Referandum ve seçmen eğilimleri
Referandumun üzerinden yaklaşık 1 ay geçmesi nedeniyle, halen sonuçlar hakkında konuşmak anlamsız görünebilir.
Fakat, olgunun ardında yatan dinamikleri derinlemesine incelemek için belirli bir mesai harcamaya gerek olduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Sonuçların resmileşmesinin ardından meslektaşlarımız Gülgün Tosun ve Betül Aydoğan ile yeni tamamladığımız çalışmanın bazı bulgularını okuyucularla paylaşmak istiyoruz.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, elde ettiğimiz bulgular seçmenlerle alanda yüz yüze yapılan görüşmelerden elde edilen verilere dayanmıyor.
Alan araştırmaları, siyaset biliminde seçmen davranışı analiz etmek için kullanılan yöntemlerden sadece biridir.
Bunun dışında siyasi eğilim, tutum, kanaatleri çözümleyebilme adına sayısız yöntemden yararlanmak suretiyle, davranışlara dair ayağı yere basan çok şey söylemek mümkün.
Elde ettiğimiz bulgular, akademik bir çalışmanın temelini oluşturacağı için, öne çıkan bazı bulguları okuyucularla paylaşmak istiyoruz.
Türkiye geneli, Kıyı Batı Türkiye ve İzmir’de 12 Eylül’de açığa çıkan siyasi davranış örüntüleri, önümüzdeki dönem Türk parti sisteminin nasıl şekillenebileceği konusunda şimdiden önemli sinyaller veriyor.
Çalışmada yöntemsel olarak partilerin 22 Temmuz 2007 genel seçimlerindeki, iller bazındaki oylarıyla, referandumda illerdeki “evet”, “hayır” oyları ilişkilendirilerek, istatistiki analize tabi tutulduğunu belirtelim.
Ayrıca, bu oyların iller bazında bazı sosyo-ekonomik göstergelerle ilişkisine de bakıldı.
Önce, “hayır” oylarının daha yüksek çıktığı 15 ili kapsayan Kıyı Batı Türkiye’ye ilişkin açığa çıkan kimi bulgulara değinelim:
Beklendiği gibi, bu kesimde “hayır” oylarıyla 2007 CHP oyları arasında pozitif, yüksek bir ilişki tespit edilmiştir.
Son genel seçimdeki Demokrat Parti, Genç Parti oylarıyla “evet” oyları arasında tespit edilen negatif, anlamlı ilişki, bu parti seçmenlerinin Anayasa değişikliklerine destek yönünde oy kullanmadıklarını düşündürtüyor.
Asıl çarpıcı bulgu; AK Parti 2007 oylarıyla “evet” oyları arasında çok yüksek düzeydedir. Üstelik, AK Parti’de, CHP’nin 2007 oylarıyla “hayır” oyları ilişkisinin de üzerinde bir pozitif durum vardır.
Bunun anlamı; 15 ili kapsayan Kıyı Batı Türkiye’de AK Parti’nin kendi seçmenini sandıkta “evet” yönünde oy kullanmaya ikna etme konusunda başarılı olduğudur.
Buna karşılık, diğer seçmenleri ikna etmede aynı başarıyı gösterememesi dikkat çekici. Bir diğer husus olan CHP oylarıyla “hayır” oyları arasındaki ilişkinin daha düşük kalmasıdır. Bu da CHP seçmeninin partinin beklediği ölçüde sandığa gitmemesiyle açıklanabilir.
Yoksullar ‘evet’ dedi
Seçmen tercihlerinin ekonomi-politiğini anlayabilmek için ise illerdeki “evet” - “hayır” oyları ile DPT’nin son il gelişmişlik araştırmasında yer alan illere ait bazı sosyo-ekonomik gösterge değerleri de ilişkilendirilmiştir.
Elde ettiğimiz en yalın bulgu; “evet” oylarıyla iller bazında, yeşil karta sahip nüfus oranı arasında pozitif, yüksek bir korelasyonun varlığıdır.
Bu ilişki, Kıyı Batı Türkiye’de toplumun yoksul ve yoksun kesiminin ağırlıklı olarak “evet” oyu vermiş olabileceğini akla getirmekte. Halbuki, sınıfsal ittifakların varsayılan doğası gereği, kendisini solda tanımlayan CHP’nin bu kitleyi kendi talep ve beklentileri yönünde seferber etmesi gerekirdi.
- Ecevit, Erdal İnönü ve CHP13 yıl önce
- Eşitlikçi Cumhuriyet13 yıl önce
- Küreselleşme-yerelleşme ve kalkınma ajansları13 yıl önce
- Aday seçimlerini demokratikleştirmek13 yıl önce
- Hayatını seçen kadın13 yıl önce
- Laik devlet - çoğulcu toplum13 yıl önce
- Gündelik hayatın estetikleşmesi13 yıl önce
- Parlamenter sistem ve çift meclislilik14 yıl önce
- Eğitim ve kültürler arası diyalog14 yıl önce
- MHP seçmenini geri çağırmak14 yıl önce