Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ERKEKLERİN, kadınları futbol gibi kendilerine ait gördükleri şeylerden nasıl uzak tutmaya çalıştıklarını tabii ki biliyorum.

        Ama her ne kadar erkekler tarafından sürekli futbola ilgileri ve bilgileri horlanıp, aşağılanıp ciddiye alınmasalar da bu ülkede futbol izlemeyi seven, takımı için canını bile verebilecek düzeyde, üstelik sayıları da hayli kalabalık bir kadın taraftar kitle var.

        Fanatizm çizgisinde olmasam da ben de bunlardan biriyim.

        ÇOK BOZULUYORUM

        Ve milli maç dönemi olduğu için büyük bir kampanyayla çok yüksek bir frekansta yayınlanmakta olan Opet'in televizyon reklamını her gördüğümde ciddi ciddi bozuluyorum.

        Reklam gergin bir havada başlıyor.

        Milli Takım'ın maçını izleyen kalabalıkların yaşadığı gerilimleri yansıtmayı amaçlayan filmde önce bir tamirhanede maça çıktığında birbirine sarılmış, Milli Takım gibi birbirine sarılıp moral desteği veren erkek taraftarları görüyoruz.

        Sonra kalabalık bir bahçede maç izleyen gergin kalabalığı, ardından da Volkan'ın bir serbest atış öncesi takıma yaptığı el hareketinin aynısını yapan bir başka erkeği görüyoruz.

        Ülkenin bayrağını taşıyan, başarısıyla kadın-erkek, çoluk çocuk yerlerimizden hoplayıp sevinçten göbek attığımız, gruptan çıkması önceki gece olduğu gibi mucizelere kaldığında birer olasılık ve matematik uzmanı olduğumuz Milli Takım'ın sponsorluk reklamı kadının olmadığı, tamamen yok sayıldığı bir film şeklinde uzayıp gidiyor.

        Ama şimdi haksızlık da etmeyeyim.

        Filmde iki kadın görünüyor.

        Biri baştaki kalabalıkta yandan kadraja girebilen bir kadın, diğeri de erkeği maç seyrederken ona yiyecek taşıyan, yani hizmet eden bir kadın.

        Üstelik o hizmetçi olarak görünen kadın ekranın önüne yaklaştığı gerekçesiyle Volkan'ın hareketinin benzeriyle azarlanıp ekranın önünden çekilmesi buyuruluyor.

        BİR KERAMET VAR!

        Koca koca reklam kampanyaları hazırlayan kerli ferli ajanslar, muhakkak ki etraflıca araştırmalar yapıp bu senaryoları hazırlıyor olmalılar.

        Yoksa ben Opet'ten sadece erkeklerin benzin aldığını zannetmiyorum.

        Kadını bu kadar dışlayıp, Milli Takım reklamında sadece elle yönetilen bir hizmetçi olarak konumlandırmalarında bir keramet vardır diye düşünmek istiyorum.

        Aksi takdirde durdukları seksist yer, hem kadına hem erkeğe hizmet veren bir marka için hiç durulası bir yer değil.

        Haydarpaşa'ya rezidans denilince tüyler diken

        NE oldu bitti anlamadık ama galiba oldubittiye getirildik.

        Güya Haydarpaşa'nın tren rayları söküldükten sonra yeniden bağlanacaktı.

        Güya o resmini ilk kez gördüğümüzde gözlerimizin yuvalarından fırladığı bol apartmanlı Haydarpaşa Port (Port ne yahu, yok mu bunun Türkçesi?) projesi olmayacaktı.

        İLLA BETON

        Tüm güyalar dün Üsküdar Belediyesi'nin Radikal'den Elif İnce'ye açıkladığı proje detaylarıyla tarihe karıştı.

        Oteller, AVM'ler, rezidanslar mevcut projede.

        Havuç olarak da opera binası ve Haydarpaşa Tren Garı binasının kültürel tesis olarak düşünülüyor olması var ama nasıl bir tesis olacağının detayı yok.

        Anlı şanlı kentsel dönüşüm Türkiye'sinde Haydarpaşa gibi sembol bir arazi sadece ve sadece kent insanına hizmet verecek bir park, kültür ve eğlence tesisi olarak kalamaz mı?

        İlla içine apartman (Gerçi adına rezidans denilince daha seksi duruyor ama olsun), otel, AVM dikmek zorunda mıyız?

        Belli ki Taksim'i de aynı akıbet bekliyor.

        Proje başında tam açıklanmıyor.

        Sonra tepki alan taraflardan vazgeçilmiş gibi yapılıyor.

        İlgi dağılınca da bir bakıyoruz ki hop, hoş geldin rezidans hazretleri!

        Seviyoruz sizi beton tankerleri!

        Mönülere kalori miktarı şart koşulsa

        SAĞLIK Bakanlığı, obezite ile mücadele konusunda çok olumlu adımlar atıyor.

        Ancak günlük hayatımıza pratik şekilde ve şişman insanların psikolojisini zorlamadan bazı adımları atmak konusunda çok istekli davranmıyor.

        Geçen ay New York'ta dikkatimi çeken küçük ama etkili bir uygulama vardı.

        Eskiden daha az sayıda rastlayabiliyordum ama artık her işletme için zorunlu kılınmış.

        En lüksünden en ucuz restorana kadar mönülerde sipariş edeceğiniz yemeğin kalori miktarı yazıyor.

        Bazı masum sandığımız yemeklerin inanılmaz kalori değeri, parmağınızı ister istemez kalorisi daha az olan yemeklere doğru kaydırıyor. Keşke ülkemizde de bu uygulama tamamen zorunlu olsa.

        Birçok yavan ve hayata geçmesi zor uygulamadan daha etkili olur diye düşünüyorum.

        Diğer Yazılar