Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BENİM de Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim görevlisi olduğum Kadir Has Üniversitesi, her yıl Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları’nı ölçen bir araştırma yayınlar. Araştırmayı Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe’nin riyasetinde, Dr. Cihan Dizdaroğlu’nun da katkılarıyla üniversitenin Türkiye Çalışmaları Merkezi yapar. Bu yılki sonuçlar da pek çok bakımdan ilginç veriler içeriyor. Hepsine değinmem mümkün değilse bile geneli itibarıyla dünyadan giderek kopan, bu kopmada medyanın katkısının epeyce yüksek olduğu anlaşılan, içine kapalı kendi kurgusal âleminde yaşayan ve dünyayla kavgalı bir toplum var Türkiye’de. Bunun ötesinde Suriyeli mülteciler meselesinin giderek fitili kısalan bir dinamite benzemeye başladığını da görmek mümkün.

        Daha önceki yıllara göre oran biraz düşmüş olsa da kamuoyunun yüzde 83’ü dünyayla ilgili gelişmeleri temelde televizyondan izliyor. Bu yıl bu oran yüzde 83.1. Sosyal ağlar, haber portalları, sosyal çevre sırasıyla yüzde 43.3, yüzde 40.3 ve yüzde 26.2. Henüz 2015 yılında yüzde 49 bu konularda gazetelerden yararlanırken, bu yıl oran yüzde 15.8’e düşmüş. Televizyon yayınlarının genel niteliği, internette ise nelerin dolaşabildiği göz önünde bulundurulduğunda sağlıklı bilgilenmeden bahsetmek kolay değil. Okumayı sevmeyen bir kamuoyunun bu konularda akademik yazılardan yararlanma oranı da yüzde 13.5’ten yüzde 4’e düşmüş.

        Bu yılki en çarpıcı sonuçlardan biri, Türkiye’nin kimliği hakkındaki cevaplarda ortaya çıkmış. Türkiye’yi “Bir İslam ülkesidir” diye tanımlayanların oranı 2015’te yüzde 45.5, 2016’da yüzde 37.5 ve 2017’de yüzde 39.9 iken ciddi bir sıçramayla bu yıl yüzde 56.3’e çıkmış. Geçen yıl yüzde 32.7 Türkiye’yi bir Avrupa ülkesi olarak tanımlarken, bu yıl bu oran yüzde 19.4’e düşmüş. Tabii böyle sonuçların ardından bunun uzantısı sayılacak bazı değerleri de insan bekliyor. Ancak bunlar önümüze çıkmıyor. Örneğin, Azerbaycan’ın yüzde 59 ile açık arayla birinciliği kaptığı “yakın dost” kategorisinde ilk 5’te, çok da düşük oranlarla yalnıza 3 Müslüman ülke bulunuyor: Sırasıyla, KKTC (yüzde 3.7), Bosna- Hersek (yüzde 1.4) ve Pakistan (yüzde 1.2).

        ABD İLE SORUN

        Daha önemlisi kamuoyunun yüzde 22.5’i “Türkiye’nin dostu yoktur” görüşünde. Her ne kadar 2015’teki yüzde 38.9’dan iyiyse de bir hayli yüksek. Batılı müttefiklere çok kızan, güvenmeyen, ABD’yi yüzde 60.2, AB ülkelerini ise yüzde 25.9 oranında “tehdit oluşturur” gören aynı kamuoyu, NATO üyeliğinin devamını geçen yıla göre 8 puanlık artışla yüzde 70 oranında istiyor. AB üyeliğinin asla gerçekleşmeyeceğine inananlar yüzde 71 düzeyinde olmasına ve Batı’ya yönelik tüm öfkeye rağmen AB üyeliğini isteyenlerin oranı geçen yıla göre 7 puan kadar artarak yüzde 55.1.

        Rusya’yı ancak yüzde 4’lük bir kesim “yakın dost” kategorisine koyuyor. Ancak kuzey komşumuzla işbirliği ve yakın işbirliği yapıldığını düşünenlerin oranı da yüzde 61. Enerji, turizm ve ticari/ekonomik işbirliği bu düşüncenin oluşmasında en önemli 3 etken. Tarihsel hasım Rusya ile ilişkilerin düşmanca olduğuna inananların oranı yüzde 4.3’te kalır ve bu ülkeyi tehdit olarak görenlerin oranı yüzde 12.4’e inmişken, yakın müttefik ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerdeki kriz rakamlara net şekilde yansıyor.

        Türkiye ile ABD arasında sorun olduğuna inananların oranı geçen yılki yüzde 64.5’ten bu yıl yüzde 79.3’e sıçramış. Bunların sebepleri arasında üçü Kürt meselesiyle ilgili kriter var: Terörle mücadele (yüzde 60.4), ABD’nin PYD’ye destek vermesi (yüzde 36.2), ABD’nin Ortadoğu’daki Kürt politikaları (yüzde 32). Fethullah Gülen’in iadesi konusu da yüzde 36.2 ile üçüncü sırada. Araştırmaya göre Türkiye kamuoyu ABD’yi güvenilmez (yüzde 38.9), sömürgeci (yüzde 29.1), düşman (yüzde 16.2) buluyor. Olumlu olaraksa yüzde 11.4 stratejik ortak, yüzde 3 de müttefik olarak değerlendiriyor. ABD kamuoyunda da Türkiye hakkındaki olumsuz duygu ve düşüncelerin hayli yüksek olduğu düşünüldüğünde Münbiç ya da herhangi bir başka konuda ne mutabakata varılırsa varılsın ikili ilişkilerde normalleşme kolay görünmüyor. Araştırmanın Türk dış politikasıyla ilgili değerlendirmeleri ise ayrı bir yazı gerektiriyor.

        Diğer Yazılar