bankalar gibi kişisel bilgilerimize sahip bazı firmalar bilgilerimizi para karşılığı satıyor.
Hatta bazen öyle ilginç şeyler oluyor ki, mesela bir arkadaşım bir internet sağlayıcıya kayıt yaptırırken ismini yanlış yazmışlar.
Faturasına hep yanlış isim geliyormuş, bir süre sonra farklı firmalardan o yanlış isimle cep telefonuna reklam SMS'leri gelmeye başlayınca uyanmış kişisel bilgilerinin nasıl pazarlandığına!
Güya yasa çıkacaktı.
Tüketici istemezse hiçbir reklam mesajı cep telefonuna düşmeyecekti.
Ama nerede.
Eğer söz konusu Telekom şirketlerinin mağduriyeti olsa tık diye çıkardı o yasa.
Tüketici haklarının korunmasında bu kadar çekimser ve yavaş davranan bir devlet bu çağa hiç yakışmıyor.
Helal ete helal kıyafet nasıl olacak
DÜN yine ekonomi sayfalarımızda Seçkin Ürey arkadaşımızın ilginç bir haberi vardı.
Türk Standartları Enstitüsü, helal gıda standartlarını belirlemek için bir taslak oluşturmuş ve bunu da tartışmalara açmış.
Taslakta ağırlıklı olarak Tayland Helal Gıda standartları baz alınmış.
Helal gıda satabilmek için belirlenen şartların en enteresanı, bu tarz kuruluşlarda çalışacak olanların ahlaki kıyafetler giyme zorunluluğu taşıyacak olması.
Cümle içinde ahlak geçiyor ve anlam bir türlü netleşmiyorsa vay halimize.
ÖTEKİLEŞTİRME BAŞLIYOR
Ahlaki kriter dediğinizde "neye göre, kime göre" sorusu peydahlanıyor hemen.
Hatta bu tarz yerlere girip çıkanlarda da mekân sahiplerinin bu tarz muallak ve kendi kafalarına göre öngördükleri kıyafet kodunu arayabilme ihtimali bile beliriyor.
Helal gıda, bizim hayatımıza yeni giren bir kavram.
Dedelerimiz haram etle, ekmekle mi beslendi bilmiyorum.
Ama helal gıda satmaya "ahlaki" norm üzerinden kıyafet kodlaması yapıldığı anda orada birbirini ötekileştirme, modern ve muhafazakâr arasında çatışma yaratmanın da altyapısı hazırlanmış oluyor.
Sonuçta kimse kimsenin kıyafetinin ahlaki olup olmadığına karar verme hakkına sahip değil, olmamalı.
Çok iyi etmişler Sayın Turgut!
İKİ ön sayfadan komşum Serdar Turgut, dünkü yazılarından birine "Hayat tarzı denetimi gibiydi" diye başlık atmış.
İlk önce başına, çok ciddi bir muhafazakâr-modern çatışması geldi zannettim.
Birileri onun sıradışı olarak lanse ettiği özel hayatına müdahale etti sandım.
Meğerse durum farklıymış.
Bir davetten çıkarken polis çevirmesine denk gelmiş.
Ve günlük hayatında ticari otomobil kullanmayı tercih ettiği için de daha düşük olan alkollü araç kullanabilme yasal limitine takılmış.
TEŞEKKÜR ETMELİYDİ
Binlerce kişinin başına geleni yaşamış.
Ehliyeti kaptırmış, dolgun cezayı ödemek durumunda kalmış.
Söylenmekte haklı.
Hangimizin başına gelse böyle bir hatayla yakalanmak söyleniriz.
Ama onun bu cezayı yaşam tarzına müdahale olarak görmesi ve ticari araçlar için çok ama çok yerinde olan daha düşük yasal limitle ehliyeti kaptırmasına bu kadar bozulmasını anlamadım.
Onun gibi her yerinden kültür akan bir adamın, trafikte seyir halinde diğer sürücülerin güvenliğini önemsemeyerek direksiyon başına otomobili için belirlenmiş yasal limitin üzerinde geçmesi engellendiği için teşekkür etmeliydi polis arkadaşlara.
Çünkü o sınır, bu ülkedeki yüz binlerce ticari araç kullanıcısının alkollü olarak araç başına geçmesinin önünde bir engel teşkil ediyor.
Sayın Turgut şanslı bile.
Biliyorsunuz geçenlerde yazdım, eğer düzenleme yapılırsa kendisi şu an hem de kendi belirttiği çok çok az miktardaki alkol yüzünden iki yıl hapis cezasıyla yargılanma ihtimaliyle karşı karşıya kalabilirdi.
GÜLÜMSEYEREK KARŞILADIM
Ama içkiyi çok seven, içki kültürüyle ilgili yazılar yazmaya bayılan yazar arkadaşımın bu konuya bir yaşam tarzı müdahilliği yazısı yazmayıp, kendi başına tatsız bir olay geldiğinde birden yaşam tarzı savunucusu kesilmesini gülümseyerek karşıladım.
Tıpkı aylar önce bu farklı yaşam tarzlarını bir arada yaşayabilme ve var olabilme garantisi veren Cumhuriyet'in kuruluşunu kutlayan bizleri Ergenekoncu ilan ettiği yazısını gülümseyerek karşıladığım gibi.
Gerçi o bundan sonra artık ikinci cumhuriyetin kuruluş tarihini kutlayacak sanırım...