Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

KEŞKE bilim çağının aydınlığı öğretilebilseydi, keşke bilgeliğin erdemi ve o eşsiz ışığı akıllara ve kalplere yemyeşil ve masmavi renkleriyle serpilebilseydi, keşke insan olmanın düşünebilme özelliğine yakışır "özen saygı" kazanılabilseydi ve keşke sevginin egemen olduğu özgür yaşama açılan evrenselliğin penceresinden tüm dünyaya bakılabilseydi... İşte o zaman hayat kazanılmış olup daha insanca ve güzelliklerin tüm erdemiyle yaşanası olurdu. En azından, bilim amacına ulaşır, tüm dinler algılanarak özümsenir ve yeryüzünü barış ve huzurun kapladığı ışıkla hayal etmez, gerçeğini yaşardık...

Ancak müzik, düşündürüyor, duygulandırıyor ve mutlu ediyor. Hiçbir şeyin kelimelerle anlatılmaya gereksinim duyulmadığı koskoca bir dünyadır müzik...

Konçertoların ikinci bölümlerindeki duygu yüklü dünyayı iyi tanır mısınız ya da daha iyi bilmek ister miydiniz? Keman çalan biri olduğum için, doğal olarak, keman için bestelenmiş eserleri daha iyi tanıyorum. Üç bölümden oluşan konçertoların ikinci kısımları genellikle ağır tempolarda icra edilmek üzere bestelenmişlerdir.

Kendimce bunlardan birkaç örnek vermek isterim.

Rus besteci Kabalevski'nin gençlere ithaf ettiği keman konçertosunun 2. bölümü aklıma gelmişken, mümkünse hemen dinlemenizi tavsiye edeceğim. İnsanın içine işleyen ağır tempodaki bu kısım, bana göre, genç insanların yüreklerindeki taze aşkı ve hüznü simgeliyor. Aynı zamanda, onların umutlarını yeşerten ve geleceği için dua eden bir ruh halinde bestelenmiş.

Çaykovski'nin konçertosunda ise "Canzonetta" adlı bölüm, hüzünlü bir aşk atmosferinde. Karşılıksız veya ulaşılamayan bir aşkın acısını hissettiriyor yüreklere...

Beethoven ve Brahms'ın keman konçertolarındaki ikinci bölümlerin akıcı şiirselliği ve duygu yoğunluğu ise okyanuslar gibi derin ve sonsuz. Her ikisi de doğadaki tüm renklerin sergilendiği olağanüstü tablolar gibiler...

Bach'ın 2 numaralı Mi Majör Konçerto-su'nun ağır bölümüne gelince, benim buradaki hislerim, Hazreti İsa'nın çarmıha gerilişini ve Hazreti Meryem'in büyük acısını anlatan manzarayı gözler önüne getiriyor...

Mozart konçertolarındaki çocuksu ve bir o kadar da olgun duygu ise bambaşkadır; sevginin en temiz ve en saf halidir. Aşk, hüzün ve mutluluğun yanı sıra, kimsenin dokunamadığı "bir yer" vardır onun ikinci bölümlerinde. Keman ve Viyola için Konçertant'ındaki mutsuzluk ise tasvir edilemeyecek derinlikte ve boyuttadır...

Bartok'un 2. Konçertosu'nun ağır bölümü duygu dolu ve çok sakin başlar, sanki bir insan mırıldanarak konuşur ve size dünyanın hikâyesini ve yaşamayı anlatır gibidir. Hiç kimsenin söyleyemediğini anlatır, ders verir, önce kızar, sonra adeta haykırır, isyan eder, birdenbire beklenmedik bir savaş çıkar, çığlıklar duyulur, şeytan dans eder, hokkabaz oynar, şaklabanı bile dâhice güldürür. Derken ve en sonunda, sadece "duygu" hâkim olur her şeye!...

Çok fazla örnek var. İkinci bölümlerin zenginliğini anlatabilmek ve yazabilmek mümkün değil. Dinlemek ve dinletmek lazım...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar