Mardin için sanat vakti
ZİYARET edip de o tuhaf huşusuna kapılmayanına rastlamadım daha Mardin’in. Hakikaten var farklı bir büyüsü bu toprakların.
Bu cuma Mardin’in tüm bu özelliklerine bir de “sanat” ekleniyor. Kentte dördüncü kez düzenlenen Uluslararası Mardin Bienali başlıyor.
Bir kere niyetlenmiştim ancak o sene de ülkenin içinde bulunduğu şartlar gerekçesiyle iptal edildiğinden gidememiştim. Yine katılamıyorum maalesef. Ancak sıkı sıkı takip ediyorum. Bomba gibi geliyor bu sefer.
Ünlü ressamımız Fikret Otyam’ın kızı, benim de liseden arkadaşım olan Döne Otyam direktörlüğünde, Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek ve Derya Yücel’in küratörlüğünde, “Sözden Öte” teması altında düzenleniyor bienal.
Bir Mardin âşığı olan Döne’den dinlediğime göre Fırat Arapoğlu “Sonsuz Bakış”a, Nazlı Gürlek “Beden Dili”ne, Derya Yücel de “Sınırlar ve Eşikler” başlıklarına yoğunlaşmış bu yıl.
Daha öncekilerde de olduğu üzere, Mardin’in Alman Karargâhı, Mardin Müzesi, Revaklı Çarşı, Marangozlar Kahvesi ve Hamam gibi mekânları müşterek bir alana ve ortak bir dilin merkezine dönüşecekmiş.
***********
REZERVASYONSUZ OLSA BİR DE!
DENİZİ bile olmayan onca ülke, ulaşım ve taşımacılıkta nehirlerden ve kanallardan yoğun bir şekilde yararlanırken, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmamıza rağmen denizyolunu pek kullanmayız ne hikmetse.
Hemen hepsi çamurlu sularında yemekli ve konaklamalı tekne seyahatleri düzenlerken biz masmavi sularımızın kıymetini bilmiyoruz ne yazık ki.
Hatta İstanbul’da bile… Toplu taşıma dışında ulaşım için denizyolunu kullananların sayısı yok denecek kadar azdır şehirde.
Bunun en büyük sebebi ise deniz ulaşımı sağlayan firmaların sayısının azlığı ve uyguladıkları fahiş fiyat politikaları bence.
Geçenlerde İstanbul’da tekne sahibi olmadan deniz ulaşımından yararlanmayı sağlayan bir sistemin başladığını duydum.
Sistem belirlenmiş 44 hatta hizmet veriyor. Teknelerde internet ve yiyecek– içecek ikramı bile var.
Fiyatları emsallerine nazaran daha makul ama maalesef bu sistem de önceden rezervasyon gerektiriyor.
Yani ha deyince bir deniz taksi hâlâ çeviremiyoruz şu şehri İstanbul’da.
***********
BU PİDENİN PEYNİRİ İMANSIZ!
DÖNERİ ve enginarı başta olmak üzere pek çok lezzetinin bağımlısıyımdır Borsa Lokantası’nın. Müdavimi olmama rağmen daha yeni şahit oldum çok özel bir pideleri olduğuna.
Geçen pazar günü Kandilli sırtlarındaki Adile Sultan Sarayı’nda hizmet veren Borsa Restaurant’a gittiğimde, zincirin kurucusu Rasim Özkanca’ya rastladım.
“Nerdeyse tüm dünyayı gezdim ama şimdi sana yaptıracağım pide gibi bir şey yemedim” diyerek verdi siparişini pidenin.
Memleketi Trabzon’dan getirttiği un ve ekşi maya ile yaptırttığı bu pidenin peyniri de yine Trabzon’a has olan “İmansız Peyniri” imiş. Taş fırından çıktıktan sonra üzerine tereyağı eritilerek servis edilen pide restoranın mönüsünde bulunmuyor.
Tatmak için ya özel sipariş vermeniz ya da iftarlarda servis edildiğinden ramazanı beklemeniz gerek. İnanın buna değer!
- Ve huzurlarınızda Ayta Sözeri!6 yıl önce
- Rokoko ve Addis Ababa desem?6 yıl önce
- Bebek'te Thassos lezzetleri6 yıl önce
- Nişantaşı'nın yeni İtalyanı6 yıl önce
- Y ve Z kuşaklarını anlayabilmek için6 yıl önce
- Sanat sokağa taştı6 yıl önce
- Sicilya'nın ünlü kasabası Cefalu6 yıl önce
- O pastane artık bistro6 yıl önce
- Şeflerin Oscar'ına aday bir Türk6 yıl önce
- Bayan değil 'kadın' diyor6 yıl önce